30 Kasım 2014 00:50

Fıtrat ve Afife Jale’ye atılan tokat

Fıtrat ve Afife Jale’ye atılan tokat

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kadın ve Adalet Zirvesi” isimli etkinlikte konuşan Cumhurbaşdüşmanı RTE “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir” dedi. O esnada Aile ve Sosyal Politikaları Bakanı’na soru sormak isteyen kadın ise ağzı kapatılarak salondan çıkarılıyordu.

“İktidarı” temsil eden bir erkek olarak kadının ihtiyaçlarını tarif eden Erdoğan, “Bizim dinimiz kadına bir makam vermiş, annelik makamı. Bunu feministlere anlatamazsın, onlar kabul etmiyor. Ama anlayanlar yeter bize diyoruz, onlarla yola devam ederiz” dedi.

Erdoğan bir süredir ‘fıtrata uygun’, ‘fıtrata ters’ durumlar listesi yayınlıyor. Buna göre işçilerin güvenli iş koşullarında çalışmaları fıtrata ters, 301 madencinin yaşamını yitirdiği maden faciasında ölmeleri fıtrata uygun, “bunlar sürekli olan şeyler, bu işin fıtratında bu var.” “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir” fakat kadınların sokak ortasında vahşice öldürülmeleri fıtrata uygun. Önerilen/dayatılan yaşam biçiminin fıtratında var.

KADININ YERİ
Kadının yeri evi, kocasının dizinin dibi diyen yüzlerce yıllık kültür ve buna uygun dayatılan yaşam biçimi ‘erkeğine’ de “sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etme” diyor. Kadının çalışması, iş hayatında yerini alması fıtrata, ona verilen yüce makama ters. Evinde otursun, yaprak sarsın, (mümkünse 4-5)  çocuk doğursun, çocuklarını emzirsin.

Bir de öyle içine şeytan giren kadınlar var ki bunlara, feminist, komünist, aydın, muhalif, bozguncu, sanatçı vb. de deniyor ki bunlara tokat atmak, sırtından sopayı eksik etmemek gerekir. Bu nedenledir ki her gün evlerde, iş yerlerinde, sokakta katliama dönen kadın cinayetleri işlenir.   

AFİFE JALE’YE ATILAN TOKAT
Fıtrata uygun olarak Osmanlı’da Müslüman Türk kadınlarının sahneye çıkması yasaktır. Cumhuriyet’le birlikte Müslüman Türk kadınları da filmlerde oynamaya başlarlar. Türk kadın oyuncuların yer aldığı ilk film Muhsin Ertuğrul’un yönettiği ‘Ateşten Gömlek’ (1923) filmidir. Bu filmdeki kadın oyuncular Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyir’dir. 1928 yılında çekilen ‘Ankara Postası’ filminde Neyyire Neyir’in yanı sıra İsmet Sırrı da rol alır. İsmet Sırrı’yı, Şaziye May, Emel Rıza, Halide Pişkin izler. 1933 yılında Muhsin Ertuğrul’un çektiği, Nazım Hikmet’in senaryosunu yazdığı ‘Söz Bir Allah Bir’ filmiyle Cahide Sonku gelir sinemaya.
Tiyatroda ve sinemada kadınların sahne almalarını sağlayacak bu değişikliğin yapılmasında ağır bedel ödeyen, bu bedelin acılarını hayatının sonuna kadar yaşayacak öncü bir kadın vardı: Afife Jale.

AFİFE JALE VE ÖDENEN AĞIR BEDEL
Sahneye çıkan ilk Müslüman-Türk kadın oyuncu olarak geçer kayıtlara Afife Jale. İlk kez 22 Nisan 1919 tarihinde, Apollon Sineması’nda (bugünkü Reks) galası yapılacak olan Hüseyin Suat Yalçın’ın “Yamalar” adlı oyununda, Emel rolüyle çıkar sahneye. Gerçek adı Afife olan sanatçı, bu oyunda “Jale” takma adını kullanır. Jale, çiğ, kırağı demektir; gece yağan ve yapraklara konan ince nem, su damlacığı. Afife’nin hayatını tanımlayan bir ad olur sonrasında da. İlk oyununda büyük alkış alır; çiçekler verilir. Oyunun yazarı alnından öper ve “Bizim sahnemize bir sanat fedaisi lazımdı, sen işte o fedaisin” der.

Babası Hidayet Bey, onun tiyatrocu olmasına karşıdır. Oyuncu olmayı, sahneye çıkmayı çok isteyen Afife evden ayrılmak zorunda kalır. Darülbedayi’deki oyunlarda sahneye çıkmaya başladığında Afife’nin de dramı başlar. Oynadığı oyunlar polis tarafından basılır. Tatlı Sır adlı oyunu polis tarafından basıldığında Ermeni tiyatro oyuncusu Kınar Hanım tarafından arka bahçeden kaçırılır. Bir başka oyunda yine polis baskınıyla karşılaşır. Makine dairesinden kaçırılarak polisin elinden kurtulmayı başarır.

Bir süre sonra yakalanıp karakola getirildiğinde, oyunculuk hayatını da, sonraki hayatını da derinden etkileyecek o acı sahneyi yaşar Afife Jale. “Sen dinini, milliyetini, namusunu inkâr ederek sahnelere çıkacaksın, ben eyvallah diyeceğim. Senin gibileri yaşatmayacağız bu memlekette”  diyen polis şefi tarafından tokatlanır. Bu tokatın izi yıllarca silinmez Afife Jale’nin ruhundan da, belleğinden de.
O dönemki Dâhiliye Nezareti yayınladığı bildiriyle Türk kadınlarının sahneye çıkmasını yasaklar ve bu durumu Darülbedayi yöneticilerine bildirir. Darülbedayi yöneticileri artan baskılar nedeniyle Afife’nin görevine son verir. Afife tek başına ve erken açan çiçekler gibi solmaya bırakılır; oysa O, ülke kışının kardeleni olmayı başarmıştır.

SANATÇININ KADERİ
Bu dönemde maddî sıkıntılar çeken, yaşadığı sıkıntılar nedeniyle şiddetli baş ağrıları yaşayan Afife, doktorun morfinle tedavi yoluna gitmesiyle morfin bağımlısı olur.
1923 yılında “Atatürk’ün emriyle Müslüman Türk kadınları sahneye çıkabilmeye başlar.” Bu öncü Afife Jale’nin devrimidir. “Sanat fedaisi” Afife Jale, Müslüman-Türk kadınların sahneye çıkmasının günah ve yasak olan bir dönemde tiyatroya, oyunculuğa olan tutkusuyla zoru başarmıştır. Fakat sonrasında ödeyeceği bedel ağır olur.

Amatör gruplarla turneye çıkar. Morfin bağımlılığı Afife’nin sağlığını iyice bozmuştur. Tiyatroyu bırakmak zorunda kalır. Son günlerini sefalet ve acılar içinde geçiren Afife, parklarda yatıp kalkar.

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yatırılır. Morfin bağımlılığı tüm sağlığını bozmuş, bedeni küçücük kalmış, bir diri bir kemiğe dönmüştür. Söyleşi yapmaya gelen gazetecinin yanına sedyede getirilir. Gazetecinin karşısında “iri siyah gözleriyle canlı bir ceset” vardır. O gazeteciye şunları söyler Afife Jale: “Beni unutmuşlar. Sahneye çıktığım zaman alnımdan öpen muharrir, beni teşvik eden büyük adamlar, hayranlarım, seyircilerim, arkadaşlarım hepsi beni unuttu. Ne çabuk… Kapımı çalan, hatırımı soran bir insan yok. Hepsi, hepsi unutmuşlar. Burada boğuluyorum, tımarhane köşesinde ölmek istemiyorum. Ne yapın, ne edin beni çıkarın buradan. Beni buradan çıkarın da nereye atarsanız atın”

Çıkarılır; bir süre ağabeyinin evinde kalsa da kendi isteğiyle yeniden hastaneye kaldırılır. Balıklı Rum hastanesinde yatarken tanıdıklarına kırgınlıklarını anlatan sitemli mektuplar yazar; hiçbirine cevap alamaz.
24 Temmuz 1941 tarihinde, kendini yapayalnız bırakan arkadaşlarından, hayranlarından, seyircilerinden uzak yumar gözlerini.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...