13 Kasım 2014 00:56

Kim doğru söylüyor?

Kim doğru söylüyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Nüfusunun önemli bir bölümünü ücretli emekçilerin ve onların ailelerinin oluşturduğu Türkiye gibi ülkelerde geniş kitlelerin güvenli bir gelecek umudunun giderek azaldığı günleri yaşıyoruz. Giderek ağırlaşan ekonomik sorunlar, hızla artan iş cinayetleri, işten atmaların ve işçi direnişlerinin artması, doğa katliamları, siyasal alanda yaşanan kaos gibi gelişmelere rağmen iktidar temsilcileri giderek artan sorunlar karşısında hiç sorumluluğu yokmuş gibi davranmayı sürdürüyor.
AKP, iktidarda olduğu son 12 yıl içinde Türkiye’nin ekonomik anlamda büyük adımlar attığını, dünyanın “güçlü” ekonomileri arasında yer aldığını her fırsatta dile getiriyor. Her ne kadar ülke ekonomisi “kırılgan ekonomiler” kategorisinde her dönem liste başı olsa da, bu durumun iktidar cephesinde en küçük bir tedirginlik yaratmaması, aksine her açıklamalarında ekonominin kendi dönemlerinde “uçuşa geçtiğini” iddia etmeleri dikkat çekici.
Yıllardır hükümet programları ve bütçeler kopyala-yapıştır yöntemiyle, hep aynı içerikte hazırlanıyor. 12 yıl içinde ekonomide önceden belirlenen hemen hiçbir hedefin yanına bile yaklaşılamadı. Ekonomik göstergelerin her alanda alarm vermesi, enflasyon ve işsizlik rakamları başta olmak üzere, geniş halk kesimlerini doğrudan ilgilendiren bütün alanlardaki verilerin her yıl açıklanan hedeflerden ciddi biçimde sapmasına rağmen, hükümet temsilcileri ve Başbakan, içi boş vaatler ve gerçekçi olmayan ifadelerle pembe tablolar çizmeye devam ediyorlar.
İktidar partisinin 12 yıllık hükümet pratiğine bakıldığında, olumlu olarak görülen bütün gelişmelere ziyadesiyle sahip çıktıkları, başta ekonomik sorunlar olmak üzere, enflasyon ve işsizliğin artması, sendikalaşan işçilerin işten çıkarılması ve son olarak Soma’nın Yırca köyünde olduğu gibi 6 bin zeytin ağacının kesilmesi olayında hükümetin hiçbir suçu yokmuş gibi davranmaları yüzsüzlük kavramının kelime anlamını bile zorlamaya başladı.
12 yıldır tek başlarına ülkeyi kendileri yönetmiyorlarmış gibi, işçiler madenlerde, inşaatlarda iş cinayetlerine kurban gittiklerinde yüksek kar hırsı ile hareket eden patronları hedef gösterdiler. Temel ekonomik göstergeler bozulduğu zaman “faiz lobisi”ni suçladılar. Son olarak Soma-Yırca’da termik santral yapılmak için 6 bin ağaç kesildiğinde ise vahşi kapitalizmi sorunlu tutarak işin içinden çıkmaya çalışıyorlar.
Türkiye’de çalışma ve yaşam koşulları giderek ağırlaşırken, işçi ve emekçilerin en temel ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını ile en temel bütçe talepleri ısrarla yok sayılıyor. İktidar cephesinde yüzsüzlük ve arsızlık o kadar arttı ki, sermaye, rant ve savaş için değil, halk için bütçe talepleri duymazdan gelinirken, saltanat göstergesi olan gecekondu statüsündeki “Kaçak Saray” inşaatı için 1 milyar 370 milyon lira harcamayı “ülkenin prestiji” gibi göstermeye çalıştılar. Eleştiriler artmaya başlayınca “zengine han hamam, yoksula din iman” felsefesine ve “saray kültürüne” uygun olarak içinde “halka açık cami de olacak” ifadesiyle eleştirilerin önüne geçmeye çalıştılar.
Türkiye’de enflasyon ve işsizliğin istikrarlı bir şekilde artmaya başlaması, reel ücretlerde yaşanan gerilemeler, emekçi ailelerin boğazına kadar borç batağına saplanması, borsa, faiz ve döviz üçgenine sıkıştırılan ekonominin sürekli kriz tehdidi altında olması gibi gelişmeler, iktidarın çizdiği pembe tabloların inandırıcılığı belirgin bir şekilde azalmaya başladığının işaretlerini vermeye başladı.
Gerek ekonomik göstergeler, gerekse toplumsal ve siyasal gelişmeler açısından hiç de iç açıcı olmayan görünüm, iktidar cephesinde bugüne kadar başarılı bir şekilde hayata geçirilen ve yalanları gerçekler üzerindeki egemenliğini güçlendiren adımların etkisinin eskisi kadar kolay olmasının hiç de kolay olmayacağını gösteriyor.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa