01 Ekim 2014 00:15

Tampon, cep, kırmızı çizgili güvenli bölge?

Tampon, cep, kırmızı çizgili güvenli bölge?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Uluslararası ilişkiler düzleminde adını koymakta çeşitli güçlükler var ama aslında amaç tek: 2 Ekim’de TBMM’ye gelecek olan tezkerenin içeriği ve hedefi, esas olarak Suriye’de, bu arada Irak’ta bir kara gücü konuşlandırmak ve mümkün olduğu kadar ilerlemek... IŞİD, insani yardım, sınır güvenliği, göçmenlerin-sığınmacıların barınma sorunu vs. hepsi güncel sorunlardan hareket edilerek uydurulmuş bahaneler.

1990’lı yıllardan bugüne Türkiye’nin özellikle Irak sınırında bir “tampon bölge” takıntısı olduğunu bütün dünya biliyor. O zamanlar, hedef ve amaç tekti: PKK’nin geçişini engellemek, ama daha çok ABD’nin, henüz fiiliyata dökülmemiş olan Irak’a yönelik planları içinde etkili bir yer tutmak. Özal hükümetlerinden başlayarak, kimi zaman “düşük düzeyde bir heves” haline gelse de, bu proje genelkurmayın masasından hiç kalkmadı. Şimdi senelerdir üzerinde çeşitli olasılıkları değerlendirilmiş, farklı senaryolar bakımından ince hesapları yapılmış bir plan elde hazır bekliyor. Nihayet galiba haritayı masaya yayma zamanı geldi.

Hiç kuşku yok ki, “koalisyon güçleri” içinde, özellikle Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilen “Kırmızı Çizgili Güvenlik Bölgesi” planı pek hoş karşılanmadı. Başta ABD olmak üzere hepsi, Arınç’ın “adına ne denirse densin” diyerek tanımsız bıraktığı, ama neticede Suriye’ye asker sokma planı olarak sadeleştirilebilecek girişim karşısında, medya deyimiyle söyleyecek olursak, “çok soğuk” duruyorlar!

Nedeni basit: Türkiye, bir süredir olduğu gibi bugün de birlikte hareket edeceği güçlerden ayrı ve hatta farklı yollar peşinde olduğu gerçeğini gizleyemiyor. Bir şeyin adını değiştirmekle niteliğini değiştiremeyeceğinizi herkes biliyor. Arınç’ın sözcülüğünü yaptığı Erdoğan planlarının “bölge gücü olma” gibi ateşli bir hevesten başka bir şey olmadığını da herkes biliyor…

Uzunca bir süredir, Erdoğan’ın başbakanlığı dönemlerinden bu yana, bu iktidarın “savaş ihtiyacı” duyduğunu biliyoruz. IŞİD, bu ihtiyacı karşılayacak bir bahane olarak kullanılmak isteniyor. “Şam’da Cuma Namazı” hayali hâlâ yaşıyor ve savaşa hazırlanıyor. Bu görece orta vadeli niyetten daha yakında duran niyet ise, apaçık bir biçimde, “Kırmızı Çizgili Güvenlik Bölgesi” içinde vurgulanan, “Bölgenin tüm silahlı güçlerden arındırılması” sözünde görülüyor.

Kim var bölgede, IŞİD’den başka silahlı güç?

Erdoğan, “olmazsa olmaz” diyerek sıraladığı koşulları sayarken, üç kez “bi’defa” diye başladı söze. Bu kesinlik ve kararlılık bildiren ünlemlerin ardından gelen koşullardan biri de “Bölgenin tüm silahlı güçlerden arındırılması” idi. Kimi kastediyor diye uzun uzun düşünmeye gerek yok. Bu açık bir biçimde PYD’dir, Rojava’dır, Kobanê’dir. Daha açık bir biçimde söyleyecek olursak, aslında bu giriş niyetinin ardında yalnızca iki hedef vardır: Yakın hedef Rojava, uzak hedef Şam!

Çok görünür bir biçimde, Erdoğan bu konuşmasını PKK ile IŞİD’i eşitleyerek tamamladı.

Tezkere, bir güvenlik tezkeresi değil, savaşa geçit belgesi olarak karşımızdadır. Hükümetin IŞİD diye bir hedefi yoktur ve bu korkuluğu herkesi savaşa razı etmek için sallamaktadır.

Muhalefet partilerinin, CHP’nin ve MHP’nin bu gölgenin gerçekmiş gösterilmesine itirazları olmadığı anlaşılıyor. Ulusalcısından Tayyipçisine kadar, tüm gericilik savaş destekçisi durumundadır ve burada yanacak olan IŞİD ya da PKK-PYD değil, bütünüyle Türkiye olacaktır.

Hükümetin yapabileceği tek kabul edilebilir iş, Rojava’ya maddi ve askeri yardım olabilir. Ama uzaktan! Fazla yaklaşmadan!

Savaşa hayır, işgale hayır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...