19 Nisan 2013 13:56

Güvencesizliğin dinamiklerine dikkat!

Son dönemde emek gündeminin önemli bileşenlerinden birisi taşeron işçilerin durumu. Hem işçilerin çalışma ve yaşam koşulları hem de Çalışma Bakanlığı’nın hazırladığı yasa tasarısı nedeniyle. Dolayısıyla Çalışma Bakanlığı’nın gündem etmesiyle Üçlü Danışma Kurulu toplantılarında el

Güvencesizliğin dinamiklerine dikkat!
Paylaş
Arif Koşar

Sempozyumun ana konusu; toplumun giderek daha geniş bir alanını kapsayan güvencesizlik, hak gaspları ve bu gerçeklik karşısında işçilerin ve sendikaların mücadele deneyimleriydi. Ayrıca bu deneyimlerden süzülen sonuçlar…

‘Güvencesizlik kavramı üzerine tartışmalar’ başlıklı ilk oturumda konuşan Prof. Dr. Fuat Ercan, Türkiye ve dünyada taşeronlaşmayla ilgili düzenlemelerin hızla yaşama geçirildiğini ifade etti. Ercan; taşeron çalışma sisteminin ve genel olarak güvencesizliğin iki temel sonucu olduğunu kaydediyor: Birincisi; iş kazaları ve ölümler. İnşaatlarda, tersanelerde güvencesiz çalışan işçilerin yaşamlarını yitirmesi. İkincisi; güvencesiz işçilerin artan ölçüde mücadele deneyimlerinin ortaya çıkışı. Ercan’ın ifadesiyle güvencesiz işçiler “kendini temsil etme açısından önemli dinamikleri de içeriyor”.

SINIFI BİRLEŞTİRİYOR

Doç. Dr. Şebnem Oğuz ise güvencesizlik kavramının içeriğini tartışan bir sunum yaptı. Yanıt aradığı sorunsallar ise şunlar oldu: Esneklikle güvencesizlik arasındaki kavramsal ilişki, bunlar farklı istihdam biçimleri mi ya da güvencesizler ayrı bir sınıf mı? Oğuz, işçi sınıfı ile güvencesizleri ayrıştıran yaklaşımların genel bir sunumu yaptıktan bu yaklaşımları eleştirerek hak kayıplarının ve güvencesizliğin bir bakıma birleştirici nitelikte olduğunu vurguladı: “Güvencesizlik aynı zamanda öznel bir yaşantıyı ve yaşam koşullarını tarif ediyor. Esneklik işçi sınıfını bölerken güvencesizlik işçi sınıfını birleştirme, türdeşleştirme eğilimi taşıyan bir olgudur. Konuyla ilgili kullanılan bir ifadeyi ben de doğru buluyorum: Yaşamları parçalanırken yazgıları birleşenlerdir güvencesizler. Ortak bir sınıf hareketinin tetikleyicisi olma potansiyeli taşıyan bir kavram.”

Genel olarak işçi sınıfının zaten üretim araçlarına sahip olmaması nedeniyle başlı başına güvencesiz olduğunu belirten Oğuz, yine de güvencesizleşme kavramının hak gasplarıyla birlikte anlamlı olduğunu söyledi. “Ampririk olarak; küresel ölçekte işçiler güvencesizleşiyor. Güvencesizlik giderek işçiler üzerinde bir ortaklık yaratıyor. Toplumun geniş kesimleri de güvencesizleşiyor. Ve böylece işçi sınıfının çıkarlarıyla toplumun genel çıkarları arasındaki uyum da artıyor.”

EMEKÇİLER VE KÜRTLERİN KADERİ ORTAK

Yrd. Doç. Özgür Müftüoğlu ise ‘Emek piyasasında Ayrımcılık ve Kürtler’ başlıklı bir sunum yaptı. Sermayenin tarih boyunca emekçileri bölmek için çeşitli ayrımları kullandığını ve körüklediğini ifade eden Müftüoğlu, Türkiye’de de çeşitli ayrımlarla birlikte özellikle milliyetçiliğin sınıfı bölmede önemli bir araç olduğunu belirtti. “Milliyetçilik en önemli ayrıştırma faktörlerinden birisidir. Hem emekçilerin birlikte mücadele etmelerinin önünü kesmek üzere kullanılmıştır hem de emekçilerin bir bölümünün daha düşük ücret ve kötü çalışma koşullarında çalıştırılması sağlanmıştır. Bu da tüm emekçilerin güvencesizleştirilmesi anlamına gelmektedir.” Çözüm sürecinin emekçiler arasındaki ayrışmaların ortadan kaldırılması için önemli bir fırsat olduğunu kaydeden Müftüoğlu, “Türk emekçilerinin kaderlerini tayin hakkı, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkına bağlıdır. Ancak bu mücadele ortaklaşırsa Anadolu ve Mezopotamya topraklarına barış, kardeşlik ve refah gelebilecektir” dedi.

GÜVENCEYİ BELİRLEYEN MÜCADELEDİR

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Yrd. Doç. Berna Güler Müftüoğlu ise şunları söyledi: “Emekçilerin güvencesini belirleyen temel unsur emekçilerin mücadelesi ve gücü olmuştur. Sermayenin hedefi ise güvenceli olanları da güvencesizliğe dönüştürmektir. Neoliberal politikaları yaşama geçiren Thatcher ‘toplum diye bir şey yok. Sadece bireyler ve aileler var’ dedi. ‘Kendileri için bir şey yapmadıkça hükümet onlar için bir şey yapmaz’ dedi. Bizim memleketimizde de bu liberal mantık; 24 Ocak 1980 kararları ve Turgut Özal’la başladı. Bugünse son halkası AKP ve Başbakan Erdoğan’dır.” (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Aydın ve İzmir'de 16 kişi tahliye edildi

SONRAKİ HABER

CHP’de yeni önerge krizi derinleştirecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...