Enternasyonal
Fotoğraf: Envato
Bu köşede olanak buldukça Türkiye’deki ana akım siyaset ve medyanın gündemine girmeyen ülkelerdeki tarihsel, toplumsal ve siyasi gelişmeleri ele almaya çalışıyorum. Dış politikanın giderek iç politikayla iç içe geçtiği ve içinde bulunduğu bölgenin bir krizden diğerine sürüklendiği ülkemizde dünyanın başka yerlerinde meydana gelen olayların bilgi değerinin ne olduğu ilk bakışta fark edilmemesi doğaldır. İç siyasetteki sürekli kriz hali de dünyaya olan ilgimizi ister istemez azaltıyor. Ancak her şeye rağmen dünya gelişmelerini her gün takip etmek entelektüel bir ilginin ötesinde siyasi bir zorunluluktur. Öncelikle ülke ve bölge olarak içinden geçtiğimiz siyasal süreçler ne kadar bize özgü görünse de bunları yeterli bir şekilde çözümleyebilmek için dünya çapında karşılaştırmalar yapmaya mecburuz. Erdoğanizmi anlayabilmek için Brezilya’da Rousseff’i, Hindistan’da Modi’yi, İtalya’da Berlusconi’yi, Macaristan’da Orban’ı, Rusya’da Putin’i, Tayland’da Thaksin’i, Çin’de Xi’yi bilmemiz; tüm özgünlüklerine rağmen bu rejimleri egemen sınıflar açısından tercih edilir hale getiren toplumsal koşulları ve bu koşulları yaratan kapitalizmin güncel yapısal dinamiklerini tahlil edebilmemiz gerekir. Türkiye’nin dünya iş bölümündeki yerini ve hangi dinamiklerden nasıl etkileneceğini ancak böyle bir tahlille tartışabiliriz.
Dünyadaki demokrasi güçlerinin ve işçi sınıfının mücadelelerini takip etmek bu çabanın önemli bir parçasıdır. Başka ülkelerdeki demokrasi mücadelelerinin tecrübeleri tüm insanlık için vazgeçilmez bir hazinedir. Bu tecrübeler çoğu zaman bir ülkeden başka bir ülkeye doğrudan aktarılabilecek hazır bir model sunmaz ama mücadele repertuarının zenginleştirilmesi için eşsiz bir kaynak sunar. Bunun da ötesinde küresel ölçekte işleyen kapitalizmle mücadele ancak demokrasi güçlerinin küresel ölçekte eşgüdüm içinde hareket etmesiyle mümkündür. Günümüzde kapitalizm tarihte örneğine rastlanmayan bir şekilde dünyada yaşayan tüm toplumların kaderini birleştirmiştir. Dünyanın yönetici sınıfları uluslararası ve ulusötesi örgütler aracılığıyla kendi aralarındaki çelişkileri gidermeye yönelik diplomasi yürütmekte, iş bölümünü sağlamakta, çeşitli kurallar ve normlar geliştirmekte, yönetilen sınıfların karşı koyamadığı oldu bittiler yaratmaktadır. Başka bir ifadeyle tüm dünyanın yönetici sınıfları aralarındaki tüm çatışmalara rağmen örgütlü bir haldedir; çeşitli düzemlerde düzenli olarak bir araya gelmekte ve eşgüdüm sağlamaya çalışmaktadır.
İşçi sınıfı dünyanın yönetici sınıflarına karşı ortak bir mücadele hattı izlemesi gerektiğini siyaset sahnesine bir özne olarak çıktığı günden itibaren anlamıştı. 1848 Devrimleri farklı ülkelerden işçi sınıfının mücadele birliğinin önemini güncel bir sorun olarak ortaya koymuştu. Marx ve Engels devrimin bu yakıcı sorununu bir sloganla ifade etti: “Bütün ülkelerin işçileri birleşin, zincirlerinizden başka kaybedeceğiniz şey yok, ama kazanacağınız koca bir dünya var!”
Bu sloganın öngörüsü tersinden, işçi sınıfının dünya çapındaki birliğinin dağıldığı koşulların maliyetini gözler önüne seren son yarım yüzyıllık tarih tarafından kanıtlandı. Kazanmak ancak birlikle mümkünse, birlik olmadan yenilgi kaçınılmazdır. Bu gerçek iş yeri için geçerli olduğu kadar, dünya siyaseti için de geçerlidir. Bugün bu birliği sağlamak işçi sınıfının ve demokrasi güçlerinin önündeki en çetin ve acil görevlerin başındadır. Emek Partisi’nin ev sahipliğinde İstanbul’da buluşan Uluslararası Marksist Leninist Parti ve Örgütler Konferansı (CIPOML) üyesi örgütlerin birlikteliği bu yolda atılmış önemli bir adımdır. Pazar sabahı bir grup akademisyen, gazeteci ve entelektüelle yaptıkları kahvaltıda çeşitli ülkelerden gelen temsilciler kendilerine yönetilen soruları yanıtladılar. Benim açımdan toplantının en önemli katkısı dünyaya birbirimizin gördüğü açılardan bakma fırsatını vermesiydi. Paylaşılacak ne kadar çok tecrübe, anlatacak ne kadar hikaye, sorulacak ne kadar soru var! Üzerimizde kara kara savaş bulutları toplaşırken ve sömürünün zincirleri ağırlaşırken zincirlerinden başka kaybedeceği olmayanların birliği yegane umut ışığı vaadediyor.
- Gazze fayı 10 Nisan 2024 04:40
- Dip dalga teorisi 03 Nisan 2024 04:03
- İsrail'in izolasyonu 27 Mart 2024 04:41
- Cesaret Nine 20 Mart 2024 04:50
- Yetmişler ve empati 06 Mart 2024 04:32
- Yeni saflaşmanın eşiğinde 14 Şubat 2024 04:30
- Diplomasi ve meşruiyet 07 Şubat 2024 04:13
- Savaş ve siyasal düzen 24 Ocak 2024 04:45
- Ulus-devletin krizi 10 Ocak 2024 04:44
- Suudi Arabistan'da emek hareketi 03 Ocak 2024 03:50
- 1936 genel grevi ve taksim 20 Aralık 2023 04:27
- Filistin’de kitle siyasetinin doğuşu 13 Aralık 2023 04:52