20 Eylül 2014 00:19

Az kalsın 'eve alınan kadın'ı sigortalayacaktık!

Az kalsın \'eve alınan kadın\'ı sigortalayacaktık!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Torba Yasa, resmi adıyla  6552 Sayılı Kanun, hak veriyormuş gibi yaparak hiç ya da en alt sınırda hak vermenin nasıl olacağını gösteren bir yasa olarak yaşamımızda yerini aldı.
6552 Sayılı Kanun’a hakim olan “Hak verme, veriyormuş gibi yap, olanaklı ise de hakları sınırlandır” anlayışıydı,  şimdi de haklı olarak eleştiriliyor.
Öte yandan bu Torba Yasa’yla (6552 Sayılı Yasa) hukuk devletinin temel ilkelerini yok sayarak hak elde edenler de var. Örneğin hükümet, üst düzey memurlar ve emniyet çalışanlarına ilişkin atmalarda “yargı kararlarına uymama hakkı”nı bu Torba Yasa’yla kazandı. Yine bu Yasa, hükümete hısım akraba şirketler Albayraklar-SEKA örneğinde görüldüğü gibi yargı kararlarıyla iptal edilen özelleştirmelerde “yargı kararlarını uygulamayarak hak elde etme hakkı”nı kazandı.*
Tasarıdan kanuna dönüşen bu Torba Yasa’yla kazançlı çıkanları böyle belirledikten sonra biz kaybedenleri sıralamaya devam edelim.
Ev hizmetlerinde sürekli çalışanların sigorta haklarına ilişkin Torba Yasa öncesinde başlayan tartışmalar vardı. Gazetelerin iş ve sosyal güvenlik köşelerinde sigortasız çalıştırılan ev hizmetlilerinin şikayet haklarını kullanmaları halinde ödenmek zorunda kalınacak SGK primleri, cezalar, gecikme zamları,yaygın deyişle “eve kadın alan” birçok orta gelirli ailenin uykularını kaçırdı.
Tablo aslında çok ilginçti: Gönüllerinde herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olmasını savunan, iş kazalarına yürekten üzülen, kendileri de ücretli çalışan, iki kişinin aldığı ücretle zar zor geçinen, ev işlerine zaman ve enerjisi kalmayan veya çocuğuna bakacak yakını olmadığı için bakıcı çalıştırmak zorunda olan birçok aile, yanlarında çalıştırdıkları ev hizmetlilerini sigortalı yapmaları halinde katlanmak zorunda olacakları sigorta primi ve vergi yükünden ürktüler.
6552 Sayılı Yasa bu acı ürküntüyü önemli ölçüde ortadan kaldıran düzenlemeler getirdi. Yasanın 40. Maddesi’ne göre, ev hizmetlerinde çalışanların sigortalı olabilmeleri, ayda on gün ve aynı kişinin yanında çalışma koşuluna bağlandı. Eğer ev hizmetlerinde çalışanlar ayda on günden az çalışıyorlarsa veya on günden fazla çalışmalarına karşın bu çalışmaları aynı kişinin yanında geçmiyorsa zorunlu sigortalı kapsamında yer almayacaklar.
Ev hizmetlerinde ayda on günden az çalışanlar eğer isterlerse sigorta primlerini kendileri yatırmak koşuluyla sigortalı olabilecekler. Dokuz gün temizliğe gidecek, kazandığı parayla 30 gün sigorta primini yatırarak sosyal güvenlik hakkından herkes gibi yararlanıp, 7200 gün prim ödeyerek emekli olabilecek. Yasa, Nasrettin Hoca’nın borcunu olmayacak şekilde ödeyeceğini söyleyince ödeme planına gülen alacaklısına dediği “Bakıyorum da peşini görünce yüzün güldü” dediği fıkrayı yasa haline getirmiş oldu.
Ev hizmetlerinde aynı kişinin yanında ayda 10 günden az çalışanları uzun erimli sigorta kolları (yaşlılık-emeklilik, ölüm, malullük) kapsamından çıkartan 6552 Sayılı Yasa’nın 55. Maddesi’nde yapılmış düzenlemeyle bunlar sadece iş kazası ve meslek hastalıkları sigortası kapsamına alınmıştır.
Belki dar gelirli çalışan ve eve temizlikçi veya çocuk bakıcısı almak zorunda olanlar bir nebze bu hükümle rahatlayacaklar, korkuları azalacak. “Zaten, benim çalıştırdığım kadının kocasından/babasından sigortası var. Kendisi de sigorta istemiyor ki...” deyip vicdanlarını da rahatlatacaklar.
Oysa sosyal güvenlik bir vicdan meselesi değildir. Çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinde  sosyal güvenliğin öznesi herkestir. Ayrımsız herkes. 10 gün çalışsa da, 1 gün çalışsa da herkes. Sosyal güvenlik sistemlerini prim ödeme esasına dayandıran sistemler de, sosyal güvenliğin öznesini herkes olarak belirleyebilmek için primsiz sistemlerle tamamlanırlar.
Ev hizmetlerinde çalışmak da herhangi bir işyerinde çalışmaktan farksız, bağımlı çalışmadır. Bu çalışmanın işvereni olan, çoğunlukla kendileri de bir başka işverene bağımlı çalışan dar gelirlilerin sosyal güvenlik primi ve vergi yükü altına sokulması gerçektende kabul edilemez. Ne var ki bu kabul edilemez durumun faturasını ev hizmetlerinde çalışanlara yüklemek de sosyal güvenliğin temel ilkeleriyle bağdaşmaz. Yapılması gereken şey, ev hizmetlerinde çalışanları primsiz sistem içerisine alıp, tüm sigorta kollarından yararlanmalarını sağlamaktır.
Unutulmamalıdır ki sosyal güvenlik istemleri ulusal gelirin yoksullar yararına paylaştırılmasının bir aracıdır. Sosyal güvenlik sisteminin kapsamının maliyet kaygısıyla daraltılması veya mali yükünün ev hizmetlerinde çalışanlarda olduğu gibi sigortalıya bırakılması, bu kez ulusal gelirin sermaye lehine yeniden paylaştırılması anlamına gelir.

*Bkz. Her İktidar Hukuk Dedi, Öyleyse Bu Ne?
http://muratozveri.net/?p=955

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...