15 Temmuz 2013 21:38

Direnişin önderi olamadık dışında da kalmadık

DİSK ve Genel-İş Genel Başkanı Kani Beko ile Gezi Parkı direnişinin, olağanüstü genel kurulları, sendikal hareketin durumunu ve taşeron örgütlenmesini konuştuk. Kani Beko, Taksim Gezi Parkı ile başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan direnişlere önderlik ödemediklerini ancak dışında da kalmadıklarını söyledi. Gezi direnişi sır

Direnişin önderi olamadık dışında da kalmadık
Paylaş
Gökhan Durmuş


Gezi Parkı direnişinde DİSK üzerine düşeni yaptı mı?
Taksim direnişine biz önderlik yapamadık fakat çok da gerisinde kalmadık. Önceki hafta ILO’nun çalışmalarına katıldım. Hem ILO binasında daha sonra üyesi olduğumuz ITUF ile yapılan görüşmelerde Gezi direnişi konusunda bilgi verdik ve 21-22 Haziranda Dünya genelinde destek eylemleri yapıldı.
Gezi direnişi başladığı günden bugüne DİSK Genel Sekreteri ve İstanbul Bölge Temsilcisi tertip komitesi içerisinde yer aldı. Yapılan görüşmelere de temsilci gönderdik. Onların aldığı kararlar doğrultusunda hareket edeceğimizi ifade ettik. Direniş başladığı dönemlerde Adana’da, İzmir’de yapılan mitinglerde konuşmacı olduk. Ankara’da DİSK’e bağlı sendikalarla oradaydık, saldırıya da maruz kaldık. Ethem Sarısülük’ün cenazesine katıldık. İki kez üretimden gelen gücümüzü kullanmaya çalıştık. Ama şunu da iddia etmiyoruz; DİSK olarak Gezi direnişine önderlik yapamadık. Ama çok gerisinde de kalmadık. Türkiye’nin tüm il ve ilçelerinde DİSK üyeleri bu direnişin içindeydiler.

DİSK özellikle son yaptığı eylemde eleştirildi. Neden?
DİSK, KESK, TMMOB, TTB, Diş Hekimleri olarak üretimden gelen gücümüzü kullanarak alanlara çıkalım ve basın açıklaması yapalım kararımız vardı. Bu karar yanlış anlaşıldı. DİSK neden Taksim’e çıkmadı, zorlamadı? denildi. Bizim böyle bir kararımız yoktu zaten. Türkiye Taksim için neden ayağa kalktı, AKP halkına neden zulmetti bunları kamuoyuna açıklamak istedik. Mesela kullanılan gazın Amerika tarafından Vietnam savaşında kullanıldığını öğrendik. TTB kimyasal maddelerin de bu gazların içinde olduğu tespit etti. Aynı gaz bombalarının Türkiye’de kullanıldığı tespit edilmiş. Biz o gün bu konulara dikkat çekmek istemiştik. Taksim’e çıkma gibi bir kararımız yoktu. 21 gün çatışan 22. günde çatışırdı. Bundan korktuğumuz yok.

Bundan sonra sendikalar ne yapmalı? Halk evlerine dönmüş değil eylemler sürüyor.
Bizim Gezi direnişine seyirci kalmamız söz konusu değil. Zaten içerisinde varız. Gezi Parkı Platformu farklı etkinlikler, eylem kararları aldığı zaman onlara katılıyoruz. Gençler Türkiye’de ekolojik dengenin bozulmamasını istiyor, özgürlük, demokrasi istiyor. Biz kesinlikle Türk-İş ve Hak-İş gibi “Eylemlerin bitmesi” yönünde bir düşüncemiz yok. Bu ülkede demokrasi mücadelesi yürütülüyorsa, demokrasi mücadelesi veren bir konfederasyon olarak elbette içinde olacağız. Platformu aşarak iş yapmak istemiyoruz, onların aldığı kararlara katılım sağlamaya çalışacağız.


OLAĞANÜSTÜLERLE ZAMAN KAYBETTİK

1 Mayıs öncesi DİSK’te, Gezi direnişi sırasında da Genel-İş’te olağanüstü genel kurullar oldu. Böylesi iki kritik dönemde olağanüstüler kaçınılmaz mıydı?
Bu süreçte DİSK’te ve Genel-İş Sendikalarında yapılan olağanüstü genel kurulları hiç doğru bulmadığımı her fırsatta ifade etmeye çalıştım.
Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri yasası ile 6 milyona yakın işçi arkadaşımız 2018 yılında sendikalı bile olsalar toplusözleşme yapacak.o yüzden bizim bu yasaya karşı daha keskin daha radikal daha örgütlü mücadele etmemiz gerekiyordu. Türkiye’de son dönemlerde 2 milyona yakın taşeron işçisi var ve bunların sayıları her geçen gün çoğalmakta. Taşeron işçilerin çalıştığı işyerlerinde iş güvenliği yok, iş güvencesi yok, sendikaları yok. Bizim taşerondaki bu arkadaşları örgütlememiz lazımdı.
Taksim Gezi parkı direnişi yaşandı. Adalet, özgürlük, demokrasi talebiyle yapılan bu direniş sürecinde DİSK’in yapabileceği çok şey vardı.
Aslında yapmak istediklerimizin bir parçası bunlardı. Hem paramızı ve enerjimizi buralara yoğunlaştırmamız gerekliyken biz ne yaptık?
Bir ay DİSK’in olağanüstü genel kurullarıyla sonra bir ay Genel-İş’in olağanüstü genel kurullarıyla uğraştık. Burada gerçekten zaman kaybımız oldu. Bunlar bizim handikaplarımız.

Neden yapıldı peki bu olağanüstü genel kurullar?
Bizden önce DİSK’in ve Genel-İş’in başkanlığını yapan ve onunla birlikte hareket eden arkadaşlarımıza devletten, sermayeden, siyasi partilerden bağımsız olmamız gerektiğini her fırsatta söyledik. DİSK yapılacak olan çalışmalarla ilgili karar verecekse DİSK’in yönetimi, başkanlar kurulu genel kurulları var. Biz bu kurulları yok sayarak belirli bir siyasal hareketin belirli düşünceleri ve anlayışıyla yol yürüyemeyiz. Kendi özgür irademizle, üye ve delegelerle aldığımız kararlar doğrultusunda yolumuza devam etmeliyiz. Elbette Türkiye’de emekten, demokrasiden, özgürlükten, barış ve kardeşlikten yana olan partilerle bizim siyasal akrabalıklarımız var, elbette birlikte hareket edeceğiz, omuz omuza olacağız. Bunda sıkıntı yok. Bizim karşı çıkışımız birinin diğerine müdahale etmesidir. Bu süreçte DİSK ve Genel-İş’in içine müdahale etmek isteyenlere karşı bu olağanüstü kurullar yapıldı.


TAŞERONLARI ÖRGÜTLEMEMİZ GEREKİYOR

Genel-İş taşeron örgütlenmesi konusunda ne yapacak?
Taşeron örgütlenmesinde kısa, orta ve uzun vadeli bir program çıkartacağız. Zaten belediyelerde çıkartılan norm kadro yasası sonrası belediyelerde çalışan kadrolu işçi sayısı yüzde 20’lere karşılık geliyor. Norm kadro yasasından dolayı emekli olan arkadaşlarımızın yerine kadrolu işçi alınmıyor. Bu nedenle çalışanların yüzde 70-80’i ya taşeron şirketlerde ya da belediyenin iştirak şirketlerinde çalışıyorlar. Taşeron ve belediye şirketlerindeki arkadaşlarımızı örgütleyemezsek, toplusözleşme yapamazsak biz kaybederiz, sendikal hareket kaybeder, Türkiye kaybeder. Genel-İş olarak belediyelerde taşeronların sendikalı olabilmesi için ne kadar imkanımız varsa bunların hepsini seferber edeceğiz. 2018 yılında biz taşerondaki arkadaşlarımızı örgütleyemezsek, 6 milyon işçi sendikalı olsa bile toplusözleşme imzalayacak sendika bulamazsa bu ülkede özgürlüklerin de demokrasinin de sosyal adaletin de sonu olur. Bunu yapmak zorundayız başka çaresi yok.
Taşeronda çalışan arkadaşlarımızın iş güvencesi olmadığından dolayı 11 bin işçi yaşamını yitirdi. Bizden sonraki neslin eğer buralarda ölmesini istemiyorsak, en azından ölümleri durdurabilme pahasına taşeronlarda örgütlenmemiz gerekiyor.


MERKEZİ ÖRGÜTLENME KAMPANYASI OLACAK

DİSK’e bağlı bir çok sendika yüzde 1 barajını bile geçemedi. Ne yapacaksınız, merkezi bir örgütlenme planınız var mı?

ILO’nun hazırladığı ve taraf olduğumuz 87 ve 98. maddelerin Türkiye’de uygulanmadığını, hatta çıkartılan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi yasasının darbecilerin çıkarttığı 2821 ve 2822 sayılı yasalardan bile geri bir yasa olduğunu görüyoruz.
Anayasanın 51. maddesi gereği işçilerin sendikaya üye olmak hakkı var. Ama buna rağmen sendikal yasalar Anayasanın bu maddesine engelse, bu düzenlemeleri yapmak hükümetlerin görevidir. Bugüne kadar bunlar yapılmadığı için maalesef her ILO toplantısında Türkiye aplikasyon alınarak, kara listeden çıkamıyor.
Bizim önümüzdeki süreçte kesinlikle bir kampanya başlatacağız. İşçilerin önümüzdeki dönemde özgür iradeleri ile anayasal hakları olan sendikaya üye olmaları engellenemez diye bir kampanyamız olacak. Broşürler, bildiriler hazırlayacağız. Türk-İş ve Hak-İş’le de görüşeceğiz ve barajların ortadan kaldırılması ve işçilerin özgürce sendikalı olabilmesi için elimizden geleni yapacağız. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

‘Bunlardan birini getirsinler, kellesini keseyim’

SONRAKİ HABER

Halka başka, patronlara bambaşka iftar!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa