24 Eylül 2014 00:42

Sınır soruları

Sınır soruları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bazı muhalifler, özellikle de “ulusalcı” rozetini taşıyanlar, Türkiye’nin güneyde bir sınırı kalıp kalmadığını tartışıyor. Bir yandan, hükümeti sıkıştıracak en önemli “milli argümanın” bu olduğunu düşünüyorlar, diğer yandan işin içinde on binlerce Kürt’ün can havliyle kendilerini Türkiye’ye atmış olmasından doğan durumu, sırf bunu, bir tehlike olarak gördükleri için, bir de oradan vurmayı deniyorlar.  “Milli Devlet”, sınırlarını koruyamıyorsa, bu nasıl bir devlettir demeye getiriyorlar.  Sınır kapatılır ve Kürtler çoluk çocuk IŞİD’in eline bırakılırsa, devlet gibi devlet olunacak! Bu insanlık dışı milliyetçi bakış açısı, şu anda hükümetin başka bir sınır çizdiğini ve asıl kötü olanın bu olduğunu elbette görmüyor, görmek istemiyor. 

Suriye eski sınırı altüst olmuş, lrak içinde yeni sınırlar oluşmaya başlamış ve Türkiye kapılarının kimin elinde kime karşı açık ya da kapalı olduğu bilirsiz hale düşmüşken harita üzerindeki çizgileri tartışmanın anlamı kalmadığını hükümet de görüyor. Asıl önemli olan, siyasi taktiklerin ve ittifakların oluşturduğu yeni sınırlar ve komşuluklardır! 

Türkiye hükümeti, son “rehine kurtarma operasyonu” adını verdikleri hareket sırasında bu yeni taktik ve ittifak karmaşasının bir örneğini vermiştir. “Kırk dokuz kişiyi kurtardık, daha ne istiyorsunuz” böbürlenmesinin altında hangi pazarlıkların yattığı henüz yalnızca tahmin edilebilir. Fakat bizzat Başbakan ve Cumhurbaşkanı sorunun “diplomatik yoldan” çözüldüğünü söyleyerek bir gerçeği açıklamış oldular. Diplomaside kesin ve değiştirilemez çok basit bir kural vardır: Bir şey verilmeden bir şey alınamaz!

Alınanlar açıktır. Ne verildiği ise gizli tutulmaktadır. Dün yayılan bir bilgiye göre, IŞİD önderliği için çok önemli olan bir aile o tarafa verilmiştir. “Bizim namusumuzdur, bizim emanetimizdir” dedikleri bir aileden söz ediliyor. Ama bu aile neden Türkiye’dedir? Neden Türkiye’de esir gibi tutulmaktadır? Herkes rahatça gelip giderken, onlar neden gelmişler de gidememişlerdir? 

Biz bu anlamsız sorularla uğraşıp dururken, yüksek tepelerde başka ve uluslararası çapta sorular kafaları karıştırıyor. Amerika ve zaman zaman Fransa IŞİD mevzilerini bombalarken, hangi kriterlere göre hareket ediyorlar? IŞİD devrimci Kürt halkına karşı tam bir yok etme operasyonuna girişmişken, emperyalist uçakların özellikle petrol bölgelerine yönelmiş olmasının anlamı nedir? 

Ve daha “uzak” sorular… Fransa, Libya’da başladığı tırmanışı burada da sürdürebilecek ve bölgede Amerika’nın eşit ortağı olabilecek mi? Böylece, hiç ilgisi yokken, Almanya’ya ve İngiltere’ye bir ofsayt golü atmış olabilecek mi? 

Suriye üstünde dolaşan uçaklar, Rusya’nın Ukrayna’da takılıp kalmış olmasından yararlanarak Şam üzerinde de sorti yapabilecek mi? Yoksa Esad’ın iktidardan indirilmesi planı ertelenmekle kalmayıp tümüyle rafa mı kaldırıldı? 

IŞİD, kendisinden beklenen sınırlara gelip dayandığında, Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi sürecinde yeni rol kime verilecek? Bütün bunlar olup biterken Türkiye’nin diplomasi sınırlarının durumu ne olacaktır? 

Her şeyin “Arap saçı” gibi karmakarışık olduğu bu ortamda, Türkiye’nin “çözüm süreci”, “eylemsizlik süreci”, “açılım” vs. adlarıyla anılan iç ortamında yeni ve demokratik bir gelişme bekleme umudu var mıdır?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...