02 Ekim 2014 00:27

Çözüm süreci ve Kobanê tutumu

Çözüm süreci ve Kobanê tutumu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yoldan çözümü mümkün…
Yalnız kesin olan bir şey var; Kürt halkının insan hakları ve özgürlükleri tartışma konusu yapılamaz. Bu konudaki prensip, hakları tanıma, kullanma, koruma ve geliştirme süreçlerinin Kürtler söz konusu olduğunda da, geçerli olduğudur. Diğer bütün konular tartışılabilir. Mevcut üniter yapı da federal yapı da ve her tür yönetim biçimi de hakların ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi için -eğer istenirse- yeterli olabilir.
Çözüm süreci ya da barış süreci hayırlı bir gelişmeydi. Bize göre hâlâ öyledir. Lakin büyük sıkıntıların bulunduğu da biliniyor.
Kandil’den yapılan açıklamalara bakılırsa bu sıkıntılar had safhada.
En çok kaygı verici durum IŞİD konusunda hükümetin güven verici bir pozisyonunun olmamasıdır. Bu durum iç ve dış kamuoyu tarafından çok açık bir şekilde görülmektedir.
Nedeni de gerek Erdoğan’ın gerekse Davutoğlu’nun daha önceki tarihlerdeki açıklamalarının içeriği ile ilgilidir. Bu tür açıklamalar, “IŞİD’in elinde konsolosluk çalışanları vardı, o nedenle böyle konuşulmuştu” gibi tevil yollu açıklamalarla düzeltilecek gibi değil. New Yok günleri hariç Erdoğan’ın IŞİD’e yönelik sözlerini kullandığını  kimse duymadı.
Şimdilerde eylül ayındaki Resmi Gazete’de yer alan Bakanlar Kurulu kararında IŞİD için kullanılan terörist örgüt nitelemesinin farkına vardı da yaygınlaştırmaya çalışıyor hükümet…
Kobanê’de çatışma var olmasına var ama, Kobanê’de olan, IŞİD’in bir Kürt yerleşim alanına saldırısıdır.
O nedenle de 170 bin civarında Kürt, Türkiye sınırına doğru yürümüştür.
Türkiye gönülsüz kapılarını açmıştır. Yine de bu kadar çok nüfusu karşılamış olmasını takdir de etmek lazım. Türk dış politikasında ırk ve mezhep faktörleri çok önemli. Bu durum bugünün hükümetinin tayin ve tespit ettiği bir politika da değildir. Hükümet geçmiş hükümetler gibi, ta 1490’lı yıllarda Musevilere Osmanlının kucak açmasını anlatıyor. Ne kadar müşfik olduğunu göstermek için.
Türkiye 1951 tarihli Sığınanların Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi’ne şerh koymuştur. Sadece batıdan gelenlere mülteci statüsü tanımaktadır. O nedenle Türkiye’nin 1951 den bu yana mülteci statüsü tanıdığı insan sayısı sadece 43’tür.
11 Nisan 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 61. maddesinde de mülteci “Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar” sebebiyle Avrupa’dan  Türkiye’ye gelenlere tanınan bir statü olarak tarif edilmektedir. Avrupa ülkeleri dışından gelenler “62. maddede ‘şartlı mülteci’ olarak nitelendiriliyor. Yani Türkiye uluslararası hukuka göre değil kendi tercihli (ırk, din, mezhep ağırlıklı) sistemine göre davranmakta… Bu da keyfilik anlamına gelmekte…
Kobanê’den gelenler için, siyaseten, “Kürdistan kendi ülkeleridir, mülteci falan değillerdir” gibi değerlendirmeler yapılabilir ama mülteci hukukuna göre bu insanlar teknik olarak başka bir ülkeye (Türkiye Cumhuriyeti’ne) sığınmış insanlardır.
Çözüm sürecinin usul ve esaslarını hükümet 14 Temmuz tarihli 6551 sayılı Yasa’dan iki ay sonra belirledi. Kendi iç çalışmasının usullerini belirlemiş oldu. Olaylar hızlı, işletilen ve izlenen süreçler ise ağır ilerliyor. Hükümet daha bir program ortaya koyamadı. Haklar ve özgürlükler konusunda ne düşünüyor hükümet, kimse bilmiyor.
Son cümlemiz şöyledir: Eşik dönemlerinden geçmekteyiz. Türkiye IŞİD’in Kobanê saldırısına karşı çok hızlı ve çok net tutum almalı.Bu tutum Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü konusunda büyük bir irade beyanı anlamına gelecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...