28 Haziran 2014 00:07

Kavel'de miyiz hâlâ?

Kavel\'de miyiz hâlâ?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cam grevi yasaklandı.
Bakanlar Kurulu gecenin köründe imzasını bitirdiği karar ile 5 bin 800 işçinin anayasal hakkını “milli güvenliğe” ve “genel sağlığa” zararlı buldu.
Bertolt Brecht’ten Sarper Özsan’ın bestelediği marş vardır ya hani; “gardiyanlar, yargıçlar, savcılar, kanunlar, yönetmelikler, dergiler, gazeteler, panzerler, kelepçeler, silahlar, zindanlar, borsalar, şirketler ve iktidarlar”ın hepsinin halka karşı olduğunu söyleyen...
Hatırlama vakti bir kez daha... Cam işçilerinin greviyle, Şişecam patronunun iktidar ile buluştuğu noktayı; “suskunluk suikastı” ile görmezden gelinen büyük grevi; duymayan, görmeyen, konuşmayan partileri; ne varsa işte... Hepsi halka karşıdır; nokta!
2010 referandumu öncesi, “sendikal haklar”a dair verilen söylevleri hatırlama vakti şimdi... “Grev hakkı” her seferinde doğrudan hükümet eliyle engellenen işçilerin “Sendikası var” sayılır mı? Grev içermeyen sendika mı olur?
Dört harfli bir sözcük; grev... Sınıfın en büyük gücü... İnatla ve ısrarla hayatımızdan çıkarmaya çalışsalar da... İçi boşaltsalar da... Hâlâ öyle!
Ve bu topraklarda kimse işçi sınıfına grev hakkı bahşetmedi. Direndiler ve aldılar. 1963’te yasal olarak grev hakkı olmadığı halde greve çıkan; ağır baskıya rağmen grevi sürdüren Kavel işçilerini hatırlama vakti. 63. günde hepimiz için grev hakkını kazanan o 170 işçiyi...
“İşime karım dedim, karıma Kavel diyeceğim. / Ve soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada, / Güneşe karışmadıkça etim / Kavel Grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim” der ya hani Hasan Hüseyin. İlk şiir kitabıdır usta şairin; kitabın adı da Kavel’dir... İşte; 51 yıldır o türküyü söylüyor işçiler...
Geçen hafta grev patladığı gün yazmışız; “Elinize aldığınız her bardakta; her ‘en iyisi pencere’ dediğinizde, cama dair ne görürseniz aklınıza gelsin, aklınızda olsun... Camın şeffaflığı da; tozdan cam yapan o müthiş dayanışma da hepimize lazım... Haydi...”
Olamadı maalesef. Eğri oturup, doğru konuşalım. Sendikalar “derin uyku”dan uyanamadı; son bir yıldır hemen her meselede görülen “genel duyarlılık hali” maalesef cam işçilerinin grevini yok saydı. Fabrikaların olduğu illerde halkın müthiş dayanışmasını es geçmeyelim elbette.
Oysa greve sadece bir fabrika çıkmaz. Her grev; bir sınıfın bir sınıfa karşı toplu eylemidir talebi ne olursa olsun... Kazanırsa hepsi kazanır. Bakın işte; Gezi söz konusu olunca bir oyunun oynadığı banka reklamında bile “komplo” arayanlar; o bankanın patron olduğu grevde “saf”ını kolayca belirliyor. Yandaşı, muhalifi medya birlikte penguen olabiliyor.
Brecht anlatmış işte; halkı karşı olmaksa, işçinin karşısına dikilmekse; ne farklılık kalıyor, ne kutuplaşma... Şaşırmadık, yeni de değil bu. Mesele de o tarafta değil zaten; bizim tarafta...
Bir haftadır cam greviyle gösterilen sınıf dayanışmasının düzeyidir bu kararın bu kadar kolay alınmasını sağlayan... Sırf bu da değil; daha önce yasaklanan cam grevlerinde, hava yolu yasağındaki haldir. İşçi sınıfının örgütlenme ve grev hakkı fiilen 1963 öncesine döndürülürken, sessiz kalmaktır mesele...
Demiştik ya geçen hafta; “Eliyle, bedeniyle, nasırlarıyla ve elbette aklıyla kömürün karasından, camın şeffaflığından bir uygarlık var eden bir sınıf grevde şimdi”... Şimdi o sınıfın grevi yasaklandı. Mesele ne zammın yüzdesi, ne AKP Hükümeti zoruyla işbaşı yaptırılacak oluşu; daha büyük, daha derin...
İster Brecht’in “Bunların hiçbiri onları kurtaramayacak, durduramayacaklar halkın coşkun akan selini...” dizesine inanalım; ister Hasan Hüseyin’in “Soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada...” sözüne kulak verelim.
Gerçek berraklaşıyor; devlet ve iktidar şeffaflaşıyor. Her grevde, her yasakta...
Mesele bizim berraklaşmamızda. Hiçbir şey için geç değil.
Evet, bir sınıfın “grev”i yasaklandı!
“O çoban ateşinin yandığı yerde...”, yani Kavel’de miyiz hâlâ?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...