21 Aralık 2014 01:00

Hürriyet bir çocuktu

Hürriyet bir çocuktu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bugünler muhasebe yapma günleri. Yıl bittiği için değil. Gerçeklerle yüzleşmek için. Hemen başlayalım.
Sağdaki sütunun altına tek tek yazalım. Vatanseverlik. Ülkenin birliği ve bütünlüğü. Vatandaşların huzuru ve güvenliği. Dört yanı düşmanlarla çevrilmiş olmak. Ezelden beri soylu bir ırk olmak. Tanrının gözde kulları olmak. Dindar olmak. Çok sağlam Müslümanlar olmak. Asker millet olmak. Kanıyla bayrağa renk vermek. Tanrının askerleri olmak. Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavara gününü göstermiş olmak...
Liste uzatılabilir. Birkaç ek daha yapalım. Hür teşebbüs. Serbest piyasa. Hürriyet... Ezelden beri hür olmuş, hoşgörülü millet. İlelebet hür kalacak bir millet...
Soldaki sütunun altına ise gerçekleri yazalım. Madem gün tam 20 Aralık, o zaman yazacağımız gerçekler Maraş’ın acı, çok acı gerçekleri olsun...
***
Sabah namazında caminin imamı vaazını vermiş, herkesi dini görevlerini yapmaya, “Alevi öldürerek cennete gitmeye” davet etmişti. Camiden çıkanlar Marangoz atölyesinin önünde toplanıyorlardı. Silahı olmayanlar burada yapılan sopalarla harekete geçeceklerdi. Kadınlar, çamaşır iplerine astıkları eski çamaşırlarını, benzine bulayarak bir sopaya takip veriyorlardı, evleri yakacak olanların ellerine. Gruplar oluşturuldu. Silahlandırıldı. Saldırıların yapılacağı evlere doğru yürüyüşler başladı.
Süleyman hocanın evine yapılacak olan saldırı ilk saldırılardan birisiydi. Süleyman ve ailesi, tedirgin, endişeli ve huzursuz bir bekleyiş içindeydiler. Süleyman hocanın büyük kızı ekmek almak için bakkala gitmişti. Bakkal ona, “Ekmeği ne yapacaksın ki iki saate kadar öldürüleceksiniz” demiş, sırıtarak ve saygısız bir ses tonuyla. Artık her şey belliydi.
Süleyman hocanın evine saldırılar başladığında ilk etapta saklanmak için büyük çaba harcayan aile, saklanmakla bir yere varılamayacağını anlamışlardı. Süleyman hoca katliamdan ailesini kurtarmak ümidi ile pencereye çıkıp “teslim oluyorum aileme zarar vermeyin” diye bağırmıştı ancak katliamcılar için bunun hiçbir önemi yoktu. Süleyman hoca açılan ateşle ağır yaralanmıştı. Daha sonra eşi Gülnaz dışarıda bulunanlara hitaben kocasının yaralı olduğunu, teslim olduklarını, hastaneye gitmek istediklerini söyledi ama bu da hiçbir işe yaramadı.
Bu arada zorlanan kapı kırılmış içeri dolmuşlardı. Kızların etrafını sardılar önce. Hocanın ve eşinin üstüne yığıldılar. Hoca yaralı yatıyordu yerde. Başında eşi ağlıyor, doktora götürmelerine izin vermeleri için yalvarıyordu. Süleyman hocayı ateş ederek ve sopalarla vurarak öldürdüler. Hocanın küçük kızı Hürriyet, babasının kanlar içindeki cesedinin üstüne atıldı, ağlayarak, çığlıklar atarak atılmıştı. Gülüyorlardı, Hürriyet’in ağlamalarına, çığlıklarına, çırpınışlarına. Kirli dişleriyle ve kanlı gözlerini kısarak.
Eşi Gülizar ve kızları, yaralı Süleyman’ı dışarı çıkartmaya çalıştılar. Çıkartırlarken hocanın bedenine sıktılar kurşunları. Katliamcının birisi Hocayı yanması için “ateşe atalım” dedi yanındakilere. Buna engel olmak isteyen Süleyman hocanın eşi Gülizar’ın üstüne gaz döktü bir başkası, elindeki gaz bidonundan. Bir diğeri kibriti ateşleyerek attı Gülizar’ın üstüne. Tutuştu yanıyordu Gülizar. Kızları hep birlikte söndürdüler. Gözünden  yaralanmıştı, kör oldu.
***
Sağdaki sütunda yazanlar ne olursa olsun, sonuç hep aynı. Vatansever, üstün ırkın örneği kitleler ve sonuç katliam. Dindar, camisini kitabını iyi bilen kitleler. Sonuç yine katliam. Tıpkı Nazi Almanyası, ya da Guatemala’daki gibi. Huzur, birlik ve bütünlük sağlamak için işkence, katliam, sürgün, hatta soykırım. Sağ sütuna kim ne yazarsa yazsın, sonuç hep aynı. Maraş’ta olduğu gibi. Sağdaki sütunun hürriyeti işte böyle bir hürriyet. Acı çekme hürriyeti.
Dönüp yine Aziz Tunç’a kulak verelim.
Hürriyet bir çocuktu. Yanında babası öldürülen, babasının ölüsüne ağladığı için kendisine gülünen bir çocuk. Hayata yaralı başlayan bir çocuk. Hürriyet için ölüm dendiğinde hep o an geldi aklına. Başka hiçbir ölüm Hürriyet için ölüm duygusu yaratmadı. O an ve katliamcıların karanlık silüetleri hiç çıkmadı Hürriyet’in beyninden.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...