19 Kasım 2014 01:06

Keşfetmek!

Keşfetmek!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

R. T. Erdoğan, Amerika kıtasını Kolomb’tan önce Müslümanların keşfettiğini ve Havana çamlıcasına cami yaptıkları iddiasını ileri sürünce, bunun bir şaka ya da eğlenilecek bir cehalet olduğu sanıldı.
Aslında durum ciddidir.

Pazartesi günü Cumhuriyet’te Özgür Mumcu, Amerika’ya ayak basıp geri gelen pek çok gemici kavmin adını yazdı. Kimi arkeolojik bulgularla da kanıtlanmış olan bu gidiş-gelişler, çok eski zamanlardan bu yana insan soyunun okyanus aşırı yolculuklar yapabildiğini gösteriyor. Bu arada, dünyanın en cevval ve hareketli kavimlerinden biri olan Arapların da Okyanusu aşmış olabilmeleri hiç de olasılık dışı değil.  Önce Asyalı kabilelerin Bering boğazı üzerinden kıtaya vardıkları, sonra hayatları yağma ve talan üzerine kurulmuş Vikinglerin dünyayı hallaç pamuğu gibi atarken oraya da uğradıkları açıkça biliniyor. Ama önce Kızılderililer ya da Vikingler, Araplar bu arada Çinliler Amerika’yı keşfetmiştir denildiğinde bunun pek bir anlamı olmuyor. Çünkü keşfetmek, toprağa basmaktan ibaret bir iş değil: önce orayı mülk edinenler, yerleşerek, toprağını, madenini, insanını ele geçirenler bu iddiayı ileri sürebilme hakkını da ele geçiriyorlar. Bundan daha önemlisi, üzerinde tepindikleri yeni toprakları hem kendi toplumsal hayatlarına hem de dünya ilişkilerine sokmuş oluyorlar. Bunu yapmayı başaramayanlar, ya da içinde yaşadıkları toplumsal düzey buna yol vermemiş olanlar –ki sayıları oldukça fazla-  kendi aralarında “ilk giden”  yarışması düzenleyebilirler, ama bunun da eğlenceli bir kıyaslamadan öte bir değeri olmaz. Yarışı kazanan da “tarihi yeniden yazmaya” kalkışmaz! Çünkü Kolomb’dan önce hiç kimse, Amerika’yı dünya tarihinin parçası haline getiremedi. Yüz yıllar sürecek bir altın ve gümüş yağmasını, gemiler dolusu köle nakliyle toprakların tarıma açılmasını, kentlerin, devletlerin kurulmasını başlatamadı. Kolomb’un şansı, dünya çapında ticaretin yollarını açmaya çalışan vahşi kapitalizmin başlangıç çağına denk düşmesindeydi. Öncekiler, ilkel istilacılar ve yağmacılar düzeyini henüz aşamamışlardı. Dünya tarihi, toplam insan etkinliğinin sonuçları üzerinden yazılır; sönüp gitmiş tesadüfî hamleler üzerinden değil.

Bizimkilerin tarihi yeniden yazdırmak merakı, bilimsel bir doğruyu kabul ettirmeye heveslenmenin değil, “Cihan İmparatoru” olma hülyasının bir parçasıdır. Erdoğan’ın Ortadoğu’da denediği ve hâlâ inat ve ısrarla sürdürdüğü “ya tam batma, ya tam çıkma” kumarının devamıdır. Şimdi bir yolunu bulup Okyanus ötesine sıçramayı denerken, kendine bir kök yaratmayı ve en azından taraftarlarının gözünde meşruiyet kazanmayı denemektedir. Faşist propagandanın ustaları, bir yalanı ne kadar tekrarlarsınız o kadar inandırıcı olur diyorlardı. Cihan İmparatorluğu iddiasına yeni kanıtlar ve dayanaklar arama çabasının saçma sapan belirtiler halinde kendisini ortaya koyması normaldir. Çünkü iddianın kendisi saçmadır. Bu iddianın yaşadığımız topraklarda başımıza açtığı belalar ortadayken, Okyanus ötesi hevesler karşısında şakalaşmanın pek yeri yok.

Okyanus ötesindeki Müslümanlar arasında örgütlenmeye girişmek, göründüğü kadar masum bir niyet değildir. Bu tür kama hareketlerini yapan her devletin görünenin ardında niyetleri vardır ve bu hükümetleri yakından tanıyan herkes bilmektedir ki, Erdoğan ve taraftarlarının savaş yolu da dâhil olmak üzere, her yolu ve yöntemi kullanarak yayılmacı bir politika uygulamak gibi bir hırsı vardır. Bunun bedelini ödemeye çoktan başladık, fatura gittikçe kabaracak! Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, her şey gözümüzün önünde.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...