01 Kasım 2014 01:00

Her şey çok normal değil mi!

Her şey çok normal değil mi!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kömür, doğrudan ve/veya dönüştürülerek enerji üretiminde kullanılan önemli bir cevherdir. Kömür, üretimi zor, kirli ve çevre düşmanıdır, ama ekonomik gerekçelerle vazgeçilemez bir cevherdir. Çünkü; çevre maliyeti hesaplarına girmiyor, üretim sömürü üzerinden gerçekleştirildiğinden maliyet tasarrufu sağlanabiliyor. “Yükseklerde yaşayan yiğit insanların ülkesi” olarak da anılan, deniz seviyesinden yaklaşık 1400 metre yüksekteki Ermenek’te kömür cevheri insanların hemen tek geçim kaynağıdır. İnsanların tek geçim kaynağına muhtaç olduğu bir ortamda insani değerler ya da merhamet söz konusu olur mu!
İnsanlar salt Ermenek’te mi, tek geçim kaynağına muhtaç oldukları gerekçesiyle, sömürü altında oldukları halde duruma siyaseten müdahale etmekten çekinmekteler? Soma’nın üzerinden daha bir yıl bile geçmeden, torba yasasında yaşam odası unutulurken (tabii ki, sehven!), madenlerle ilgili (Sadece madenler mi, belki de kafalarda özel yaşamımız da dahil, hemen her şeyle ilgili) izin belgesi ulu denetimden geçerken, tabii ki iyi niyetle gözden kaçan noktalarla emekçiler bu duruma mahkum edilmedi mi! Peki, ilgili devlet büyükleri(!) niçin bir tabur koruma ile afet bölgelerine gidiyor? Siyasilerin afet bölgelerine gitmelerinden daha doğal ne olabilir ki; kendi eserlerini görmeleri siyasilerin de hakları değil mi!  Allah’ın taktiri, görülen işin fıtratı ile insanımız bu durumlara duçar oluyor ve devlet büyükleri de şefkatli yürekleri ile vatandaşın yanına gidiyor. Normal değil mi! Ah benim samimi ve vasi yürekli emekçim, ne olur bir kere olsun düşün, devlet büyükleri bugün senin yanına gelme zahmetine katlanmayıp, parlamentonun sıcak koltuklarında yasaları çıkarırken ruhları ve vicdanları ile senin yanında olsalardı, bunlar başına gelir mi idi! Öyleyse, sen siyasi tercihini böyle kullanırsan, ortaya çıkan tablo senin mi, yoksa siyasilerin mi eseridir!
Evet, bu sistem böylesi acımasızdır. Ama, şimdi konumuz sistem meselesinden çok, nüfusta çoğunluğu oluşturanların siyasi aldatmacalara, yobaz dincilerin safsatalarına  kanmadan, parlamento gücünü bir avuç soyguncunun pençesine terk etmeme basiretine ulaşmasıdır. Bunun için ne cop yenir ne de biber gazı. Tek yapılması gereken, nüfusta çoğunluğu oluşturan emekçiler ve ezilen halkların iradesi dahilindeki siyasal potansiyelin sömürücü sermayeye korku, emek ve halka güven verecek şekilde yönlendirilmesidir. Bunun yapılmadığı durumda her şey çok normaldir. Özelleştirmeler yapılırken sendikalar sıranın kendilerine geleceğini düşünmeden hareket ettikleri için buralara gelinmedi mi!
Bir acı deneyimle perişanlığımızı anlayalım. Geçen hafta dil sınavı yapılırken bir asistanımız, yanlışlıkla farklı bir sendikanın misafirhanesinde bir gecelik rezervasyon yapmış. Arkadaşımız, cumartesi akşam üzeri misafirhaneye ulaştığında, başka bir sendika üyesi olduğu için kapı dışarı edilmiş. Arkadaşa, utanmadan da, eğer o anda kendi sendikalarına üye olursa, bir gecelik yatak vereceklerini söylemişler. Bu nasıl bir emekçi dayanışmasıdır; sermaye ve onun siyasi ajanı olan devlet böyle yapılanmış ve parçalanmış emek kesiminden korkar mı? Yazıklar olsun!
Asrın davasında tüm zanlıları ibra eden yargı suçlandı, ama zanlıları ve tüm kadroyu oyları ile bizzat halkın muteber yarısı ibra etmedi mi! Yargı kararlarının ma’kesi halkın vicdanı değil midir! İktidar, halkın oyu diye salt yüzde 50’yi dikkate alırken, profesör başbakan da muhalefete haddini bildirici asil duruşu sergilerken, nerede bir yanlış var ki! Halkın benimsediği, ulu ampul aydınlarının yücelttiği özgürlüğü yargı nasıl engelleyebilir ki!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...