22 Kasım 2014 01:00

Bu ne şiddet bu terör!

Bu ne şiddet bu terör!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Direnen işçiler, HES’ler ve maden şirketlerinden topraklarını koruyan köylüler, doğa ve tarih, kültür alanlarını tahrip edilmesine karşı mücadele eden yaşam savunucuları, sanatçılar, kültür insanları, özgürlük talep eden üniversiteli gençler… Her kımıldadıklarında karşılarında polisin (jandarmanın) biber gazını, copunu, basınçlı suyunu, TOMA’sını, Akrep’ini bulmaktadır.   
Önceki gün de polis şiddetinden hekimiyle, hemşiresiyle, sağlık emekçileri ve taşeronda çalışan enerji işçileri nasiplerini aldılar.
Sağlık emekçilerine yapılan saldırıda 4 sendikacı yaralanırken 14 sağlıkçı da gözaltına alındı.
Enerji Bakanı Yıldız’la görüşmek için Bakanın toplantıda olduğu otelin önüne giden Enerji Sen üyesi taşeron işçileri ise, polisler tarafından zorla, karga tulumba gözaltına alındılar.
Sağlık emekçilerine uygulanan polis saldırısı karşısında Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, “Meclisin önüne geleceklerine Bakanlığa gelsinler çay içerek konuşalım sorunlarını” diyerek, Meclis önündeki saldırıyı eleştirme cesaretini bile gösteremezken, tersine “Meclisin önüne gelip hak talebinde bulunan polisin şiddetini hak eder!” demeye getirdi.
AKP Hükümeti ülkenin sorunlarını çözemedikçe, emekçilerin hak taleplerini karşılayamadıkça talepleri etrafında mücadele etmeye yönelen işçiye, emekçiye, halk kesimlerine polis şiddetiyle saldırıyor.
Hele de resmi enflasyon bile yüzde 10’u geçmişken ücret ve maaşlarda yüzde “3+3 artış” öngören bütçeyi Meclisten geçirmeye çalışan AKP Hükümeti, “Halk için bütçe!” diyen, “enflasyon farkı”  talep eden sağlıkçıya, eğitimciye, işçiye, emekçiye yönelik şiddetin dozunu artırıyor.
Kürt halkının talepleri için mücadelesini “kamu düzeni” ve “Çözüm sürecini bitiririm ha!” kıskacına sıkıştırmaya çalışan, bölgedeki talepler için her mücadeleye polis şiddetiyle yanıt veren Hükümet, emekçilerin hak ve talepleri için eylemlerini bile yasaklayarak, fırsat bulduğu her yerde polis şiddetini devreye sokarak kendi amacına varmaya çalışmaktadır.
Yani ülkenin her köşesine yayılan, her kımıldayana gaz ve su sıkan, cop sallayan polis, polis şeflerinin ya da yerel yöneticilerin keyfiyetine bağlı hareket etmiyor. Tersine bu bir Hükümet politikasıdır. Aksi olsaydı, her gün her konuda uzun açıklamalar yapan Hükümet sözcülerini bir gün de olsa bu polis şiddetine “dur” diyen bir açıklama duyardık!
Nitekim Hükümet, zaten polis şiddeti ülkenin her yanına yayılmışken şimdi “güvenlik reformu” adı altında bir “paket” hazırlamış Meclise sunmuş bulunmaktadır. Böylece Hükümet, toplu gösterileri kolayca yasa dışı ilan edip katılanlara ağır cezalar verebileceği, “makul şüphe” gerekçesiyle daha gösteri yapılmadan önlemek üzere gözaltılar yapacağı gibi yeni yaptırımlarla toplu gösteri yapma hakkına yeni sınırlar getirmeyi amaçlamaktadır.
Sadece polis ve jandarma da değil; polisin elini ulaşamadığı yerde ise özel firmaların ya da çeşitli kamu kuruluşlarının istihdam ettiği “özel güvenlikçiler” devreye giriyor. Yasal bakımdan hiçbir yetkileri olmadığı halde bu kişiler, insanlara karşı şiddet kullanmak, kelepçe takmak, copla dövmek, gözaltına almak (En son Soma’nın Yırca köyünde gördük) gibi tamamen yasa dışı uygulamalarına da yetkililer tarafından hiçbir müdahale yapılmıyor.
Kısacası halka verecek pek bir şeyi kalmayan, ülke sorunlarını çözmek yerine onların üstünü örtmeyi başlıca politika edinen AKP Hükümeti, halkın örgütlü kesimlerinin mücadelesini baskı altına almak üzere polis şiddetini bilinçli olarak kullanmayı bir politika tarzı olarak kullanmaktadır.
Halkın çeşitli örgütleri; sendikalar, emek örgütleri başta olmak üzere işçilerin emekçilerin her türden örgütleri Hükümetin bu politikasına karşı ortak bir tutum almazlarsa, mücadele eden kesimlerin sindirilmesi de çok zor olmayacaktır.
Bu yüzden de bugün Hükümetin ülkeyi diktatoryal heveslerle beslenen bir mecraya sürüklemiş olması da dikkate alındığında, polis şiddetine karşı ortak bir mücadele son derece önemlidir. “Şiddet bana uygulanmıyor öyleyse sorun yok” tutumu şiddeti daha çok kullanmaya teşvik eden bir tutumudur.
Açık olan şudur; Hükümet, polis şiddetini daha yoğun ve daha yaygın kullanan bir politikayı toplumu terörize etmenin bir yolu olarak kullanmayı esas almıştır.
Buna karşı mücadele olmadan, sadece demokrasiyle ilgili talepler değil emekçilerin ekonomik taleplerini savunmaları da olanaklı değildir.
Herkes, hesabını ona göre yapmalıdır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...