30 Haziran 2013 04:21

Bu komplo bir harika dostum!

Aynı oyun Brezilya’da oynanıyor. Tuzak aynı tuzak. Maksat aynı maksat” dedi Başbakan Erdoğan, hem 5n 1k’sını hem de sırtını hükümete dayamış ve kimilerinin hâlâ “gazete” diyebildiği birtakım kağıtlarda da yazıldı, “dünyanın yükselen iki yıldızı Brezilya ve Türkiye’de oynanan oyunlar” diye

Bu komplo bir harika dostum!
Paylaş
Elif Görgü

Peki nasıl oldu da İslamcı, sağcı Erdoğan, adı İşçi Partisi (PT) olan bir partinin yöneticisi, gençliğinde silahlı mücadele vermiş, eski gerilla ve Marksist olduğunu iddia eden Brezilya Devlet Başkanı Dilma Roussef’i de kendiyle birlikte koruma altına aldı?
Şimdi biz buna halk arasında kısaca “neoliberalizm lobisi” diyoruz!

Türkiye’de halkına sağ elindeki sopayı, Brezilya halkına da sol elindeki havucu sallayan vücuda kan, aynı dolaşım sisteminden pompalanıyor çünkü.

Türkiye hükümeti hepimizin malumu. Bakalım “solcu” Brezilya hükümetine o zaman. Doğrudur, tıpkı Latin Amerika’nın diğer birçok ülkesinde de olduğu gibi geniş emekçi kesimlerin demokrasi ve toplumsal adalet talebinin yükselmesiyle hükümete gelmiş İşçi Partisi hükümeti, “ilerici” hükümetler arasındadır. Ancak yine diğer birçok Latin Amerika ülkesinde olduğu gibi İşçi Partisi’nin de ilerlemesi ABD emperyalizmini bir sol çalımla geçer gibi yapıp kapitalizm duvarına kadar gelmiş, ancak duvarın önünde bekleme yapmaya devam etmektedir.

Dünyanın 7. büyük ekonomisi olan Brezilya’da bu yüzden ekonominin kaymağını üretmek emekçilere, kaymağı yemek de hâlâ ulusal ve uluslararası burjuvaziye düşmektedir.

EKONOMİK MUCİZENİN MUCİZE RAKAMLARI

Önce kaymağı yiyenlere kısaca bir bakalım. Antiemperyalist olduğunu iddia etse de Brezilya hükümeti, BM ticaret ve kalkınma konferansı verilerine göre Brezilya yabancı yatırımlar için en iyi 5. adres görülüyor. En büyük 50 Brezilya işletmesinin 26’sı yabancı yatırımı.

Hükümetin ilk yıllarında yapılan toprak reformunda geri dönüş yaşanmış, toprağın az sayıda insanın elinde toplanma oranı askeri diktatörlük zamanındaki düzeye geri dönmüş. Ekilebilir toprağın yüzde 50’si nüfusun yüzde 1’inin elinde. En iyi arazilerin yüzde 85’i sadece soya, mısır ve şeker kamışı ekimine ayrılmış durumda ve bu alanlar GDO’lu tarım yapan uluslararası tekellere ve Latin Amerika’nın çiçeği burnunda emperyalisti Çin’e hediye edilmiş durumdalar. Sanayisizleştirme yoluna giden Brezilya da hammadde üretimine ağırlık veriyor, yani sosyal demokrat göbeğinin tam ortasından uluslararası piyasaya bağlı.
Gelelim kendi ürettiği sütün kaymağında boğulanlara...

İşçi Partisi hükümeti, sosyal demokrasisi gereği, sosyal yardımları artırmış, bazı kamulaştırmalar yapmış, aşırı yoksullukta düşüş sağlamıştır, hakkını yemeyelim. Ama ülkede ekonomik olarak aktif nüfusun yüzde 30’u kayıt dışı çalışıyor. 15-24 yaş arası gençlerin yüzde 18.4’ünün ne işi var ne de okulu. 5-14 yaş arasındaki 1.4 milyon çocuk ise yasadışı olarak çalıştırılıyor.
Yükselen yıldız Brezilya’da asgari ücret kıtanın en düşükleri arasında, aldığı ücretin değeri de hesaplandığında Brezilya işçisinin çalışma saatleri dünyanın en uzunları arasında olduğu söyleniyor. Brezilyalı futbolcu Neymar, Barcelona transferinden önce yılda 20 milyon avro kazanıyormuş ki bu para, 4 bin Brezilyalı işçinin asgari ücretlerinin bir yıllık toplamına eşit.
Barcelona’dan sonrasını varın siz hesaplayın. Yerli halklar üzerinde estirilen kentsel dönüşüm, HES ve GDO’lu tarım terörü de cabası..

BU BURJUVAZİ UÇMUŞ!

Ayaklanmanın patlak verdiği kent São Paolo’da 14 bin insan sokaklarda yaşıdığı, bu rakamın 2000 yılında 8 bin olduğu belirtiliyor. Aynı São Paulo dünyanın helikopter için ayrı hava trafiği olan tek kenti. 272 helikopter pisti bulunuyor ve 650’den fazla helikopter günde 400’den fazla uçuş yapıyor. Brezilya burjuvazisi baya baya yüksekten uçuyor!

Eh durum böyleyken, 37 milyon kişinin otobüs ücretini ödeyemediği için yürümek zorunda kaldığı Brezilya’da halkın helikopterlerin pervanesine çomak sokup “ayakların yere insin” demesi zaten an meselesiydi. Yani üzülerek belirtiyoruz ki Brezilya ayaklanmasının mağdurunun da Erdoğan olması mümkün değil!

Bizim Başbakan’ın neoliberal empatiyle “komplo kardeşliği” kurduğu Brezilya’daki “slogan ve pankart” benzerliğine vurgu yapmasını ise yadırgamıyoruz. Malum AKP hükümetinin uluslararası dayanışma pratiği, birlikte ülke işgal etme, birlikte ülke işgal etme planı yapma, patriot paylaşımı, iç savaşa silah desteği ve memleket topraklarını hediye etmekle sınırlı olduğu için, aynı siyasetin iki ayrı ucunu birleştiren bağların, o siyaseti yerle bir edecek olanların mücadelesini ve insanca bir gelecek hayalini de birbirine bağladığını görmüyor, görmek istemiyor olması da normal.

Erdoğan’ın internet ağı zannettiği ağ da, emekçi sınıflarının dünyanın dört bir kenarından burjuvazinin başına doğru ördüğü çorabın ilmiklerinden başka bir şey değil aslında...

Dünya halkları ayak neresi baş neresi gayet iyi biliyor.


*Yazıdaki ekonomik veriler şu kaynaklardan derlenmiştir:
-Luiz Falcão, "Brezilya'nın mali sermayeye bağlılığı artıyor, uluslar arası tekeller büyüyor", Birlik ve Mücadele, Eylül 2012
- Vicky Peláez, "Öfkeliler yeni bir
Brezilya istiyor", www.rebelion.org
- Equipo Otramérica, "Brezilyalılar sahte ekonomik mucize için sokağa iniyor", www.ecuadorlibrered.tk

ÖNCEKİ HABER

Gezi günleri ve demokratik devrim

SONRAKİ HABER

Brezilya; kentler isyanı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...