19 Aralık 2014 00:58

Mağdur olma ejderhacık...

Mağdur olma ejderhacık...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ejderha uykusundan uyanmış, uçmuş hiçbir şeyden haberi olmayan şehrin tepesine çökmüş. Halkı yanında olmasa da kralım ben diye ortada dolaşan biri var. Dev bir servetin üstünde dolanıp duruyor. Kendisiyle gurur duyuyor. Ama ne dostluğun ne olduğunu hatırlıyor, ne onuru kalmış geriye. Ejderha hastalığına yakalanmış. Büyüklendikçe büyükleniyor. Kendinden başka bir şey umurunda değil. Herkes ona tapsın istiyor. Uzun bir adam değil o, cücelerin kralı Thorin Meşekalkan. Her işin başı sağlık. Onun inadı yüzünden savaşın bir türlü dönmemesini izliyoruz. Hobbit serisinin üçüncü filminin düğümü bu.
Hırsızın filmi vizyona girdi. Yani, mağaralarda yaşayan kemikleri çıkmış bir yaratığın elindeki sihirli yüzüğü çalıp Orta Dünya adındaki hayali coğrafyayı kurtarmaya girişen kısa boylu kıllı ayaklı bir hırsızın hikayesi, sinemalarda. Hobbit’e yasak gelmedi şimdilik. 
Hobbit serisi üçüncü filmiyle, Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin yolundan giderek, yine iki buçuk saatlik üç boyutlu çeşitli yolculuk ve savaşçılık görüntülerinden oluşan bir final yapıyor. Aynı oradaki gibi, ilk film ekibin toplanması, ikinci film çeşitli yol üstü durakları, üçüncü film de büyük savaşa ayrılmış. Tabii, Yüzüklerin Efendisi’nden en büyük farkıyla, uzatılarak. 
İkinci filmler, geleneksel olarak ne başı, ne sonu doğru dürüst olmadığı için serinin en kötüsü, malum. Hobbit’in ortası da, çoğunlukla kaledeki ejderha ile dövüşmekle geçmiş, bölüm sonu canavarının Göl kasabasına musallat olmasıyla bitmişti. Beş Ordunun Savaşı, onun bıraktığı yerden, kasabadaki muharebeyle sürüyor. Ama asıl korkulacak düşman ejderha Smaug değil, Sauron’un gönderdiği Ork orduları. Onlara karşı, elfler, cüceler, insanlar Yalnız Dağ’ı savunmak için güçlerini birleştirmeli. Bu savaş ancak öyle kazanılır. Bu sefer de cüceler, Thorin’in ejderha hastalığına kapılmasından geri duruyor, elfler eski düşmanlıkları unutmamış, fedakarlıktan kaçıyor. Neyse ki Bilbo’da yüzük var. 
Tolkien’in Hobbit’i, Yüzüklerin Efendisi romanlarının herhalde onda birinden kısadır. İlk üçlemede filme alınmayan birtakım yan öykü ve karakterler olmuş, öyle kurtarılmaya çalışılmıştı. Bu kısacık romanı da neredeyse aynı uzunlukta üç filme yaymaya çalışmak, bu kez bir şeyler eklemeyi gerektirmiş haliyle. Uzun bir üçleme kararı ticari sebeplerle alınmış olsa gerek, öyleyse filme yazık eden de bu. Savaşçı cüceye aşık olan güzel elf gibi alakasız ekleştirmeler biraz sıkıcı açıkçası. Ya da Göl kasabasının çıkarcı iş birlikçi yöneticisi Alfrid, Victor Hugo romanından çıkmış kendini burada bulmuş gibi, sırıtıyor. Ejderha hastalığı tanıdık gibi geldiyse, belki filmde kurtuluşun nasıl mümkün olduğunu merak eden de olur. Doğa yardıma geliyor, son zamanlarda pek çok filmde de vurgulandığı üzere, kuşlarıyla falan. Zor yani. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...