15 Aralık 2014 00:54

Özerklik tartışmaları üzerine…

Özerklik tartışmaları üzerine…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İmralı’da Öcalan ile MİT-devlet heyeti arasındaki görüşmeler yaklaşık iki yıldır devam ediyor. Bugüne kadarki görüşmelerin genel olarak biçime dair, yani bu görüşmelerin nasıl sürdürülmesi gerektiği çerçevesinde sürdürüldüğü söylenebilir. Görüşmelere yasal bir dayanak oluşturulması -ki AKP Hükümeti’nin bu konudaki çözümü MİT’in yetkilerini arttırmak oldu!- heyette kimlerin olacağı, Öcalan’a bir sekretarya ve izleme kurulunun oluşturulması bu çerçeve içinde yürütülen tartışmalar oldu. Öcalan’ın HDP’li vekiller ve DTK Eş Başkanı Hatip Dicle’den oluşan İmralı heyetiyle son görüşmesinde KCK’ye ve hükümete ulaştırılmak üzere sunduğu ‘Demokratik müzakere ve barış süreci taslağı’ ile ilk kez çözümün içeriği tartışmaya açılmış oldu. İçeriği konusunda fazla bilgi olmasa da HDP heyetinden Sırrı Süreyya Önder’in taslağa ilişkin “Taslakta anayasal, yasal değişikler hepsi var. Herkes için de özerklik var. Demokratikleşme başlığı altında bunu sizinle paylaşacağız” açıklaması, taslağın tartışmaya açılması için yetti. Bu açıklamanın hemen ardından “Öcalan’ın taslağında özerklik mi var” sorusu sorulmaya başlandı.

Öncelikle İmralı heyeti ile görüşen KCK’li yetkililerin taslağı kabul ettiklerini açıkladıklarını, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın ise heyetle yaptıkları görüşmede taslağın içeriğini konuşmadıklarını söylediğini hatırlatalım. Başbakan Davutoğlu da Öcalan’ın taslağıyla ilgili tartışmalara dair bir soruya verdiği yanıtta “genel af, özerklik gibi konular kesinlikle gündeme gelmemiştir. Gündemde olmayan konuları, sanki gündemdeymiş gibi ele almak, tartışmak sürece zarar verir” dedi. Hükümetle neyin konuşulup konuşulmadığı bir tarafa, bu açıklamaya bakınca insan sormadan edemiyor: Acaba başbakan, cumhuriyet tarihi kadar eski ve ülkenin son otuz yılının en öncelikli sorunlarından biri olan Kürt sorununun  “oldu, bitti, maşallah” ile çözüleceğini mi düşünüyor? Bu tartışmaların sürece zarar verdiğini söylemek hükümetin meseleye yaklaşımının ciddiyetsizliğini gösteriyor. Yoksa Kürtlerin kendilerini yönetebilmelerinin önünü açacak bir siyasi statüyü, genel affı, dağdakilerin iniş ve sosyal-siyasal yaşama katılması gibi konular konuşulmadan Kürt sorununun çözümünden söz edilemeyeceği açıktır.

Özerklik tartışmasına dönersek…Önder, özerklikle ilgili sözlerine açıklık getirmek için yaptığı ikinci konuşmada “Bugün artık yerel yönetimin güçlendirilmesinin adı özerkliktir. Yerel yönetimin kendisi adına karar vermesinin adı özerkliktir” dedi. Önder’in ikinci açıklamasına bakınca, meselenin-tartışmanın Kürt hareketi ile AKP Hükümeti’nin ‘yerel yönetimlerin güçlendirilmesi’nden farklı şeyler anlamasından kaynaklandığını söylemek mümkün. Kürt hareketi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden Kürdistan’da DBP’li belediyelerin ‘özerklik’ statüsü içinde değerlendirilebilecek yönetimler oluşturmasını anlıyor. Hükümet ise, seçim programında da yer alan yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden kamu hizmetlerinin sunumunda yerel yönetimlere daha çok görev ve sorumluluk verilmesini, yani yerelleştirme adına hizmetlerin ticarileştirilmesine dayanan neo-liberal dönüşümü anlıyor. Yani her iki taraf da meseleyi durduğu yerden tarif ediyor.

Türkiye’de yerel yönetimlerin güçlendirilmesi tartışmalarının, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı (AYYÖŞ) ile birlikte ele alındığı biliniyor. Bu şartta halkın yerellerde kendisiyle ilgili karar alma süreçlerine katılımı da var. Yerel hizmetlerin ticarileştirilmesi ve yerel yönetimlerin kaynak oluşturma adına sermaye ile daha fazla işbirliği yapması da… Burada AYYÖŞ’ü uzun uzun tartışmayacağız. Ancak ‘idari yerinden yönetim’e dayanan bu şartın Kürt halkının siyasi statü talebini karşılayamayacağını düşündüğümüzü belirtelim. Son olarak Kürt hareketi-HDP’nin sorunun çözümünü ülkenin 25 idari bölgeye bölünmesi ekseninde tartışmasının da bu konuda oluşan kafa karışıklığında rolü olduğunu belirtmek gerekiyor. Oysa mesele açıktır ve çözümü de cumhuriyet rejiminin bugüne kadar ulusal varlığını reddettiği Kürtlerin Kürdistan coğrafyasında kendi bölgesel yönetimlerini oluşturabilecekleri bir siyasi statünün sağlanmasından geçmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...