25 Aralık 2012 15:55

Devlet bize ölümden öte bir şey göstermedi

Roboskî Katliamı’nın üzerinden bir yıl geçti. Katliamın sorumlularının hâlâ yargı önüne çıkarılmaması bir yana Başta Başbakan olmak üzere Hükümet yetkililerinin Roboskîlileri hedef alan ve olayın üzerini örtmeye çabalayan tutumu da sürüyor. Katliam’da yakınlarını yitiren ve

Devlet bize ölümden öte bir şey göstermedi
Paylaş
Gözde Tüzer

Roboskî’de 34 köylünün TSK’ya ait savaş uçaklarının bombardımanıyla katledilmesinin ardından bir sene geçti. O günden bugüne ne yaşadınız?
Bize o gün büyük bir acı yaşatıldı. O kadar dramatik bir olay yaşadık ki bazı insanlarda geçici hafıza kaybı ve uyku sorunları devam ediyor. 1 yıldır bu acıyı her gün yaşıyoruz. O gün ve sonrasında devletin, başbakanın, yetkililerin söylemleri ise aileler üzerinde devlete karşı büyük bir öfke uyandırdı. Bizi baskılarla, tehditlerle yalnızlaştırmak istediler.

Başbakan ve hükümet yetkililerinin katliamın ardından ‘ölenler kaçakçıydı’ sözlerini dillerinden düşürmediler. Sınır ticareti bölgenin bir gerçeği halinde değil mi zaten...
Size Roboskî’yi kısaca anlatayım... Her tarafı dağlarla çevrili ve hiç bağı, bahçesi olmayan bir yer. Eskiden hayvancılık ve sınır ticaretiyle geçinilirdi. Ancak bir çok yerin ‘yasak bölge’ ilan edilmesi, arazilere, yaylalara mayın döşenmesiyle hayvancılık bitti ve geriye sadece sınır ticareti kaldı. ‘Kaçakçılık’ diyorlar ancak biz yüzyıllardan beri bu işi yapıyoruz. Zaten bu sınır doğal ve insani değil. Biz ‘sınır’ dedikleri o yeri ‘ihlal eden’, tüm ihtiyaçlarını o taraftan karşılayan, kız alıp, kız veren insanlarız. ‘Sınır’ diye bir kavram var ama bu sadece orada bulunan ‘15 No’lu Sınır Taşı’ bizim için. Biz zaten her gün o sınırı ihlal ediyoruz. Sınır ticareti yapmasak bile o sınırı her gün ihlal ediyoruz.

Katliamdan yaklaşık 8 ay sonra aynı bölgede askeri aracın devrilmesiyle yaralanan ve yaşamını yitiren askerlerin yardımına ilk koşan Roboskîliler oldu. Bu çok tartışıldı...
Biz, ‘Onlar kaçakçıydı, ölmeseydi yargılanacalardı’ diyen İçişleri Bakanı gibi yaklaşsaydık orada yaralanan askerlere bir farkımız kalmazdı. Biz üniformasına, kimliğine, ırkına bakmadan insanlık görevimizi yaptık. Ama bu yardımımızı bile kötüye yordular. Hani derler ya ‘iyilik yap denize at balık bilmezse halik bilir’ diye. Bizimki de böyle bir şeydi işte.

Hem de çok. Biz hem katledildik, hem de hakarete uğradık. Bizim kaldıramadığımız katliamdan sonra devletin ortaya koyduğu tutumdur. Biz ilk olarak “Bir kaza, bir hata olduysa bu hatayı telafi ederler” diye düşündük. Fakat daha o gün aileler çocuklarının parçalanmış bedenlerini toplarken vali, kaymakam ve diğer yetkililer yataklarında rahat bir şekilde uyuyorlardı ve her şeyi biliyorlardı. Biz tüm yetkililere haber vermiştik. Biz sorumluların bulunup açığa çıkarılmasını beklerken hakaretle karşılaştık.

Bu büyük acıya ve sonrasında gelişen sürece rağmen Roboskîlilerin hep soğuk kanlı oluşları dikkat çekiydi...
Bizim soğuk kanlı olmamızın sebebi geçmişimizdendir. Yıllardan beri biz bu ceberrut zihniyetle yaşıyoruz. Yıllardan beri işkencelerden, ölümlerden geçiyoruz. Roboskî’de toplu bir şekilde katledildik ama o sınırlarda insanlar mayınlara basarak ölüyor. Bu kirli sistem insanları acılara alıştırıyor. İster istemez soğuk kanlı oluyorsun. Biz ölümden öte bir şey görmedik ki hiç. Eğer söz konusu olan Kürtler ise işkenceyi de, ölümü de, sürgünü de hak eder bu devlete göre. Biz bu devletin politikasını biliyoruz, bu yüzden soğuk kanlıyız.

Olayın ardından devletin ailelere bir para teklifi oldu. Siz bunu reddettiniz. Bu süreç nasıl gelişti?
Biz fakir olduğumuz için o sınırı kullanıyoruz. Ama katledeceksin, özür dilemeyeceksin, hem de “Ben senin canını parayla satın alacağım” diyeceksin. Katliamdan sonra bize yapılan en büyük hakaret de budur zaten. Daha failler bulunmamışken, kimse sorumluluk almamışken böyle bir şeyin ortaya atılması bizim kabul edeceğimiz bir şey değildi. Eğer bir yarayı sarmak istiyorsan önce failleri bulacaksın, onları en ağır şekilde cezalandıracaksın, sonra konuşacaksın.

‘Kürt kardeşlerimin sorunu benim de sorunumdur’ söyleminden Kürt sorununun derinleştiği bugünlere geldik. Başbakan’ın değişen tutumunu nasıl yorumluyorsunuz?
 Evet biz aslında gerçekten kardeşlik hukukuyla yönetiliyoruz. Osmanlı’da padişahlar kardeşlerin kafalarını keserdi ya bugün de olan bu. Devlete göre ‘Kürtler kardeş’ ve bugün bu kardeşin kafası kesiliyor. Sen bu sorunu çözmek için bir adım atmıyorsan, istediğin kadar bağır, gürle, bir sonuç elde edemezsin. Tamamen öfkeye, insanları kandırmaya dayalı bir politika izliyor hükümet. AKP Kürtler üzerinde bir etki yaratmaya çalıştı. Kürtler de yıllardan beri acı çektikleri için bir umutla buraya yöneldi. Çözüme yönelik bir adım atılabilir diye düşünüldü. Ancak Roboskî Katliamı Kürtlere gerçeği bir kez daha gösterdi. Gerçekler görüldükçe de AKP’nin faşizan söylemi daha da ortaya çıkmaya başladı.  

Bombardıman emrini kimin verdiği tartışması hâlâ sürüyor. Genelkurmay’dan da hiç ses çıkmıyor...
Sınırötesi operasyonlara siyasi mekanizma karar verir. Siyasi mekanizma “Ben karar yetkisini Genelkurmay’a verdim” derse bu hukuki değildir. En son yetki siyasi otoritededir, hükümettedir. Başbakan bu sorumluluktan kendini sıyıramaz.


‘ÖZÜR DİLEMESİNİ DEĞİL HESAP  VERMESİNİ İSTİYORUZ’

Başbakan en son “İlle özür dileyeceksin diyorlar. İleride gerekirse özür dileriz” dedi...
Olayın üzerinden 1 yıl geçti, hâlâ “Bunlar sivil miydi değil miydi” tartışması yapıyor. Elinde heron görüntüleri var, kaç kişi oldukları biliniyor. 38 kişilik gruptan 34 kişi ölmüş. Parçalanmış bedenleri sınırdan alıp gömmedik. Otopsi yapıldı. T.C. kimliği taşıyorlardı, isimleri, yaşları, köyleri biliniyordu. Sadece onları değil, kendi bedenlerimizi de gömdük biz. 1 yıldır özür dilememişsin, artık senden özür bekleyen mi var? Artık hesap vereceksin. Bize, ailelere hesap vermek zorundasın, başka kurtuluşun yok, ya hesap vereceksin ya da bu 34 sivilin ahını alacaksın.


MARAŞ’A SES ÇIKARSAK ROBOSKÎ OLMAZDI  

Türkiye’de bir katliam geleneği var. Maraş, Çorum, Sivas, Gazi... Failleri bilinen ancak aydınlatılmayan onlarca katliam... Roboskî bu katliam geleneğinin neresinde duruyor?
Roboskî’de bir intikam duygusu söz konusu. Başbakan’ın olayın ardından Gediktepe’deki baskınları hatırlatması intikam duygusunun göstergesidir. Askerin elinde silah var ve kendini koruyabilir ama oradaki insanların elinde silah yoktu. Üstelik silahla değil F-16’larla üzerlerine tonlarca bomba yağdırarak bu katliamı gerçekleştirdiler. Roboskî Katliamı’nın Kürtlere uygulanan inkar ve imha politikasının son halkası olduğunu düşünüyorum. Yıllardan beri ezilen halklara yönelik bir katliam serisini görüyoruz zaten. Bu da onlardan biriydi. Eğer biz Koçgiri’deki, Dersim’deki, Maraş ve Sivas’taki katliamlara ses çıkarsaydık, Roboskî yaşanmazdı.


MEDYANIN HALİ BUGÜN DE AYNI

Medyanın Roboskî Katliamı’nın en başından beri takındığı tutum bir kırılma noktasıydı. 48 saat sessiz kalındı. Bu tutumu nasıl değerlendirmek gerek?
Yargı, medya, asker, polis AKP’nin elinin altında. Erdoğan’ın “Taraf olmayan bertaraf olur” sözleri medyanın seçimini de belirledi. İktidar bir rant kapısı haline geldi bu kesimler için. Muhalif olanlar ise ezilmeye çalışılıyor. O kadar açık ve net bir katliam yaşanıyor, sosyal medyada tüm çıplaklığıyla gösteriliyor bu ancak merkez medyada göremiyoruz. Bugün de medyada hiçbir değişim yok. Beni program için SkyTürk’ten davet ettiler. Kabul ettim. Uludere Komisyonundan bir AKP’li milletvekili de canlı bağlantıyla katılacaktı. Bir süre sonra arayıp, “AKP’li milletvekili katılamayacağı için sizi de çıkarmak istemiyoruz. Program iptal oldu” dediler. Ben de Roboskî’nin üzerini bu şekilde örtemeyeceksiniz” dedim. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

İzmir, NATO'nun savaş merkezi olmak istemiyor

SONRAKİ HABER

'Halksız' referandumun resmi sonuçları açıklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...