10 Kasım 2014 00:56

Din dersini kaldıralım da!

Din dersini  kaldıralım da!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Davutoğlu, 4. Uluslararası Hacı Bektaş Aşure Günü’nde yaptığı konuşmada  okullarda okutulan din dersi ile ilgili olarak “Eğer harhangi bir din bu derslerde kötüleniyorsa bu dersleri kaldıralım” açıklamasını yaptı. Bu açıklama, medya organlarında allanıp pullanarak ‘yeni Alevi açılımı’ olarak sunuldu. Oysa Davutoğlu açıklamasının devamında “Bizim bunları konuşmamız için AİHM kararlarına gerek yok” diyerek geçtiğimiz dönemde AİHM’in ‘zorunlu din dersi uygulaması’nın hukuka-insan haklarına aykırı olduğu yönündeki kararını hatırlatıyor ve kendisine bu açıklamayı yaptıran adresi de gösteriyordu. Hükümet için bağlayıcılığı olan bu kararı geçtik diyelim. Hatta Davutoğlu’nun Suriye’ye müdahale politikasının başından bu yana ‘Nusayrilik’ söylemi üzerinden Alevileri bölmeye ve Arap Alevileri düşmanlaştırmaya yönelik söylemlerini de bir kenara bırakalım.
Soruyoruz: tartışılmaya açılması bile bu kadar gürültü koparan zorunlu din derslerinin kaldırılması neyi çözer? Zorunlu din dersinin kaldırılması, bu ülkeyi 12 yıldır İhvancı-Müslüman Kardeşler çizgisinde bir siyasi anlayışla yöneten ve bütün topluma dini-muhafazakâr bir yaşam biçimini dayatan bir hükümet olduğu gerçeğini değiştirir mi?

Zorunlu din dersi kaldırılınca Alevilerin talepleri karşılanmış ve ülkede laisizm sorunu çözülmüş olacak, öyle mi?

Peki, devlet eliyle bir dini-mezhebi örgütleyen diyanet ne olacak?

Ya imamları-camileri eğitimin bir parçası haline getiren ‘seçmeli’ Kur’an ve Peygamberin Hayatı dersleri?

Ya da 9-10 yaşındaki çocuklara dini eğitim veren İmam Hatip Ortaokulları?

Bir de ‘başörtüsü özgürlüğü’nden başlayıp 9-10 yaşındaki kız çocuklarına örtünme dayatmasına varan uygulamalara ne diyeceksiniz?

Laik-seküler yönetimlerin olduğu hiçbir ülkede bu uygulamaların sözü bile edilemez.

Hadi, bir an için her şeyi unutup Davutoğlu’un AKP’nin İhvancı politikalarındaki sorumluluğunu bir kenara bırakalım ve ‘yeni Türkiye’sine de inandık diyelim.

O zaman yine soralım: Sünnilik dışındaki inançları hakir gören din dersini kaldıracaksınız da bugüne kadar Aleviliği, Êzîdîliği (Zerdüştlüğü) defalarca aşağılayan, yuhalatan Tayyip Erdoğan’ı ne yapacaksınız?

Davutoğlu ve hükümetinin ülkeyi bir başkan gibi yöneten Erdoğan’ın emrinde olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Bu nedenle Alevilere ve laiklere karşı düşmanlığını her fırsatta gösteren Erdoğan’ın gölgesinde Davutoğlu’nun Alevileri kazanmaya yönelik manevra girişimlerinin hiçbir başarı şansı bulunmamaktadır.

Aslında Erdoğan’ın açıklamaları, Alevilere ve bu ülkede laik-seküler yaşamı savunanlara gitmeleri gereken yolu da gösteriyor. Erdoğan, Kobanê’nin IŞİD tarafından düşürülmesi hesabı tutmayınca her fırsatta IŞİD barbarlığına karşı direnen PYD-YPG’ye saldırıyor. PYD’nin ‘seküler bir terör örgütü’ olduğu için Batı tarafından desteklendiğini söylüyor. IŞİD’e verilen destek bir tarafa, ortada Alevi’ye, Êzîdî’ye, Hıristiyan’a, kendisi gibi olmayan her inanca ve milliyete saldıran bir IŞİD gerçekliği varken Erdoğan’ın açıklamaları ne anlama gelmektedir? Açıktır ki, IŞİD ile Erdoğan arasında ideolojik bir akrabalık bulunmaktadır. IŞİD’in saldırılarına hedef olan inanç ve milliyetlerin Erdoğan’ın düşmanlaştırıcı-kamplaştırıcı söylemlerinin hedefi durumunda bulunmalarının nedeni de budur. Ve Kobanê-Rojava kantonları, Kürtlerin Bölge’nin bütün ezilen inanç ve halklarıyla birlikte seküler-demokratik bir yaşamı kurmaya çalıştıkları için aynı şekilde IŞİD ve Erdoğan tarafından saldırıya maruz kalmaktadır.

Öyleyse tutulması gereken yol bellidir: Aleviler, Davutoğlu’na “Bu laflara karnımız tok” diyerek gerçekten laik ve demokratik bir yaşamı kurmak için Kürtler ve ülkedeki diğer demokrasi güçleriyle birlikte yürümelidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...