10 Aralık 2012 11:23

Sendikacılık tartışması: Her derde deva anti-kapitalizm!

Sendikacılık tartışması: Her derde deva anti-kapitalizm!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sanırım Özgür Müftüoğlu ile yaklaşık üç haftadır tartıştığımız “sendikacılık” meselesinde belli bir noktaya geldik. Özgür Hoca; “beyaz yakalı” olarak betimlediği: eğitimci, sağlıkçı, mühendis, sporcu, sanatçı, yargıç ve polislerin sendikalaşma eğilimlerinin umut verici olduğunu söylüyor. Ben de –genel olarak sendikalaşma çabasının olumlu olmasının yanında- esası unutmamak gerektiği ve sınıf mücadelesinin ileri unsurunun dün olduğu gibi bugün de işçi sınıfı olduğunu söylüyorum. Birbirine yakın şeyler. Yakın olmasının yanında sanırım hiç kimse “onlar sendikalaşsın bunlar sendikalaşmasın” demez. Buradaki esas problem –Özgür hoca ile de anlaştığımız- yeni üretim ilişkileri bütünü içerisinde en geniş halk kesimlerinin nasıl toplumsal muhalefetin birer unsuru olacaklarıdır.
Ülkedeki yakıcı gündemin (Kürt sorunu, çatışmalı bölgesel politikalar, yoksullaştırıcı ekonomi politikaları, demokratik erozyon gibi)  işçiler, emekçiler ve yoksul halk kesimleri için görece “olumlu” bir yöne evrilmesinin olmazsa olmaz koşulu elbette güçlü ve yaygın bir toplumsal muhalefetin varlığıdır.
***
İki şeyi birbirinden ayırmak gerekiyor: Toplumsal muhalefet için örgütlenen sendikalar mı? Yoksa sınıf sendikacılığı yürüten ve böylelikle işçi ve emekçiler lehine bütünlüklü politikalar üretip sürece doğrudan üretim alanlarında müdahale eden sendikalar ve diğer muhalefet yapıları mı?
Toplumsal Hareket Sendikacılığı (THS) olarak tanımlanan ve kökenlerini Negri ve Hardt gibi düşünürlerin “teorilerine” ve Frankfurt Okulu’nun genel prensiplerine dayandıran “sınıf mücadelesi” yerine “anti-kapitalist mücadeleyi(?)” ikame eden biçimsiz yapılar örneğin; çevre sorununu tartışıp ardından Marx’ın çevre için ne kadar az şey söylediği sonucuna varırlar. THS taraftarları için kadın sorunu çok önemlidir. Fakat burada da çıkarsamalar değişmez: Marx’ın kadın konusunda ne kadar az şey söylediği veya reel sosyalizm örneklerinden hareketle aslında genel olarak Marksistelerin “haksızlığına(!?)” vurguyla biter bu “mücadele” de. Örnekler çoğaltılabilir. Ama genel olarak kapitalizm ve onun yeni formu olarak neo-liberalizm suçludur. Dolayısıyla çevreyi katleden kapitalizmdir! Kadını sömüren –patriyarka ile birlikte- kapitalizmdir. Etnik ayrımcık da kapitalizmin yaptığı birşeydir.
Haksızlar mı? Haklılar. Ama bu soyutlama düzeyi; yani, her musibetin kapitalizm tarafından ya da neo-liberalizm tarafından yapıldığını söylemek ve ona karşı sözde mücadele yürütmek yolun karşısına bakarken önündeki çukura düşmek sonucunu getirir.
Evet bugün yaşadığımız belaların neredeyse tamamı kapitalist üretim ilişkilerinin getirdikleridir. Öte yandan ‘70’lerin ikinci yarısında yaygınlaşan neo-liberal poltikalar da bugünkü yoksulluğun ve her türden eşitsizliğin temelini oluşturmaktadır.
Peki ama kapitalizm kimdir? Ya da neo-liberalizm kimdir?
Üst düzey soyutlama zaman zaman gündelik hayatlarımızda en yalın halleriyle karşımıza çıkan “sınıf çelişkilerini” görmemizi engeller.
Örneğin bir fabrikada bir işçi haksız yere işten atılıyorsa bunun sorumlusu bu fiili gerçekleştiren işverendir. Şimdi işten atılan bu işçi için “çevre mücadelesi” veya en geniş anlamda “anti-kapitalist mücadele” ne getirir? Tekil olarak işçi; işsizlik süresi uzadıkça yoksullaşmaya ve nihayetinde açlık sınırına dayanmaya başlar. Çözüm?
Çözücü güç elbette sınıf mücadelesidir. Güçlü bir sınıf sendikası ve genel olarak ülkedeki sınıf mücadelesinin konumu gündelik hayatlarımızdaki tekil problemlerin çözümü için de anahtardır.
Yoksa elbette sadece işçiler değil; mühendisler, memurlar, enformasyon emekçileri, spocular ve sanatçılar da sendikalaşmalıdır. İşsizler, öğrenciler, kadınlar ve yoksul halk kesimleri ise “sendika dışında” bir araya gelebilecekleri uygun araçları kullanmalıdır.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...