28 Ekim 2012 09:13

Yasa, ILO normlarına baştan aşağı aykırı

Yasanın gerekçesinde aynen şu ifade yer alıyor: “Mevcut düzenlemeler nedeniyle, özellikle 1980 sonrası ülkemiz, ILO’nun denetim mekanizmasının etkisiyle uluslararası alanda hak etmediği muameleye maruz kalmıştır. Bu durumun farkında olarak, Kanunda sendikal hak ve özgürlükler ile serbest toplu pazarlık süreçleri, 87 ve 98

Yasa, ILO normlarına baştan aşağı aykırı
Paylaş

Yalanın bu kadarına pes! Göz göre göre, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri ve normlarına aykırı bir yasa çıkardınız, bari yalan söylemeyin. Öyle bir yasa çıkardınız ki, mevzuatı ILO Sözleşmelerine uyumlu hale getirmek bir yana daha da aykırı hale getirdiniz…

SENDİKA KURMA ÖZGÜRLÜĞÜNE SINIRLAMA

ILO’nun 87 Sayılı Sözleşmesi’ne göre, sendikaların özgürce kurulmasına engel olunmaması gerekiyor. Oysa yasa, ILO normlarına aykırı biçimde sendikaların yalnızca “işkolu” temelinde kurulmasına izin veriyor.

İşkolu sınırı olmaksızın her alanda örgütlenebilen sendikalara izin vermeyen ve böylece sendika kurma özgürlüğünü kısıtlayan yasa, meslek sendikası ve işyeri sendikası gibi farklı sendika türlerinin önüne geçerek ve sendikaların federasyon kurmalarını engelleyerek, sendika kurma özgürlüğünü iyiden iyiye ihlal ediyor. ILO denetim organlarının tüm eleştirilerine rağmen 12 Eylül kurgusunu aynen koruyan yasa, daha baştan ILO standartlarını pas geçiyor.

ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜNDE GERİYE GİDİŞ

ILO’nun 98 sayılı Sözleşmesi’ne göre işçilerin örgütlenme özgürlüğü konusunda tam bir korumadan yararlanması gerekiyor. Oysa mevcut uygulamanın gösterdiği üzere, “sendikal tazminat” esaslı mevcut yasa, bu korumayı sağlamıyor, işçilerin sendikalı oldukları için işten atılmalarını engellemiyordu.

Dolayısıyla, eğer maksat ILO Sözleşmelerine uyum sağlamaksa yeni yasanın örgütlenme özgürlüğü konusunda tam bir korumayı sağlamak üzere etkin bir güvence getirmesi gerekiyordu. Ancak yasa, sendikal güvenceyi geliştirmediği gibi daha da geriye götürdü, iş güvencesi kapsamı dışındaki işçilerin “sendikal tazminat hakkı”nı ortadan kaldırdı. Böylece mevzuatı, ILO normlarına iyice aykırı hale getirdi.

TOPLU PAZARLIK HAKKINA DARBE

ILO denetim organları, yıllardır Türkiye’ye, sendikaların toplu pazarlık yapabilmesi için aranan çifte sayısal kriterin (yüzde 10 işkolu barajı, yüzde 50 işyeri/işletme barajı) tümüyle kaldırılması gerektiği uyarısını yapıyordu. Ancak yeni yasa, iki kriteri de kaldırmadı. İşkolu barajı kağıt üzerinde yüzde 10’dan yüzde 3’e düşürülürken, fiilen yükseltildi ve halihazırda toplusözleşme yetkisine sahip 50 sendikanın 29’unu yetkisiz bırakabilecek bir düzenlemeye gidildi.

ILO’nun 98 sayılı Sözleşmesi’ne göre toplu pazarlık yönteminin tam bir suretle yaşama geçirilmesini sağlayacak önlemler alınması gerekirken, mevcut toplu pazarlık düzeyini daha da geriye götürebilecek yeni bir baraj sistemine imza atıldı.
Öte yandan işyeri barajı yüzde 50 olarak korunurken, işletme barajı yüzde 40’a çekildi.

Oysa ILO denetim organları, işyeri ya da işletme ayrımı gözetmeksizin, herhangi bir sendikanın çoğunluğu sağlayamadığı koşullarda, en azından ilgili sendikanın kendi üyeleri adına toplu pazarlık hakkına sahip olması gerektiğini söylüyordu.
Yine benzer biçimde ILO denetim organları, mevzuatın işkolu düzeyinde toplu pazarlığa engel olmamasını söylerken, yeni yasa, çalışma koşulları ve ücretlerin pazarlık konusu dışında tutulduğu bir işkolu (çerçeve) sözleşmesi öngörerek, işkolu düzeyinde gerçek bir toplu pazarlığın önünü tıkadı.

GREVDE ILO’YA AYKIRILIK DİZ BOYU

Grev hakkı bakımından da ILO sözleşmeleri ve tavsiye kararları hiçe sayıldı. ILO denetim organları, grev hakkı, dayanışma grevi, hak grevi, sempati grevi gibi farklı grev türlerinin hak olarak tanınması gerektiğini söylüyordu. Ancak yeni yasa, farklı grev türleri üzerindeki yasağı sürdürerek, grev hakkını ve dolayısıyla ILO’nun 87 sayılı Sözleşmesi’ni açıkça ihlal etti.
Yine ILO normlarına göre, bir grev, ancak nüfusun tamamı ya da bir kısmının yaşamına, kişisel güvenliğine ya da sağlığına yönelik açık ve yakın bir tehdidin varlığı halinde ve bu bakımdan “zorunlu hizmetler”de yasaklanabilir. Oysa yeni yasa, ILO normlarına göre zorunlu hizmet sayılması mümkün olmayan bankacılık, şehir içi toplu taşıma, elektrik, doğalgaz ve petrol işleri gibi birçok alanda grev yasaklarını sürdürüyor. Öte yandan ILO denetim organlarının eleştiri ve uyarılara rağmen, Bakanlar Kurulu’na verilen “grev erteleme” yetkisi ile “grev hakkının kötüye kullanılması” gerekçesiyle grevin mahkeme tarafından durdurulmasına ilişkin düzenleme yeni yasada da aynen yer alıyor.

ILO Sözleşmelerini açıkça ihlal eden bu yasa bir de “ILO Sözleşmeleri’ne uyum” şeklinde pazarlanıyor. Ne diyelim, yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış…


ILO NE DEMİŞTİ?

ILO Örgütlenme Özgürlüğü  Komitesi, 2004-2005’te Türkiye’de lastik işkolunda Bakanlar Kurulu tarafından gerçekleştirilen grev ertelemelerinin ardından yapılan şikâyeti incelemiş, grev ertelemelerini “teessüfle karşılamış” ve böyle bir yetkinin hükümette değil tarafsız bir kurulda olabileceğini belirtmişti. Buna rağmen yasada Bakanlar Kurulu’nun grev erteleme yetkisi, yargı yolu da kapatılarak korundu. Yine ILO Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi, mevcut yasada da aynen yer alan “grev hakkının kötüye kullanılması” düzenlemesine ilişkin, “Komitenin görüşüne göre böyle muğlak ve öznel hükümler, grev hakkını ölçüsüz biçimde sınırlama riskini taşımaktadır ve örgütlenme özgürlüğü ilkesine aykırıdır” demişti. Ancak Hükümet, bu açık eleştiriyi de dikkate almadı.

ILO’YA GÖNDERMEDİLER BİLE!

Yasa hazırlanırken ve kabul edilirken, ILO sözleşmeleri ve standartlarının göz önünde tutulmadığının bir başka göstergesi, ILO’nun tüm çağrılarına rağmen yasanın tasarı aşamasındayken çevirisinin ILO’ya gönderilmemesi. Öte yandan Hükümetin ILO’dan yasa sürecinde teknik destek alma olanağı da vardı. Ancak tasarının çevirisini ILO’ya gönderme zahmetinde dahi bulunmayan AKP hükümeti, bu konuda da adım atmadı.

HER ALANDA UYUMSUZLUK

ILO normlarına göre, bir sendikacının, yerel ya da genel seçimlerde seçilmesi durumunda, sendikadaki görevinin devam edip etmeyeceği konusunun sendikanın tüzüğüne bırakılması gerekiyor. Ancak yasa, bu durumda, sendikacının sendikadaki görevinin kendiliğinden son bulacağını düzenliyor. ILO’ya göre sendikaların kendi örgütsel yapısı ve işleyişini serbestçe düzenleme hakkı var. Ancak yasa, sendika şube yönetimlerinin üye sayısının en az üç en fazla beş olacağını şart koşuyor ve sendikaların örgütsel yapısına ölçüsüz bir müdahalede bulunuyor. Benzer biçimde yasa, sendikaların yeminli mali müşavirlerce denetlenmesini de öngörerek, sendikaların iş işleyişine müdahale ediyor.
ILO’ya göre, toplusözleşme sürecinde “arabuluculuk” gönüllülük temelinde olmalı. Ancak yasa, arabuluculuk mekanizmasını zorunlu tutuyor. ILO’ya göre greve gidilmesi için işçilerin mutlak çoğunluğunun sağlanması gibi bir koşul, grev hakkını ciddi biçimde sınırlandırıyor. Yasa, grev oylamasına gidilmesi durumunda, oylamaya katılan işçilerin yarısından fazlasının “greve evet” demesini şart koşuyor.

YARIN: Ne yapılabilir, ne yapmalı?

evrensel.net

ÖNCEKİ HABER

Kürtlerin hakları için uluslararası çağrı

SONRAKİ HABER

Kuşun diğer kanadı da kırılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...