28 Kasım 2014 00:50

İllallah’tan iyidir

İllallah’tan iyidir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Artık alışıldık bir manzara, sinemaya gittiğimizde yan yana salonlarda oynayan yerli komedilerin dizildiğini görmek. Çoğunu da, Recep’in izinden gidip, osuruk, küfür ve sarkıntılıkla güldürmeye çalışan erkek komedileri oluşturuyor. Kendilerine kısaca “illallah” diyebileceğimiz için, arada kadın baş karakterlerin olduğu komediler bu yüzden daha da dikkat çekici. Saflıktan yürüyen Deliha’nın ardından gelen şehirli bekar kadının hikayesi Hadi İnşallah bunlardan biri.

Kadın filmi demek güç, çünkü filmin senaristi ve yönetmeni erkek aslında. Ama hepsi, Pucca adıyla yazan bir genç kadının günlüklerine dayanıyor. Japon çizgi filmiyle bir ilgisi yok, isim benzerliği dışında. Sosyal medyada başlayan günlükler kitap oldu, gazeteye köşe oldu, bir yandan hâlâ “hayatı sosyal medyada takip edilebilen ilk roman kahramanı” olmayı sürdürdü. Özgün yazılışıyla PuCCa’nın son tweetlerinden birinin dediği gibi, şimdi de “Hayatım film oldu lan”.

Hikaye İzmir’de geçiyor. Daha ilk sahneden sesini duyduğumuz Pucca, sakar ve sevimli bir genç kadın. Onlar gibi değil işte, hep çok güzel görünen, yemek gibi “kadın” işlerinde becerikli, incecik kadınlardan olmamakla ilgili blogundaki gibi. Ve evlenecek bir sevgili bulabilmek, bütün hayatını belirleyen en önemli amacı. Adı hep Pucca, ne başka isim duyuyoruz, ne bu enteresan isme bir açıklama. Üniversitesini bitirmiş, sevgilisinden ayrılmış, koca ve iş bulma baskısını daha yoğun yaşayabileceği baba evine dönmüş. Komik baba, tatlı hala, ergen kız kardeşten oluşan ekibi tamamlıyor. Sonrası Bridget Jones’un İzmir şubesi: Murat Boz’u beğendiği için girdiği işte, çeşitli vukuatlara imza atıyor. Muhabir olarak gittiği bir yarışmayı, bir cenazeyi birbirine katmayı, bir mağarada mahsur kalmayı beceriyor. Arada espriler yapmasa, en ufak bir sürprizi olmayan bu klişeler gibi yavan bir romantik komedi olacak.

Hani, karakterlerin biraz ilginçliği dayandıkları kitaptan geliyorsa, olay örgüsünün vasatlığı da kitabın dışına çıkmaktan gibi. Bir günlüğe dayanmanın en anlamlı yanından mahrum çünkü film, özgünlük. Günlüğün kendisi de, tek tek olaylar dışarıda bırakılınca evlenmeye saplantılı belli bir yaşın üstü orta sınıf kadın karakteri sadece tekrarlamış oluyor aslında. Eleştirel olacakmış gibi yapıp teslim olmak gibi. Güzel, zayıf, başarılı kadınlara karşı da sanki, her genç kadını o “ideal” olana benzemeye zorlama fikrine karşı değil! Nihayetinde, sevgilisine erkek diliyle “Bayan Kaltak” adını takıp, Murat Boz’la evlenmek için yalan doğru elinden geleni yapmanın hikayesi bu.

Cem Yılmaz’la bilinse de, Hokkabaz ve A.R.O.G.’un yönetmeni Ali Taner Baltacı, romantik komedi türünün kurallarına baştan sonu uymuş; yazarın dilinden yararlanarak da bir farklılık katmaya çalışmış. Büşra Pekin’in oyunculuğu başka koşullarda abartılı, Murat Boz’unki ise eğreti olabilirdi. Ama filmin geneline hakim olan Pucca’nın gündüz düşleri atmosferi zaten bunu istiyor. Yani yer yer klişe, yer yer cinsiyetçi olmasını saymayabilsek, eğlenceli.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa