23 Kasım 2014 01:00

Yağ satarım bal satarım

Yağ satarım bal satarım

Fotoğraf: Envato

Paylaş

An olur, akla geçmişten bir iz düşer, anıdır belki ancak anlamı yoktur o an. Geçmiştendir, izdir, o an anlamsızdır, gel gör ki akıldan çıkmaz. İz anlam kazanmak ister, beyin gizemi çözsün ister, onu kemirir, kemirir güncele dönüşünceye dek…
“Yağ satarım bal satarım
ustam ölmüş ben satarım
Tekerliyorum, yetmiş yılımın geçmişinden gelen tekerlemeyi tekerliyor duruyorum. Neden? Bilmem, anlamı yok! Beynimi kemiriyor, kemirildikçe beynim tekerliyorum geçmişin izini, ize bir anlam veremezsizin.
Aklımın ön köşesine, ‘çözüm süreci’ dendi mi özgürlükle kamu düzenini takas pazarlığına girişen siyasi akımlardaki karşıtmış gibi görünen karşılıklılığı  bizlere övgü ya da sövgüyle izlettirmeye soyunmuş anlatıcıları, özellikle şu genç kuşak yazar, çizer, konuşur anlatıcıları düşündüğümce anlatma fikri yerleşmiş. Onlara “Özgürlüğün pazarlığı olmaz, özgürlük birilerince verilmez; özgürlük tanınır, ilan edilir, güvence altına alınır, kullanılması koşula bağlanmaz…Özgürlüğün dili özgürlüğün kendinde mündemiçtir; özgürlük devlet diliyle tanımlanmaz, açıklanmaz. Özgürlüğü silahların susması, silahların bırakılması, silahın unutulması sürecinde her tür eylemsizlik emrine saygıyla boyun eğme karşılığında verilebilecek bir soyutluk; resmi pahası kamu düzeniyle ölçülebilen, kamu düzenine oranlandığında gözden ve kıymetten düşen bir değer görmek belki devlet gözünde insanlıktır ama insanlık hali dendiğinde en azından ahlaki değildir” diye seslenmek istiyorum, o an ‘Yağ satarım, bal satarım/ustam ölmüş ben satarım” kendini beynimde tekerliyor, ‘bana bir anlam kazandır’ dercesine beynimi kemiriyor.
Bir dostumun önerisi; insan zekasının sıkıştırılarak üretildiği programlardan oluşmuş internetin zekadan da öte hafıza-bilgi sonsuzluğuna ucundan parmak basıp, şöylesine bir göz atıyorum: Yetmiş yılımın geçmişinden gelen tekerleme meğer herkesin geçmişinden bir iz yansıtırmış. Sözler, bazılarınca değişik söylense de, aşağı yukarı şöyle:
“Yağ satarım bal satarım/ustam ölmüş (öldü) ben satarım/ustamın kürkü sarıdır/satsam on beş liradır/zam-bak zum-bak/dön arkana iyi bak”
Sözler çocukların oynadığı bir oyunun tekerlemesi. Oyunun nasıl oynandığını, oyunun kurallarını açıklayan kaynakların zenginliğiyle geçmişimde kalmış bilgilere kolaylıkla güncelde ulaşılabiliyor olmamın şaşkınlığını yaşıyorum. Şaşırıyorum ve benden iki yıl önce 2012 yılında, Hür Gazete’de adını belirleyemediğim bir yazarın aynı başlık altında yazdıklarını okuyunca şaşkınlığım artıyor, şaşkınlığım arttıkça da beynim huzura kavuşuyor; tekerleme artık beynimi kemirmiyor. Yazar çocuk oyununu bu kez, ‘hükümet etmiş biri, belediye başkanı, ünlü iş adamı, banka patronu, birkaç siyaset adamı’ oynarken düşlemiş ve tekerlemenin her dizesinde şöyle seslenmiş;
“Kim bu yağlı ballı satışları yapan?/satışların ölen ustası kimdi?/satışları başlatan neden kürklüydü?/satışlar neden bu kadar ucuz?/satışları yaparken zamlar zumlar da nereden çıkıyor?/bütün bunlar olurken neden gözümüz arkada olmalı?”
Son paragraftan anlaşılıyor ki, yazarın aklının ön köşesine ‘özelleştirme ve özelleştirmecilik’ takılınca aynı tekerleme onun da beynini, benimkinden iki yıl önce kemirmiş; yazıyı yazmış, beynini huzura kavuşturmuş.       
Bilgiden bilgiye atlıyorum, tekerlemenin geçmişten getirdiği ize kendi güncelinde anlam kazandıran yorumlardaki farklılık şaşkınlığımı daha da arttırıyor ama kemirilen beynim daha bir huzura kavuşuyor. Bir yorumcu tekerlemede çocukluk anılarını bulurken hüzünleniyor, bir başka yorumcu (çırağa) ‘ulan ustan ölmüş sen halâ yağ-bal derdindesin’ diye sesleniyor, onun sesine bir diğer yorumcu ‘(…) tek gayesi para kazanmak, (ölen ustasına) bir damla bile göz yaşı dökmemiş, Allah belanı versin’ diye ses katıyor. Bir yorumcunun görüşü şöyle: ‘Adından da belli, tam bir yalama oyunuydu.’  Bir başka yorumcu ‘satışta devamlılık’ fikrinden yola çıkıyor, ona eklenen bir diğer yorumcu ‘iktisadi devlet teşekküllerinin özelleştirilmesiyle geliştirilen rekabet’ düşüncesinden hareket ediyor ve birlikte geçmişten günümüze olumlu bir iz taşıyorlar. Bilmediğim, bilmediğim için de öğrendiğimde şaşırmaktan yazacağımı unuttuğum bilgi, bu oyunun ve tekerlemesinin ilk okullarda müfredat programında yer alıyor olması oldu. Meğer bu yıl ilkokullar arası ‘Yağ Satarım, Bal Satarım Oyunları’ kategorisinden yarışmaların üçüncüsü yapılmış ve Çınar İlkokulu birinci olmuş. Ödüller 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenlerinde verilecekmiş.
Genç kuşak ‘Yağ satarım Bal satarım’ kategorisinden yetişme yazar,çizer ve konuşurlara duyurulur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...