Öğretmenler günü kandırmacası
Fotoğraf: Envato
Öğretmenler günü... Atatürk’ün Millet Mekteplerinin başöğretmenliğini kabul ettiği tarih olan 24 Kasım 2014, 12 Eylül askeri darbesi yönetimi tarafından, 1981 yılından itibaren Öğretmenler Günü olarak kutlanmasına karar verildi. Birçok ülkede, 5 Ekim günü, 1994 yılından beri, öğretmenler günü olarak kutlanmakta... Bu tarih, 1966 yılında Paris’te gerçekleştirilen Öğretmenlerin Statüsü Hükümetler Arası Özel Konferansının sonunda UNESCO temsilcileri ile ILO tarafından Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesinin oybirliği ile kabul edilişinin yıldönümü... Her ülkede 5 Ekim tarihinde kutlanmıyor. Ülkelerin kültürel özelliklerine göre farklı tarihlerde kutlanıyor. Bu bilgiler güvenilir kaynaklardan derleme yapılarak wikipedia web sayfasında yayımlanan bir metinden alınma...
Şimdi biraz da öğretmenin Türkiye’deki haline bakalım... Eğitim-İş’in yaptığı araştırma öğretmenlerin borç altında ezildiğini gösteriyor. Hükümetin eğitime ayırdığı bütçenin azlığı ile öğretmenin bütçesinin yetersizliği paralel...
Başka bir araştırma: Türk Eğitim Derneği’nin bağımsız düşünce kuruluşu TED-MEM’in yaptığı araştırma öğretmenin mesleğini nasıl algıladığını gösteriyor. Pek de olumlu bir algılama yok gibi... Araştırmaya katılanların önemli bir kısmına göre, öğretmenlik artık pek de saygınlık duyulan bir meslek değil. Onlara göre, toplum öğretmenleri eğitimli çocuk bakıcısı gibi görüyor. Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu, emeklerinin karşılığı ve ürünü hemen açığa çıkmadığı için değerlerinin yeterince anlaşılmadığını düşünüyor bu araştırmaya göre... Öğretmenlerin beşte dördü çocuklarının öğretmen olmasını da istemiyor.
Eğitim-İş’in araştırmasının sonuçlarıyla birleştirecek olursak, borç batağındaki öğretmenin mesleki kimliğini algılama biçiminin zedelenmekte olduğunu söylemek mümkün. Emeğinin karşılığını alamadığını ve değerinin anlaşılmadığını düşünen öğretmen, öğretmenler günü kutlamalarıyla kandırılamaz halde yani... Ya da başka türlü bakacak olursak, Öğretmenler Günü kutlaması, özellikle de öğrencilerden gelince, ancak belli bir ölçüde bir teselli oluyordur.
Bu sonuçlar, Öğretmenler Günü gibi bir günün yaratmaya çalıştığı izlenime aykırı düşüyor. Temel ihtiyaçlar ve mesleki gelişme ihtiyacını karşılama düzeyinde yoksunluk yaşayan öğretmen için özel bir gün kutlamak ne kadar anlamlı? Bırakın bütçenin yarattığı bu olumsuz durumu,12 Eylül askeri darbe yönetiminin, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük öğretmen örgütlenmesi olan TÖB-DER’i (Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği) kapattıktan sonra öğretmenler günü kutlamasına karar vermesi de öğretmenler gününün anlamını boşa çıkarmakta. Oysaki öğretmen örgütlenmesi demek mesleki kimlik oluşumu demek, dayanışma demek, mesleki bilinçlenme demek, hakkını aramak demek... Bunu engelleyip sonra da dalga geçer gibi, üstelik de kitleler tarafından karizmatik görülen bir lidere (Atatürk) sırtını dayayarak öğretmenler günü kutlamasına karar vermek büyük bir kandırmaca.
Ama tabii çok daha önemli bir mesele de, böylesi bir kandırmacaya ihtiyaç duyacak düzeyde zaaf yaşamak. Bu, duygusal bir zaaf bir boyutuyla... Bir boyutuyla da, bilişsel... Bu duygusal zaafın farkına varamayacak düzeyde bilişsel körlük yaşamak da önemli bir sorun.
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13