31 Ocak 2014 00:05

Cinsiyetçi kirlilik

Cinsiyetçi kirlilik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cinsiyetçiliğin en pervasızca dışa vurulduğu yerlerin başında futbol tribünleri geliyor. “İnsanlar deşarj olup streslerini atıyorlar ve rahatlıyorlar” gerekçesiyle yıllarca cinsiyetçi küfürlere sonsuz bir hoşgörüyle yaklaşıldı. Böylece, kadınlara ve diğer farklı cinsel yönelime sahip kişilere yönelik aşağılayıcı söylemler iyice içselleştirildi. Şimdi çeşitli cezalar uygulayarak küfrün önünü almaya çalışıyorlar ama görülüyor ki artık çok geç...
Varlığını; farklı etnik, dinsel, cinsel kimliğe sahip insanları dışlamak, aşağılamak, ötekileştirmek üzerinden ifade eden heteroseksüel erkeklik; öfkesini ve asabiyetini de elbette cinsiyetçi küfürlerle kusacaktır!..
Küfrün psikolojik olarak, bir deşarj ve rahatlama aracı olduğunu kabul etsek bile, erkekler dışındaki cinsiyetleri aşağılayan, bu cinsiyetlere tecavüzü olağan ve meşru gösteren söylemlerin, insanlık ve nefret suçu kapsamına girdiğini kesinlikle göz ardı edemeyiz, etmemeliyiz...
Kimileri de küfrün refleks bir alışkanlık şeklinde dile getirildiğini, bu nedenle içeriğini dikkate almamak gerektiğini ileri sürüyor. Hemen her gün kadınların ya da LGBT bireylerin erkekler tarafından katledildiği bir toplumda bu şekildeki bir küfür savunusu oldukça trajik. Alışkanlık olarak ağızdan çıksalar bile, küfürleri içeriğinden soyutlamak mümkün mü? Kaldı ki, böylesi bir soyutlama aynı zamanda küfrün içeriğini onaylayan bir aymazlık anlamına gelmez mi?.. Küfürlerin, cinsiyetçiliği körükleyen, kışkırtan, yeniden üreten ve erkek vahşetini besleyen etkisi hiçbir gerekçeyle inkar edilemez, görmezden gelinemez...
Kadınlar ve LGBT bireyler üzerinde hemen her gün erkek vahşetinin yeni örneklerine tanık olurken, küfür meselesini çok daha ciddi ve acil biçimde ele alıp sorgulamalıyız. Kadınlara ve LGBT bireylere yönelik nefret içeren önyargıların ve saldırganlığın temelinde cinsiyetçi söylemler önemli yer tutuyor çünkü.
Ama, farklı cinslere yönelik hastalıklı bakış açısı, sadece tribünlerde açığa çıkmıyor. Medyadaki tiksinti verici cinsiyetçi dil bir yana televizyon kanallarında boy gösteren kimi futbol yorumcuları da, gurur duyulası erkekliklerini göğüslerini gere gere sergilemek ve üstün cins olduklarını bir kez daha göstermek (hatırlatmak) adına her fırsatta kadınları aşağılamaktan geri durmuyorlar...
Bir zamanlar Erman Toroğlu döktürdüğü incilerle cinsiyetçi heteroseksüel erkekliğin baş kahramanı olarak medyada bir yıldız(!) gibi parlarken, son dönemde ise bayrağı ondan eski Fenerbahçeli futbolcu, yeni yorumcu Ümit Özat devralmışa benziyor!..
Bundan yaklaşık 2 ay kadar önce, girdiği bir iddiayı kaybetmesi durumunda etek giyeceğini söyleyen Ümit Özat, yeni iddiasını kazanması durumunda ise iddialaştığı kişiden kadın çorabı giymesini istiyor.
Ümit Özat, kaybederse etek giyeceğini söylediği iddiasının ardından kendisini eleştiren Ahmet Hakan’a da yine, “Kimin eteğinin altına saklanıyorsun” diye yanıt vererek cinsiyetçilikteki kararlılığını bir kez daha ortaya koymuştu...
Kadın elbisesi giymeye ve giydirmeye yönelik bu büyük heves başlı başına dikkat çekici bir olgu olsa da, biz asıl konudan uzaklaşmayalım...
Kadın elbisesi giymek bir erkek için neden utanç kaynağı oluyor?.. Çünkü erkek, toplumdaki cinsler hiyerarşisinin en tepesinde yer alıyor. Güç ve egemenlik onda. Kararları o verir, tercihleri o belirler. Bu yüzden, bir şekilde erkekliğinden (hakim konumundan) uzak görünmesi, onun için utançla, gurursuzlukla, rezil olmakla eş anlamlıdır!..
İddia kaybeden erkek de utandırılmayı, aşağılanmayı,  gülünç duruma sokulmayı ve dalga geçilmeyi hak etmiştir. Bunu yapmanın en kestirme yolu ise tabii ki erkeği kadın gibi giydirmektir!..
Güç sahibinin; ezdiği, baskı ve kontrol altında tuttuğu zayıfın elbisesini giymesinin, utanç duyulası, gurur kırıcı, rezil ve gülünç bir durum yarattığına inanılıyor ama bunun tersi olsa bir sorun yok. Yani kadın, erkeklerle özdeşleştirilen pantolon ya da takım elbise giyse yadırganmaz, tuhaf karşılanmaz. Cinsiyetçi bakış açısına göre, alt konumdaki birisinin (ezilenin), üst konumdaki birisine (üstün ve egemen olana) benzeme çabası gülünç bir durum yaratmadığı gibi hiç de anlaşılmaz ve hak verilmez bir şey değildir, hatta takdir bile edilir!..
Kadın cinsini aşağılamayı marifet zanneden ilkel mahlukatların yorumcu kılığında boy gösterdiği ve hiçbir zaman hak ettiği yoğunlukta ve şiddette tepki almadığı bir ortamda herkes temiz futboldan söz ediyor.
Futboldaki kirler arasında cinsiyetçiliğin ve kadın cinayetlerinden sıçrayan kanın da bulunduğunu görmüyorlar...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...