04 Nisan 2013 11:49

Evlat sevgisine pranga

Nazife Babayiğit, 77 yaşında bir Kürt kadını. PKK gerillası olan oğluna yardım ve yataklık yaptığı gerekçesiyle 25 ay ev hapsi cezası aldı. Ayağının ucunu balkon merdivenine atsa hemen cezaevine atılacak; dağdaki oğluna kazak ördü diye…Herkes ona Nazife ana diyor. Oğlunun dağa çıkmasının da, Kars Digor’dan şu an cezasını

Evlat sevgisine pranga
Paylaş
Muhammet Uludağ / Nermin Uludağ / Özgen Özdemir

Herkes ona Nazife ana diyor. Oğlunun dağa çıkmasının da, Kars Digor’dan şu an cezasını çektiği Gebze’ye gelmelerinin de nedeni aynı; Asker ve özel tim baskısı. Gebze’ye göçeli tam 21 yıl olmuş. 21 yıl oğlunun ne sesini duymuş ne sağ olup olmadığını öğrenebilmiş. Ta ki çobanlık yapan köylüleri Gebze’ye gelene kadar...

Ormanda hayvan otlatırken gördükleri oğlunun selamını getirmişler. 21 yıl sonra aldığı bu haber çok heyecanlandırmış Nazife anayı. Oğluna ördüğü kazağı, parkayı, kendi resmini ve biraz da çerezi köylülerine verip “Belki görürsünüz, bunları ona verirsiniz” demiş.

Ancak hemşehrileri memlekette gözaltına alınıp sorguda Nazife Ana’nın ismi geçince, Gebze’deki evi polis tarafından basılıyor ve Nazife Ana cezaevine konuyor. 10 gün sonra Erzurum’a gönderiliyor. Bir gün de burada kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor. Mahkeme Nazife Ana’ya beraat veriyor. Yargıtay ise 77 yaşındaki kadının cezalandırılmasında ısrar ediyor. Bunun üzerine Nazife Ana’ya “Örgüte yardım ve yataklıktan” 6 yıl hapis cezası veriliyor. Yaşı dolayısıyla bu ceza, 25 ay ev hapsine çevrilerek ayağına elektronik pranga vuruluyor.

BALKONDA VOLTA

Nazife Ana Gebze’nin Pelitli köyünde oğulları ve torunlarıyla birlikte yaşıyor. Gününü tek katlı evin giriş balkonunda volta atarak geçiriyor. Evlerinin önü çimenlik. Daha önceleri yaptığı gibi güzel havalarda dışarı çıkamıyor. Ayağını balkonun merdivenlerine bile atamıyor. Çünkü bu, infazının yanması ve cezaevine girmesi anlamına geliyor. Beş yaşındaki torunu babasına soruyor: “Nenem neden bahçeye gelip bizimle oturmuyor?​” Nazife Ana torununa uzaktan bakmak zorunda.
Nazife Ana, böbrek ve akciğer rahatsızlıklarının yanı sıra, tansiyon ve şeker hastası. Ayağına elektronik kelepçe takılmadan önce doktorun verdiği iğneleri yaptırıyormuş. Şimdi dışarı çıkamadığı için iğneleri yarım kalmış. Bu nedenle kelepçeli ayağı şişlikler içinde.

Bütün dileği oğluna kavuşmak; bunun için “Allah’tan hayırlı bir barış” diliyor.


Tek kelime Türkçe bilmeyen Nazife Ana, sorularımızı tercüman aracılığıyla yanıtlıyor.

Hakkındaki dava nasıl açıldı?
İki genç geldi tanımıyordum. Iğdır ve Kağızman bölgesinden olduklarını söylediler. Ben insanları seven biriyim, kim olursa olsun... Gelen kişilere oğlumu sordum. Onlara bir resmimi verdim “Oğlumu görebilirseniz annesinin yaşadığını söylersiniz” diye... Daha sonra bu kişiler yakalandılar. Üzerlerinden bize ait resimler çıkınca, 10 gün Gebze’de gözaltında tutuldum. Oradan Erzurum’a gittim. Gebze ve Erzurum’da ifademi aldılar. Daha sonra geri döndük. Sonra mahkeme süreci başladı. Bazı kişilerle yüzleştirildim. Onlar da beni tanımadıklarını, benimle örgütsel ilişkilerinin olmadığını söylediler. Bu ifadeler üzerine mahkeme beraat verdi. Biz de geri geldik.

Ama Yargıtay seni suçlu buldu ve ayağına bu kelepçeler takıldı…
Bir suçum yok! Zaten ben hastalıklı bir insanım; akciğer ve böbrek rahatsızlığım devam ediyor. Bileğime bu anlaşılmayan şeyi taktılar, dünyamı daralttılar. Haksızlığa uğradım, hakkımı helal etmiyorum. Bugüne kadar evimde ve üzerimde yasa dışı herhangi bir eşya ya da araç yakalanmadı. Köydeki bütün gençler bana aynı sevecenlikle gelirler, gelen tüm gençleri ben aynı derecede seviyordum, giydirip içiriyorum. Ben insanları çok seven, inançlı bir insanım. Sürekli Allah’a dua ediyorum. Allah’a “Askerlere de gerillaya da zarar gelmesin” diyorum. Üç torunum ve birçok yakınım şu an askerde.

Oğlun kaç yıldır dağda?
21 yıldır oğlum dağda. 10–12 yıldır kendisinden haber alamıyordum. Yaşayıp yaşamadığını da bilmiyordum. Dayanılması güç. Gelinlerim ve çocuklarım işe girmiş çalışıyorlardı. Arada bir gelen telefonlara bakıyordum ama, Türkçe bilmediğim için kimin aradığını ve ne söylediğini anlayamıyordum. Bir gün bir telefon geldi bana. Oğlumun sesini duydum; yaşadığını öğrendim.

Neler hissettin o anda?
Ben Allah’tan umudumu hiç kesmedim zaten. Allah’ım sen kadim bir güçsün, hayırlı bir barış bize getir. Biz bütün dileklerimizi her gün barış, güzellik ve kardeşlik için diliyoruz. Oğlum bir gün bana dedi ki “Biz fakirlikten yoksulluktan özgürlüklerimiz için dağa çıkmışız. Bizim çıkış amacımızda kimseye kötülük yapmak yok.” Devlet tarafından işgal edilmiş hakları içindir. Yoksa bu insanlar kimseye karşı kötülük besleyen insanlar değildir. Ne olursa olsun, Allah için kimseye karşı kötülük beslemiyoruz. Atalarımızın yurdunda biz Müslümanlar ve gayrimüslimler bir arada hoşgörü içinde yaşıyorduk. Apo da diyor ki; “Çözüm istiyoruz.” Ben birçok asker ve gerilla annesiyle konuştum. Biz anneler de çözüm istiyoruz.

Peki, sana verilen ev hapsiyle ilgili ne düşünüyorsun?
Tek başına buraya hapsedilmiş olmam insanlık ihlalidir. Bir parça havaya, rüzgara hasretim. Hastalıklı halimle kan ter içinde kaldığım günler çok olmuştur. Allah’a dua ediyorum, devletin o kadar çok suçu var ki... Ben hakkımı arıyorum, bana bu cezayı verenlere ne dünyada ne de ahirette hakkımı helal etmiyorum. Ben zaten hastayım, bu bana nasıl reva görülür. Bak ayaklarım şişmiş, hareketsiz kalıyorum. Bu şey, canımı çok yakıyor. Bu insanlık mı ya!

Memleketini özledin mi?
Evet, oraları çok özledim. Burada kendimize ait olmayan bir yaşamı sürdürüyoruz. Oğlumun çocukluğu aklıma geliyor. Orada geçirdiklerimiz hep aklımda duruyor. Zaten vasiyetim de bu; ölürsem beni memleketime gömsünler.


Kasım Babayiğit (Nazife Ana’nın oğlu):  Küçük kardeşim 21 yıldır gerilladır. Yaklaşık 16 yıl hiçbir iletişimimiz yoktu, sadece kendisi annemi iki defa aradı. Annemin tek eğlencesi evin önüne çıkmaktı, onu da elinden aldılar. Yaşlı ve hasta kadını eve hapsettiler. Şimdi Cumhurbaşkanına dilekçe yazmayı düşünüyoruz. Annem tamamen annelik içgüdüsüyle oğluna elinde ne varsa yollamış, eline ne silah almış ne de kimseyi öldürmüştür. Bu yapılan yasal değildir.

TÜRKLER KÜRTLER BİRLEŞİP BU SAVAŞI BİTİRMELİYİZ

Nusrettin Babayiğit (Nazife Ana’nın oğlu): Anneme yapılanlar zoruma gidiyor. Ben annemi bu halde görmek istemiyorum. Annem bir suç işlememiştir. Sadece yıllardır özlemini çektiği evladına bir parça da olsa yardım etmek istemiştir. Benim oğlum da yaklaşık 5 yıldır dağda. Ben de oğlumun dönmesini istiyorum, ne gerilla ölsün ne de asker. Hepimiz bu barış sürecine destek vermeliyiz, artık bu kan durmalı. Türkler ve Kürtler olarak birleşip bu savaşı bitirmeliyiz.

BU CEZA BİR AN ÖNCE KALKSIN İSTİYORUZ

Aysel Babayiğit (Gelini): Nazife Ana’yla 24 saatimiz beraber geçiyor. Odun almaya dahi olsa evden çıktığımda içimde bir burukluk oluyor. Önceleri misafir geldiğinde beraber bahçede otururduk, şimdi sürekli bu evin içindeyiz. Yaşının getirebileceği her türlü hastalığa sahip. Doktorun verdiği iğneler evde duruyor, köyde yaşadığımız için kimseden yardım alamıyoruz. Annem bazen ‘Neden bunlar oldu?​’ diye isyan ediyor, ama beraber atlatıyoruz. Biz bu cezanın bir an önce kalkmasını istiyoruz dedi.

BÜTÜN ANNELER SUÇLU MU?

Çiçek Babayiğit (Gelini): Ben de Nazife Ana gibi yapardım, cezaysa ceza, oğlum için canımı bile verirdim. Bir annenin evladı için bunları yapması suçsa, tüm anneler suçlu olmalı. Annemiz üzülmesin diye biz de hep içeride oturuyoruz. Analar artık ağlamasın. Biz Kürtler devamlı barış istiyoruz. Ayrıca istiyoruz ki, sadece biz değil asker anneleri de, diğer tüm anneler de barışa destekte bulunsun. Annemden daha yaşlılar da var. Biz tüm tutukluların serbest bırakılmasını istiyoruz. (Gebze/EVRENSEL)


ELFO ANA: BURADA ÖLMEK İSTEMİYORUM

79 yaşındaki Elfo Ürper, 8 yıldır Batman M Tipi Cezaevinde tutuklu. Tansiyon ve romatizma hastası. Kendi ihtiyaçlarını tek başına karşılayamaz durumda. Elfo Ürper, “Sürekli hastalık ve sakatlık” sebebiyle Cumhurbaşkanlığı özel affından yararlanıp serbest kalması için Adalet Bakanlığına başvuruda bulunuldu. Elfo Ana’nın muayenesi sonucunda bu kapsama girmesi için gerekli bulguların olmadığı raporu verildi. Elfo Ana, “Burada ölmek istemiyorum” diyor. Elfo Ürper, 2005 yılında oğluyla birlikte “Örgüte üye olmak” suçlamasıyla gözaltına alındı. “Örgüt adına patlayıcı madde nakletmek” suçlamasıyla 18 yıl 9 ay ceza aldı. Köşe yazarımız Sennur Sezer “Dilekçemdir” başlıklı yazısında, “Ben oğlunun suçunu üstlendiğine inanıyorum, belki de böylece onu kurtarabileceğini sandı. Ana olmak zor meslektir” diye yazmıştı. Şair-Yazar Sennur Sezer Nazife Ana’nın oğluna kazak örme öyküsünü öğrendiğinde, ‘70’li yıllardaki bir annenin hiçbir zaman ulaştıramayacağını bilse bile, bulduğu her yünden oğluna çorap ördüğü öyküsünü anlattı. “Kazakların çorapların bir dili var. Suçlanan kişinin insan olduğunu anlatır. Bu kazak ve çoraplar için ceza alması yasalara uygun, ama doğal hukuka uygun değildir” diyen Sezer, Elfo ve Nazife gibi durumlarda hakimlerin karar verirken takdir yetkisine dayanarak annelik durumunun hafifletici bir neden olmasını istedi. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Neler beklememeliyiz, neler umut etmeliyiz?

SONRAKİ HABER

Ovacık halkı maden istemiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...