21 Kasım 2014 01:00

Milyarlar ve ölümler

Milyarlar ve  ölümler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son günlerde gazetelerin ekonomi sayfalarında Türkiye’de, Japonya’dan daha fazla dolar milyarderi olduğu haberleri yer alıyordu. Dolar milyarderi kişi sayısı Türkiye’de 37 iken, Japonya’da 15 imiş. Japonya’nın yıllık ulusal geliri (GSMH) 2014’te yaklaşık 5 trilyon dolar olacak. Türkiye için ise bu rakamın 2014’te 850 milyar dolar olacağı -eğer öngörüler çıkarsa- tahmin ediliyor. İki ekonominin büyüklüğü arasında beş kattan daha fazla bir fark bulunuyor. Buna bakılarak milyarder sayısının da yaklaşık bu oranda olacağı tahmin edilebilirdi. Ama gerçek rakamlar öyle olmadığını gösteriyor. Buradan yola çıkılarak ülkede gelir dağılımının ne kadar bozuk olduğu sonucu çıkarıp, bu açıklama ile yetinmeli miyiz? Aşağıdaki rakamlar durumun farklı bir yönüne dikkat çekmek açısından önemlidir.  

Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Sosyal Güvenlik Kurumu rakamlarına göre son 12 yılda 13 bin 510 işçinin “iş kazalarında” (Artık iş cinayetleri olarak okunması gerekiyor) öldüğünü açıklıyor. Bunların resmi rakamlar olduğunu ve gerçeği bütün çıplaklığı ile yansıtmadığına dikkat çekmek gerekiyor. Yılda ortalama 1300 -bu yıl şimdiden 1400’ü geçti- işçi iş cinayetlerine kurban gidiyor ve bu rakam her geçen gün yükseliyor. Bu rakamlara sakat kalan, yaralanan işçiler dahil değildir. Şimdi şu soruyu sormanın yeridir: Hızla artan dolar milyarderi sayısı ile hızla artan işçi ölümleri arasında bir ilişki kurulabilir mi? Eğer kurulabilirse bu nasıl bir ilişkidir?

Soma’da 301 işçi alınmayan tedbirler, çalışma koşullarının vahşiliği, devlet bürokrasisinin göz yumması, hükümetin yeşil ışık yakması ile ölüm çukuruna dönüşen madende toplu katliama uğratılmıştı. Madeni işleten patronun hızlı yükselişi bu katliamın ardından gazetelere konu oldu. Görüldü ki, bu patron dolar milyarderi çıtasını henüz aşamasa da epeyce yaklaşmıştı! Kuşkusuz her dolar milyarderi ile işçi ölümleri arasında bu türden birebir ilişki kurmak gerekmiyor. İlişki daha genel ve kapsamlı olabiliyor ve aslında olan da budur.

Bununla söylemek istediğimiz şudur: Bugün işçilerin büyük bir çoğunluğu olağanüstü kötü koşullarda çalışıyorlar ve emek sömürüsü korkunç derecede artmış durumdadır. Patronların kuralsız ve keyfi çalışma koşullarını dayatmaları, düşük ücretler, işçilerin örgütlenme çabalarının hükümet-patron iş birliği ile bastırılması, işçilerin ekonomik ve sosyal haklarının sürekli geriye doğru çekilmesi, bazılarının düpedüz gasbedilmesi ülkeyi büyük patronlar ve tekeller için ucuz emek cenneti haline getirmiştir. Ama sermayenin cenneti, işçinin cehennemidir.

Bu tablo içerisinde dolar milyarderlerindeki artış da, gelir dağılımının olağanüstü bozuk olması da, iş cinayetlerinin artması ve sıklaşması da yerli yerine oturmaktadır. İşleyen bu çarktan büyük patronların kasalarına deste deste dolarlar akarken, “yürütmenin” başındakilere de bin odalı saraylar, dolarla doldurulmuş havuzlar, ayakkabı kutuları, lüks uçaklar ve arabalar vb. düşmektedir. Çıkarılan her yasa, “reform” adına yapılan her düzenleme işçi ve emekçi kitleler için çalışma ve yaşam koşullarını her geçen gün biraz daha kötüleştirmektedir.

Ortadaki durum bu ise, Ermenek’te öldürülmüş madenciler daha o ölüm çukurundan çıkarılamadan, madenden çıkarılan hafriyat arasında kışın yakmak için kömür parçaları arayan yoksulların bu trajik görüntüleri çok şaşırtıcı olabilir mi? Evet şaşıranlar olabilir. Ama bu trajedinin yaşanmasında bu yoksulların bir sorumluluğu yoktur. Yazının yukarı bölümlerinden başlayarak aktarmaya çalıştığımız tablonun doğal sonuçlarıdır bunlar. Ama hiç kuşku olmasın ki, işçi sınıfının ve emekçi kitlelerin yoksullukları, aşırı sömürüleri ve mahkum edildikleri sefalet içerisinden yeni bir yaşam kurmanın zorunluluğu fışkırmaktadır. Bu yeni yaşamı kuracak güç, zorlu darbeler altında adalelerini güçlendirmekte, öfkesini bilemektedir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...