19 Ocak 2013 15:08

Bize kreş gerek ama nasıl?

Temmuz ayında basında şöyle manşetler görmeye başladık: "Çalışan kadına kreş yardımı", "Çalışan anneye kreş müjdesi", "Devlet çalışan kadına 300 TL kreş yardımı verecek". Bahsi geçen 'kreş yardım paketi', Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve yardımcısı Aşkın Asan tarafında

Bize kreş gerek ama nasıl?
Paylaş
Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi

ortadayken bu ‘yardım’ yeterli olacak mıydı? Daha fazla bilgi edinmek üzere, biz de Aşkın Asan ile 31 Temmuz’da makamında görüştük. Görüşmelerimizden aldığımız kısa notlar şöyle özetlenebilir:

* Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın aralarında Dünya Bankası, KAGİDER ve AÇEV’in de bulunduğu kurumların raporlarından faydalanarak hazırladığı ve henüz taslak halinde olan ‘kreş yardım paketinin’ amacı, kadının istihdama katılımının önündeki en önemli engellerden biri olan çocuk bakımını kolaylaştırmak olarak belirtildi. Bu kapsamda, kreş yardımından, çalışan ya da çalışmak isteyen kadınların 0-5 yaş arası çocukları yararlanabilecek. Ancak, kadınların bu destekten faydalanabilmesi eğitim düzeyi -özellikle mesleki eğitim- ve gelir düzeyi gibi bazı şartlara bağlanmış. Bu şartlarla destek kapsamına girecek kadınların, istihdama katılma şansı yüksek olan kadınlar olduğu ve eğitim - gelir düzeyi çok
düşük kadınlar ile bu yardıma ihtiyaç duymayan kadınların (ve erkeklerin) kapsam dışı bırakılmış olduğu söylenebilir.

* Verilecek kreş desteğinin doğrudan kadınlara değil kreşlere aktarımı söz konusu ve rakam 300 TL olarak düşünülüyor.

* KEDV’in kadın kooperatifleri aracılığıyla mahalle arası gündüz bakım evleri de paket kapsamında yeniden gündeme alınmış. Kooperatifler yasasında da düzenleme yapılacağı söyleniyor.

Görüşmeye gittiğimizde paketin bu haline dair çekincelerimizi içeren bir metni ve önerilerimizi de Bakanlığa sunmuştuk.

Görüşmede edindiğimiz bilgiler üzerine KEİG üyeleri olarak bir değerlendirmede bulunduk. Ayrıca, KEİG'in örgütlü olduğu illerde kreşlerin durumuna dair bir araştırma yürütmeye başladık.

KREŞ FİYATLARI EL YAKIYOR

Çocuk bakımı hizmetleri ile ilgili genel olarak Türkiye’de kreş ve diğer çocuk bakım olanaklarının darlığı karşımıza çıkıyor. Türkiye’de kreş ve okul öncesi eğitim koşullarını sağlama oranı sadece %16. İlkkaracan (2011), 3 yaş altı için kreşin olmadığını, 3-5 yaş için çok az sayıda imkânın var olduğunu ve devletin konuyla ilgili 16 haftalık annelik
izni dışında sorumluluk almadığını belirterek; okul öncesi eğitime katılımın, 3 yaş için %4, 4 yaş %16, 5 yaş %61 düzeyinde seyrettiğini vurguluyor. Diğer yandan, kamu ve yerel yönetim kreşlerinin özel sektöre devredilmesi diğer bir deyişle piyasalaşması yönünde bir eğilim gözlemlenmesi dikkat çekici. Özel sektör kreşlerinin maliyeti çok yüksek. Bu nedenle kadınların çalışma hayatından çekilmesine neden olabiliyor. İşveren tarafından ücrete
katkı olarak ya da hizmet alımı yoluyla sağlanan kreş destekleri de oldukça sorunlu ve yetersiz. Görüşmelerimiz esnasında bilgi aldığımız Sivil Toplum Kuruluşları (STK)’nın bedelsiz çocuk bakımına dair çabaları da genellikle bürokratik zorluklarla mücadele etmek durumunda kalmış ve devam edememiş durumda.

Kreşlerle ilgili kadın örgütlerinin ve emek örgütlerindeki kadınların en önemli eleştirileri, kreş fiyatlarının yüksekliği, vardiyalara uygun olmayan çalışma saatleri, çalışan sayısına göre düşük kapasiteleri ve genellikle üç yaş sonrası çocukları kabul edecek şekilde bir ana sınıfı olarak yapılandırılmaları.

Kreş sayılarının yetersizliğinin yanı sıra, kreşlerin hizmet verdikleri saatler de oldukça sorunlu. Örneğin vardiyalı çalışan ebeveynlerin çocukları için sadece gündüz hizmet veren kreşler ihtiyacı karşılayamıyor.

Kamusal olması gereken; ancak toplumsal olarak kadınların sorumluluğunda görüldüğü için kadınlar tarafından yerine getirilen bakım hizmetleri -özellikle de çocuk bakımı- kadın istihdamı önündeki büyük bir engel oluşturuyor.

Tüm bu bilgi ve tespitlerden hareketle kreş konusuna yönelik merkezi ve yerel yönetimlerin bütünlüklü bir politikası ve hizmet sunumunun olduğunu söylemenin güç olduğu kanısındayız. Bu noktada, özellikle kadınların bu politikasızlıktan doğrudan etkilendikleri, derlemeye çalıştığımız deneyimlerde doğrudan açığa çıkıyor.

Kadınların hem istihdama hem sosyal hayata katılımı önünde duran en büyük engellerden biri olan çocuk bakımı meselesine çözüm getirebilmek için bir kampanya başlattık. Bu anlamda, nasıl bir bakım hizmeti istediğimizi, çocuk bakımına dair ihtiyaç, talep ve önerilerimizi ortaya çıkarmak ve birbirimizle paylaşmak adına çeşitli illerde atölyeler düzenliyor ve deneyimler topluyoruz. Kampanyamız, diğer çeşitli etkinliklerle birlikte devam edecek.  Bu yolda bize deneyimlerinizi paylaşarak destek olmak isterseniz, deneyimlerinizi [email protected] adresine e-posta olarak yollamanız yeterli.

KEİG olarak çocuk bakımının nasıl olması ve kim(ler) tarafından karşılanması gerektiğine yönelik yürüteceğimiz  kampanyanın hazırlık aşamasında gerek Türkiye geneline, gerekse illerdeki duruma yönelik veri oluşturmaya çalıştık. Karşımıza ilginç diyebileceğimiz; ancak bizleri çok da şaşırtmayan bir tablo çıktı.

* Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de 25.172 resmi, 3.453 özel olmak üzere toplam 28.625 “okul öncesi eğitim” kurumu mevcut. Bu veriler, MEB ve SHÇEK’e bağlı kurumlar tarafından sunulan erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerinin yanı sıra 657 sayılı devlet memurları kanununa bağlı olarak 150 ve fazla sayıda kadın işçi çalıştıran işyerlerinde, işverence açılan erken çocukluk bakım ve eğitim kurumlarını da kapsıyor.

* Diğer yandan 4857 sayılı İş Kanunu’na bağlı 2552 sayılı yönetmeliğin 15. Maddesi uyarınca 150’den çok kadın işçi çalıştıran özel işyerlerinin çalışanların 0-6 yaş çocuklarına yönelik kreş açması zorunluluğu bulunuyor. Ancak 2008 yılındaki istihdam paketiyle işverenlere bu hizmeti piyasadan alma seçeneği de sunuldu. Bununla birlikte işverenlerin bu hizmetleri sunmamak için kadın çalıştırmayı tercih etmeme ya da çalışan kadın sayısını 150’nin altında tutma gibi yöntemlere başvurdukları biliniyor. Buradaki kritik nokta, kreş açma durumunun kadın sayısı üzerinden belirlenmesi. Oysa ki kreşler, kadın sayısı üzerinden değil, çalışan sayısı üzerinden belirlenmeli. Basın gündeminde yerini alan yeni bir bilgi 200 ve üzerinde çalışanı olan işyerlerinde kreşlerin açılma zorunluluğuna dair. Ancak bununla ilgili net bilgiye ulaşamadık, ayrıntılı bilgi edinmek uzun bir süreci gerektiriyor ve konuyla ilgili araştırmamızı sürdürüyoruz.

* KEİG Platformu’na üye kadın örgütleri ve gruplarının bulundukları illere bakıldığında çocuk bakımına yönelik hizmetlerle ilgili çarpıcı noktalar dikkat çekiyor:

- Antalya’da yerel yönetimlere ait iki kreşin mevcut olduğu; ancak -kadın örgütlerinden alınan bilgiye göre- bu kreşlerden gerçek ihtiyaç sahiplerinin yararlanamadığı görülüyor. İldeki özel kreşlerin sayısı ise İstanbul, İzmir, Ankara vb. kentsel alanlarda olduğu gibi yüksek. Fakat özel kreşlerin maliyetinin yüksek olması nedeniyle her çocuğun bu kreşlerden yararlanması söz konusu değil.

- Denizli’de, 0-36 aylık çocukların bırakılabileceği bir kreş yok. 36 - 66 ay arası çocukların gidebileceği Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 20 Anaokulu var. Organize Sanayi Bölgesi (OSB)’nde kreş bulunuyor; ancak vardiyalı çalışma saatlerine göre düzenlenmiş olup olmadığı net olarak bilinmiyor. Geçmişte var olan belediye kreşlerinin
yerini, etüt merkezi olarak faaliyet gösteren “bilgi evleri” almış durumda. Bu değişikliğin gerekçesi, “kreşlerin yeterli talep görmemesi ve etüt merkezlerinden yararlanma yaş aralığının daha geniş olması” olarak belirtiliyor. İldeki kadınlar ise bu gerekçeye katılmıyor:

“belediye kreşine çok fazla talep vardı ve talep devam ediyor; çünkü ilde kreşlerle ilgili ciddi
bir ihtiyaç var” görüşündeler.

-Urfa’da sanayideki işyerlerine ait kreşler yok. Burada vardiyalı çalışanların çocuklarını bırakabileceği, her saat hizmet veren kreşler de mevcut değil. İlde genel olarak yeterli sayı ve kapasitede kreş bulunmuyor. Var olan kreşler ise gereken  koşulları sağlamakta yetersiz.

- Çocuk bakım hizmetlerinin görece yüksek olduğu İzmir’de bir OSB ve bir serbest bölgede kreş mevcut; ancak kapasiteleri yetersiz. Büyükşehir Belediyesi’ne ait 8 kreş (2-3 yaş), 8 anaokulu (4-5 yaş) ve 3 eğitim merkezi (+6 yaş) bulunuyor.  Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne ait özel 83 tane gündüz bakım evi, 7 kreş (0-6 yaş) ve 16 çocuk kulübü bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 2 kreş (3-6 yaş), 28 çocuk evi ve 76 anaokulu mevcut.

- İstanbul’da yerel yönetimlere ait kreşler mevcut olmakla birlikte, ihtiyacı karşılayacak sayı ve kapasitede değil.

- Trabzon ve Diyarbakır’da da Belediyenin kreşi kapatılmış; ancak yeniden açılacağı bilgisine ulaştık.


“Oğlumu üç yaşında belediyenin kreşine göndermeye başladım. Servis sabah 8’de çocuğu alıyor, akşam 18.00’de getiriyordu. Ben ve eşim saat 8’de işte olmamız gerektiği için oğlumu sabahın 7’sinde karşı komşuma bırakıyordum. Akşam da 17.00’de çıkıyorduk ve eve gelişimiz bir saati geçiyordu. Yine karşı komşum alıyordu oğlumu. Yaklaşık iki yıl filan idare ettik. Karşı komşum vefat edince ortada kaldık. Üstelik belediye bizim mahalleye kreş açmıştı; ama çalışma saatleri uygun olmadığı için veremiyordum. Sonunda borç harç eski bir araba aldık, kendimiz götürüp getirmeye başladık. Bazı sabahlar kreş açık olmadığı için oğlumu bekçi kulübesine bırakıyordum. Bazen de işe geç kalıyordum. Akşam geç kaldığımız için de yine bekçilerden alıyordum çocuğumu. Bu nedenle kreşleri sadece açmak yetmiyor. Ebeveynlerin çalışma saatlerine göre düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu bir çok çalışan ebeveynlerin sorunu.”   (Haşime, İzmir)

“ONU BİR YIL İŞYERİNE GÖTÜRMEK ZORUNDA KALDIK”

“iTÜ Matematik Fakültesi’ne girdiğimde hamile idim. İkinci dönem rapor aldım ve 2 yıl ara verebileceğim belli oldu. Bu beni çok rahatlattı. Aslında eşimin ailesi ile birlikte yaşıyorduk ve çocuk büyük aile içinde büyür diye düşünmüştüm. Fakat oğlum doğuştan sakattı ve özel bakım gerekiyordu. Ben de iznimi kullanmaya karar verdim. Bir yıl sonra oğlumun sağlığı düzeldi. Bu sefer de aile küçüldü ve okula gitmek için oğlumun bakımını çözmemiz gerekti. Eşim “gelirimiz çok az kreşe veremeyiz” dedi. iTÜ’nün kreşi vardı; fakat eve uzaktı. Benim fakülteme de uzaktı ve aracımız yoktu. Annem bir başka şehirde yaşıyordu. Eşimin annesi de İstanbul’un köyüne taşınmıştı. Ben de iki yıllık izin hakkımı kullanmaya karar verdim. Fakat tekrar okula dönemedim çünkü eve yakın kreş için kazancımız yeterli değildi ve çalışmaya başladım. Ben çalışmaya başlayınca oğluma babaannesi bakmaya karar verdi. 6 ay geçti. Çalıştığım bankanın kreşi yoktu. Ben de oğlumu eve yakın ilkokulun anasınıfına 3,5 yaşında verdim. Kendinden büyük çocuklarla başladı ve 2 sene tek eğitimci ve hizmetlinin olduğu yetersiz bir mekânda kaldı. Akşam komşular alıyordu; çünkü benim iş saatlerim uygun değildi. Oğlumun babası kendi işinde çalıştığı için daha fazla ilgileniyordu. Oğlum ilkokula başlamasına bir yıl daha vardı aynı yere gitmek istemedi. Onu bir yıl işyerine götürmek zorunda kaldık. Bu sayede oğlum kendi kendine erken yaşta yalnız kalmayı, ihtiyaçlarını karşılamayı öğrendi. Becerikli olmasaydı ne yapardık bilemiyorum. Tabii bu ortamda  tekrar  okula  dönemedim.”  (Serap, İstanbul)

“ÇALIŞMAMIŞ OLMAMIN ACISINI HALEN İÇİMDE TAŞIRIM.”

“(…) Üniversiteyi bitirmiş olmama rağmen çalışmamam konusunda eşim ve babam tarafından fikir birliği ile karar verildi. Çocuklarıma bakmam için çalışmamam gerektiği söylendi ve çalıştırılmadım. Çocuklarımı doyasıya emzirdim her ikisini de 17 aylık ve hatta aynı gün sütten ayırdım. Ancak çalışmamış olmanın acısını halen içimde taşırım.” (Huriye, Denizli)


TÜRKİYE’NİN KREŞ KARNESİ

* Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de 25.172 resmi, 3.453 özel olmak üzere toplam 28.625 “okul öncesi eğitim” kurumu mevcut. Bu veriler, MEB ve SHÇEK’e bağlı kurumlar tarafından sunulan erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerinin yanı sıra 657 sayılı devlet memurları kanununa bağlı olarak 150 ve fazla sayıda kadın işçi çalıştıran işyerlerinde, işverence açılan erken çocukluk bakım ve eğitim kurumlarını da kapsıyor.

* Diğer yandan 4857 sayılı İş Kanunu’na bağlı 2552 sayılı yönetmeliğin 15. Maddesi uyarınca 150’den çok kadın işçi çalıştıran özel işyerlerinin çalışanların 0-6 yaş çocuklarına yönelik kreş açması zorunluluğu bulunuyor. Ancak 2008 yılındaki istihdam paketiyle işverenlere bu hizmeti piyasadan alma seçeneği de sunuldu. Bununla birlikte işverenlerin bu hizmetleri sunmamak için kadın çalıştırmayı tercih etmeme ya da çalışan kadın sayısını 150’nin altında tutma gibi yöntemlere başvurdukları biliniyor. Buradaki kritik nokta, kreş açma durumunun kadın sayısı üzerinden belirlenmesi. Oysa ki kreşler, kadın sayısı üzerinden değil, çalışan sayısı üzerinden belirlenmeli. Basın gündeminde yerini alan yeni bir bilgi 200 ve üzerinde çalışanı olan işyerlerinde kreşlerin açılma zorunluluğuna dair. Ancak bununla ilgili net bilgiye ulaşamadık, ayrıntılı bilgi edinmek uzun bir süreci gerektiriyor ve konuyla ilgili araştırmamızı sürdürüyoruz.

* KEİG Platformu’na üye kadın örgütleri ve gruplarının bulundukları illere bakıldığında çocuk bakımına yönelik hizmetlerle ilgili çarpıcı noktalar dikkat çekiyor:

- Antalya’da yerel yönetimlere ait iki kreşin mevcut olduğu; ancak -kadın örgütlerinden alınan bilgiye göre- bu kreşlerden gerçek ihtiyaç sahiplerinin yararlanamadığı görülüyor. İldeki özel kreşlerin sayısı ise İstanbul, İzmir, Ankara vb. kentsel alanlarda olduğu gibi yüksek. Fakat özel kreşlerin maliyetinin yüksek olması nedeniyle her çocuğun bu kreşlerden yararlanması söz konusu değil.
- Denizli’de, 0-36 aylık çocukların bırakılabileceği bir kreş yok. 36 - 66 ay arası çocukların gidebileceği Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 20 Anaokulu var. Organize Sanayi Bölgesi (OSB)’nde kreş bulunuyor; ancak vardiyalı çalışma saatlerine göre düzenlenmiş olup olmadığı net olarak bilinmiyor. Geçmişte var olan belediye kreşlerinin
yerini, etüt merkezi olarak faaliyet gösteren “bilgi evleri” almış durumda. Bu değişikliğin gerekçesi, “kreşlerin yeterli talep görmemesi ve etüt merkezlerinden yararlanma yaş aralığının daha geniş olması” olarak belirtiliyor. İldeki kadınlar ise bu gerekçeye katılmıyor:
“belediye kreşine çok fazla talep vardı ve talep devam ediyor; çünkü ilde kreşlerle ilgili ciddi
bir ihtiyaç var” görüşündeler.
-Urfa’da sanayideki işyerlerine ait kreşler yok. Burada vardiyalı çalışanların çocuklarını bırakabileceği, her saat hizmet veren kreşler de mevcut değil. İlde genel olarak yeterli sayı ve kapasitede kreş bulunmuyor. Var olan kreşler ise gereken  koşulları sağlamakta yetersiz.     
- Çocuk bakım hizmetlerinin görece yüksek olduğu İzmir’de bir OSB ve bir serbest bölgede kreş mevcut; ancak kapasiteleri yetersiz. Büyükşehir Belediyesi’ne ait 8 kreş (2-3 yaş), 8 anaokulu (4-5 yaş) ve 3 eğitim merkezi (+6 yaş) bulunuyor.  Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne ait özel 83 tane gündüz bakım evi, 7 kreş (0-6 yaş) ve 16 çocuk kulübü bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 2 kreş (3-6 yaş), 28 çocuk evi ve 76 anaokulu mevcut.
- İstanbul’da yerel yönetimlere ait kreşler mevcut olmakla birlikte, ihtiyacı karşılayacak sayı ve kapasitede değil.
- Trabzon ve Diyarbakır’da da Belediyenin kreşi kapatılmış; ancak yeniden açılacağı bilgisine ulaştık.

ÖNCEKİ HABER

Armstrong: Bisikletin sırtındaki ağır yük

SONRAKİ HABER

Suç, yasa olduktan sonra suç değildir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...