25 Kasım 2014 01:00

'Kimsin sensin! Tu kî yî!'

'Kimsin sensin! Tu kî yî!'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Vedat Türkali, Türkiye’nin vicdan anıtıdır. Vedat abinin yazılma sürecine, o heyecanla, adeta arkeolojik bir kazı yaparcasına topladığı materyalleri bir araya getirerek oluşturma sürecine tanık olduğum “Bitti Bitti Bitmedi” Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlanarak kitapçı raflarındaki yerini aldı.
Vedat Türkali, 1990’lı yıllarda Kürt halkına karşı yürütülen ‘Kirli Savaş’a, hiç dolandırmadan ‘DUR’ deme cesaretini göstermiş dürüst (giusti) bir aydın.
Kitap 188 sayfa ama çetin ceviz.
Bu 188 sayfayı hatmedecek olan gençlere, tarihin karartılmış sayfalarına dalmak için büyük bir merak uyandıracak.
TC.’nin ‘gizli tarihi’ aynı zamanda en entrik ve en vahşi türden bir polisiye romanını anımsatır. TC.’nin gizli tarihi aynı zamanda bir korku romanı gibi de okunabilir.
Saddam’ın Korku Cumhuriyeti, Esad ailesinin Muhaberat Devleti, olsa olsa İttihatist/Kemalist devletin kötü, acemice, kendini açığa vuran kötü acemi bir kopyasıdır.
Bütün bunları Vedat Türkali’nin son romanında yakalayabilirsiniz, eğer dikkatli bir okuyucu iseniz.
1915 Ermeni (Süryani+Keldani+Nasturi+Ezidi+Rum) Jenosidinin 100 yılına adanmış, onu anlamlı bir biçimde anmaya yapılmış önemli bir katkıdır. Romanın ana kahramanı, Lüsi, bir Dersim kızıdır. Aşkla bağlandığı ve Diyarbakır temerküz kampından bin bir yara ile sağ çıkan Tarık’ın yalnız sevgilisi değil, aynı zamanda onun yaralarını şefkatle ve sabırla sarandır, sağaltandır.
Bana aşkın insan Sakine’yi hatırlattı bir yerde.
Lüsi’nin dedesi ise, sanki tarihi temsil eder.
O tarih dedesi sanki, geçmişte olanları, genç nesillerere aktarma misyonu yüklenen bir Tarih Dededir.
O bilgedir, zengindir, cömerttir ve paylaşımdır.
Tarihsel mirası genç kuşaklara aktardıktan sonra huzurla kendi köşesine çekilecektir.
Romanın kişileri arasında 17 yaşında yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Erenlere de yer vardır, Dersim Soykırımı’nda yaşı küçültülerek idam edilen Seyit Rıza’ya da yer vardır. Dersim’in 1915 soykırımına tanık olması yetmemiş, soykırımın ‘yarım’ kaldığını düşünen Ankara tarafından düzenlenen 1939 soykırımının ağır yükünü de sırtlanmıştır.
İşte Dersim kızı Leyla, iki kez kıyıma tabi tutulan bir coğrafyanın çocuğudur. Tarih Dede onu gelip sis perdesi içinden çıkaracak ve kendi kimliğine ve adına kavuşturacaktır. Artık o Lüsi’dir. Romanda Diyarbakır Temerküz Kampının Himmler’i, Esat Oktay’ın cezalandırılması eylemine de yer vardır, Kızıl Sultan’a karşı düzenlenen eyleme de. (Tevfik Fikret’in bir Hay Fedaiye seslenen mısraları üzerinden).
“Bir darbe…Bir duman…Ve bütün bir güruh-i sur,
Bir mağşer-i vazi-i temaşa, haşn, akür
tırnaklariyle bir yed-i kahrın, didik didik,
Yükseldi gavrr-i cevve bacak, kelle, kan kemik…”
Ey darbe-i mübeccele, ey dud-müntaqim
Kimsin? Nesin?... Bu salvete sa’iq, sebeb ne? Kim?”
İnsanlığa karşı işlenen hiçbir suç cezasız kalamaz, kalmamalıdır. Cezasız kalmasına izin veren, onaylayan ve alkışlayan, gerekirse yine yaparız diyen toplumlar ise çökmeye, içten içe çürümeye mahkumdur.
Tevfik Fikret de bir idol olarak yükselir romanda, 1905 yılında Kızıl Sultan’a karşı düzenlenen eyleme sahip çıkışı ile. Çünkü, Tevfik Fikret de, Vedat Türkali gibi sonuna kadar özgür bir ruh taşımayı becermiş olan ender ruhlardan biridir. Onun gençlik idollerinden biri olan Nazım Hikmet, o muhteşem “Memleketimden İnsan Manzaraları” destanında şu dizeleri yazmış bir şairdir:
“Bakkal Karabet’in ışıkları yanmış
Affetmedi bu Ermeni vatandaş
Kürt dağlarında babasının kesilmesini
Fakat seviyor seni, çünkü sen de affetmedin
Bu karayı sürenleri Türk halkının alnına”
(Bakkal Karabet’in değer verdiği kişi Nazım’ın eşi Piraye Hanımdır.)
Ankara’nın “harika çocuğu” ne yazık ki, bu satırları Nazım Hikmet Orotoryasında sansür etmiştir ve şimdi kendisi sansürden şikayet etmektedir.
(Ancak, kendi kendini aşma yetenek ve cesaretini gösterip, 1915’in Ermeni ve diğer kurbanları için bir Orotorya yazarsa, bu bir çeşit özeleştiri olarak kabul edilecektir.)
Ve yine Vedat Türkali’nin “kahramanlarından” biri olan Dr. Hikmet Kıvılcımlı, 1940’lı yılların başında kaleme aldığı “İhtiyat Kuvvet; Milliyet (Şark) başlıklı elyazmasında, Kürt ve Ermeni tabusunu aşıp tartışmıştı.
Ve elbette, ilkokuldan can  arkadaşı ve daha sonra TKP’de can yoldaşı Dr. Hayk Açıkgöz ve eşi Anjel’e karşı da Vedat Türkali, bu kitapla vicdani borcunu “özel” alanda da tamamlamış oldu.
Vedat Türkali, 97’sine doğru gidiyor ve yeni bir kitabın heyecanı içinde, hemen şimdi!
İnsanı uzun yaşatan ise vicdani özgürlük ve onun sonucu olan bir iç huzurudur.
Nice yıllara ve kitaplara Vedat Abi!
Tevfik Fikret de sanki seni anlatmış:
“Kimseden ümmid-i feyz etmem, dilenmem perrü baal
Kendi cevvim, kendi eflakimde kendim tairim
İntina tavk’ı esaretten girandır boynuma,
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim!”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...