17 Ekim 2014 00:31

Türkiye’nin çifte stratejisi ve ‘yeni Ortadoğu’ hesapları tutar mı?

Türkiye’nin çifte stratejisi ve ‘yeni Ortadoğu’ hesapları tutar mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu hafta Kobanê’ye yönelik saldırıyı “Allah’ın Tanrısız Ordusu” kapağıyla irdeleyen Der Spiegel dergisi, işi getirip “Şu günlerde Kobanê’nin kaderinin ne olacağına Ankara’da karar veriliyor”a bağlıyor.
Dergi şöyle yazıyor: “Kobanê ve Rojava konusunda Türkiye’de hükümet ve ordu içinde üç yıldan beri çifte strateji izleniyor: Suriye’deki bütün isyancı grupları bir taraftan Esad’ı devirmek diğer taraftan Kürtlerin tehlike oluşturmasını engellemek için desteklendi.”
Buradan bakıldığına Erdoğan’ın, dolayısıyla Türkiye devletinin Rojava’nın kurulmasından bu yana izlediği “çifte strateji” bugün Kobanê’de de devam ediyor. Israrla son ana kadar, çoktan iflas etmiş bu stratejinin hayat bulması için çabalıyorlar.
Yani, destek verdiği İslamist terör örgütünün Kobanê’yi ele geçirerek Kürtleri zayıf düşürmesini, böylece Rojava’da gerçekleşen devrimin başarısızlıkla sonuçlanmasının planları yapılıyor Ankara’da...

TÜRKİYE’NİN TEHLİKELİ OYUNU
Ancak, Türkiye’nin bu çifte stratejisinin giderek “tehlikeli bir oyun”a dönüştüğü artık görülüyor. Bu “tehlikeli oyunun” sonunun ülkenin Pakistanlaşacağına dikkat çeken uzman sayısı az değil. Yani farklı ulusal, mezhepsel gruplar arasında çatışmalar...
Eğer Türkiye IŞİD’e verdiği açık ya da gizli desteği kesmez, açıktan tutum almazsa Erdoğan ve ekibinin işinin önümüzdeki dönem hem içeride hem de dışarıda zor olacağı, ülkenin kaosa doğru ilerleyeceği sır değil.
Zira; Irak ve Suriye ekseninde olup bitenlere geniş bir perspektiften bakıldığında ABD’nin başını çektiği “emperyalistler koalisyonu”nun bölgeyi yeniden dizayn edilmek istendiği, bu çerçevede Erdoğan ve ekibine bir misyon biçtiği de görülüyor.
Bugün çatışmanın merkezinde olan her iki ülke de (Irak ve Suriye) yıllarca ABD’ye mesafeli durdu, SSCB’yle birlikte hareket etti. SSCB dağıldıktan sonra da bu çizgilerini korumaya çalıştılar, Rusya’ya yakın durdular. Dolayısıyla İngiliz ve Fransızlardan sonra Ortadoğu’nun belirleyici gücü halinde gelen ABD, uzun yıllar “Ortadoğu’nun kalbi” kabul edilen bu ülke üzerinde her açıdan belirleyici olamadı. Irak işgali bu temelde gerçekleştirildi, ama yine de istenilen egemenlik tam anlamıyla sağlanamadı.

BÜYÜK DEVLETLERİ BÖLME PLANI

Gelinen aşamada ABD’nin her iki ülkeye egemen olmak, bölgeye yeniden çeki düzen vermek üzere yeni bir plan hazırlandığı ve bunu şimdi besleyip büyüttüğü terör örgütü IŞİD üzerinden hayata geçirilmeye çalışıldığı anlaşılıyor.
13 Ekim 2014’te bu planla ilgili Junge Welt gazetesinde “Devletleri Parçalamak” başlığıyla değerli bir analiz kaleme alan Ortadoğu Uzmanı, Gazeteci Karin Leukefeld, pazılın parçalarını birleştirmemize yardım ediyor.
Her şeyden önce, Washington’da hiç kimse IŞİD’in bir kaç ay ya da yıl içinde yok edileceğini sanmıyor. Zaten Obama da sürekli, IŞİD’e karşı mücadelenin uzun süreceğinden dem vuruyor ve ilk etapta “sınırların gösterilmesi”nden söz ediyor. ABD Savunma Eski Bakanı ve CIA Eski Başkanı Leon Panetta’ya göre 30, ordudan sorumlu General Raymond T. Odierno’ya göre  20 yıl IŞİD’e karşı savaş sürebilir.
Bu demektir ki, Ortadoğu’da sular kısa bir sürede durulmayacak. Zira bunun planları da çoktan yapılmış bile...

5 ÜLKEDEN 14 ÜLKE ÇIKARILACAK

Leukefeld, bunun için Eylül 2013’te New York Times gazetesinde Robin Whrigth tarafından kaleme alınan “5 ülke 14 ülkeye nasıl dönüşecek” başlıklı makaleyi dayanak olarak gösteriyor.
Türkiye basınında bu yılın haziran ayında fark edilen ve haberleştirilen “Yeni Ortadoğu” haritasına göre, bugün IŞİD tarafından Irak ve Suriye toprakları üzerinde kontrol edilen ve çoğunlukla Sünnilerin yaşadığı bölgede “Sünnistan” kuruluyor. Söz konusu makalede Suriye’de Sünnistan’ın yanı sıra Alevistan ve Cebeli Dürüz devletleri kuruluyor. Bugünkü Rojava, Federe Kürdistan Bölgesi ile “Kürdistan” adıyla birleştiriliyor. Irak’ta ayrıca Bağdat merkezli bir de Şii devleti kuruluyor. Makalede Libya üçe, Yemen ikiye bölünüyor. Petrol zengini Suudi Arabistan ise adeta paramparça ediliyor. Kuzey, Güney, Batı ve Doğu Arabistan yanı sıra bir de hepsinin ortasında bir Vahabi devleti kuruluyor.
Bölgede önemli bir aktör olmak isteyen, bu nedenle İran ve Suriye’ye karşı liderlik mücadelesi yürüten Suudi Arabistan’ın beşe parçalanmasına gerekçe olarak içerideki aşiretler arasındaki iktidar kavgası ve toplumun modernleşmeden yana olması gösteriliyor. Parçalanmış bir Suudi Arabistan’ın gelecekte petrol kaynaklarının güvenliği için daha yararlı olacağından hareket ediliyor. Der Spiegel’deki analizde de Ortadoğu’daki son gelişmelerden en çok etkilenecek ülkenin Suudi Arabistan olacağı yer alıyor.
Özetle IŞİD’in yükselişiyle başlatılan süreç, Whrigth’in yazdıklarının “gelecek okuması”ndan çok, kulağına fısıldanılan ve masa başında hazırlanan bir planın varlığını daha kuvvetli hale getiriyor. Öyle anlaşılıyor ki Ortadoğu’nun büyük devletlerinin parçalanması, yerine çok sayıda küçük devletin kurulması, ABD açısından yönetme, sömürme işini çok daha kolaylaştırıyor. Tıpkı körfez ülkeleri gibi...
Bu senaryo aslında Sovyetlerin yıkılmasından hemen sonra batılı emperyalistlerin Yugoslavya’yı ele geçirmek için devreye koyduğu “parçalama” planına benziyor. Ortadoğu’da beş ülkeden 14 ülke çıkarmak isteyenler, bir Yugoslavya’dan yedi ülke yaratmadılar mı?. Eskiden 25 milyon nüfusuyla, stratejik konumuyla Balkanlar’da önemli bir aktör olan Yugoslavya’dan geriye kalan küçük devletlerin şu an bölgede “aktörlük” açısından hiç bir iddiası bulunmuyor. Hepsi Brüksel’den, Washington’dan gelecek mesajlara bakıyor. Yugoslavya’nın ufaltılması 200 binden fazla insanın canına mal oldu. Milyonlarcasını da yerinden yurdundan etti, sığınmacı yaptı. Elbette, dünyanın en kadim halklarının yaşadığı Ortadoğu’nun masa başında yapıldığı gibi yeniden dizaynı öyle kolay olmayacaktır, çok kanlı olacaktır. Irak’ın işgal edilmesiyle başlatılan süreçten bugüne kadar yüz binlerce insanın canına mal oldu. Buna rağmen ABD ve diğer emperyalist devletler açısından ciddi bir ilerleme sağlanabilmiş değil. Bu demektir ki, Ortadoğu coğrafyası için masa başında yapılan planların çoğu geçmişte tutmadığı gibi gelecekte de tutmayacak. Ama buna rağmen emperyalist devletler, Irak’ta, Suriye’de, Rojava’da emellerine varmak için bölgenin kan gölüne dönmesine son vermeyecekler.
Bu nedenle tek çare farklı uluslardan ve inançları birbirine düşmanlaştırma politikası izleyen bütün emperyalistleri bölgeden kovma ve halkların ve inançların barış içinde yaşadığı bir Ortadoğu kurmaktır.
Rojava, bunun mümkün olduğunun somut adıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...