28 Kasım 2014 00:58

Yırtık ayakkabılı Kobanê çocukları

Yırtık ayakkabılı  Kobanê çocukları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

CIPOML’nin 20. yıl şenliğinde konuşan Selahattin Demirtaş’ın Ermenek’te ölen maden işçisinin babasının yırtık kara lastiklerine göndermede bulunarak “İki fotoğraf var önümüzde. Biri yırtık ayakkabı, biri saraylar. Biz yırtık ayakkabılardan yana olacağız” tanımlaması, Türkiye gibi ülkelerde çelişkilerin derinliği ve keskinliği açısından dikkate değer…

Demirtaş bir Türk olan maden işçisinin babasının yırtık ayakkabılarını dillendirirken aklımız halen ayakkabısız, soğuk havaya ve yağmura rağmen Suruç’taki çadır kentlerde kara terliklerle dolaşan Kobanêli Kürt çocuklardaydı.

Nasıl olmasın ki…

Daha birkaç saat önce çadır kentlerde yalınayakla dolaşan Kobanêli çocuklara “Xatire te!” (Hoşça kal!) diyerek, el sallayarak gelmiştik İstanbul’daki bu coşkulu buluşmaya. Bu yüzden şenlikteki konuşmalarda, atılan sloganlarda sanki hep Kobanêli yoksul çocukların sesi vardı.

Demek ki; Kobanê direnişi çoktan destana dönüşmüş, dilden dile dünyayı dolaşmaya çıkmış. Kimi zaman yiğit bir devrimci kadın, kimi zaman yırtık ayakkabılı çocuk olarak…

İki gün boyunca Suruç-Kobanê hattında gördüklerimiz, yaşadıklarımız, hissettiklerimiz anlatılacak gibi değil…

Zira iki ayda değişenler ve değişmeyenler vardı.

İlk olarak DİDF adına, Kobanê’ye saldırının üzerinden daha 10 gün geçmeden Avrupa’dan kalkıp Suruç’a vardığımızda daha yazdı ve hava bunaltıcı halde sıcaktı. Parklar, bahçeler, yollar, cami avluları çocuklar, kadınlar ve yaşlılarla doluydu. Kobanêliler, zalimin zulmünden canını kurtarmak için zorla Suruç’un sokaklarına atmıştı kendisini yazın bu sıcak gününde.

Geceleri manzara pek farklı değildi. Dışarıda yan yana serilen döşekler, yorganlar ve kartonlar üzerinde uyuyan bebekler, çocuklar, kadınlar… vardı.

Aradan iki ay sonra, bu kez toplanan yardımları doğrudan halka ulaştırmak için DİDF delegasyonu olarak Suruç’a vardığımızda bu kez bizi gün boyu dinmeyen yağmur, rüzgar ve soğuk hava karşıladı.
21 Kasım günü yağmur neredeyse hiç durmadı. Sabaha kadar yağdı. Kasabadan insanlar sanki çekilmişti. Ortalıkta fazla görünen yoktu. Zaten bir süre sonra karanlık bastı, görmek de mümkün olmadı.

Ama Suruç Belediyesi Eş Başkanı Zuhal Ekmez’in önümüze koyduğu rakamlar görünmeyeni görünür kılmaya yardımcı oluyor.

Kayıtlara göre Kobanê’den toplam 118 bin 26 kişi sınırın bu tarafında geçmiş. Bunların 48 bin 426’sı Suruç’ta. Yani yaklaşık her gelen iki Kobanêliden birisi. Geri kalanları diğer ilçelerde…

Kalanların önemli bir bölümü merkez ve köylerde. 10 bin 708’i belediye tarafından kurulan çadır kentlerde. Çadırlarda kalanların ezici bir bölümünü kadınlar ve çocuklar oluşturuyor.

Arin Mirxan Çadır Kenti’nin ara sokaklarında dolaşırken bunu görmek çok kolay. Heyetimizde yer alan Sanatçı Mikail Aslan “Uzun süredir bu kadar çocuğu bir arada gördüğümü hatırlamıyorum” demekten kendisini alamadı. Haksız da sayılmazdı. Etrafımızı bir anda onlarca çocukla sarılıyor. Çoğunun ayakkabıları yırtık. Kimisinin ayağında terlik var. Kimisinde o da yok…

Görevliler ayakkabı dağıtımının yapıldığını ancak yetmediği için bazılarının bu soğukta ayakkabısız kaldığını ve gelen yardımlarla en kısa zamanda eksikliklerin giderileceğini söylüyorlar.

Bu tablo Suruç’taki Kobanêlilerin her türden insani yardıma ne denli ihtiyaç duyduğunu açık olarak gösteriyor. Binlerce insanın yan yana dizilmiş küçük çadırlarda yaşaması hiç de kolay değil. Hele de bu kış koşullarında.

İnsanları evinden, köyünden, kentinden ayrılmak zorunda bırakan ve zor koşullarda yaşam mücadelesi verenleri görünce, İslamcı terör örgütüne ve onu kendi emelleri için besleyip büyütenlere öfkemiz daha da artıyor.

Büyük oyunlara, planlara kurban edilen sıradan insanların fotoğrafıdır aynı zamanda Suruç’ta kurulan çadır kentler ve bu kentlerdeki yırtık ayakkabılı çocuklar…

Bu nedenle Kobanê’nin özgürlüğü aynı zamanda bütün yırtık ayakkabılıların birleşmesinin zorunluluğuna dönüşmüş durumda.

Kobanê’den Ermenek’e, Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Amerika’ya her yerde din, mezhep, dil, ırk ayrımının olmadığı adil bir dünya kurma ihtiyacı kendisini acil şekilde dayatmıştır. Kulübelerdeki yırtık ayakkabılıların saraylardaki altın ayakkabılılara karşı son büyük savaşı bu dünyayı elbette bir gün kurtaracaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...