Her sabah bir tedirginlikle kaldırıyoruz kafamızı yastıktan, her akşam katlanarak artan bir tedirginlikle baş koyuyoruz yastıklarımıza. Televizyonlardan korku sahneleri, gazetelerden vahşet satırları, cep telefonu mesajlarından komplo teorileri, otobüs duraklarından can korkusu yükseliyor.
Başlıktaki soru ve yanıtlarının ev sohbetlerinden, işyerlerine, otobüste, dolmuşta, ayaküstü selamlaşmalardan panel ve söyleşilere kadar hemen her yerde giderek daha fazla konuşulur olduğunu söylesek, abartmış olmayız. Kabaca “Ne olacak bu memleketin hali!” minvalinde başlayan konuşmaların artık daha derin bir kaygıyı dile getiren “Nereye gidiyoruz?” sorusuna evrilmesi sebepsiz değil.
Öyle zor günler yaşıyoruz ki... Daha 10 Ekim Ankara Garı önündeki patlamada katledilen yüz barış güvercinimizin yasını, acısını yaşarken o günden bugüne yedi katliam yaşandı. Yarına, nasıl bir kötü haberle uyanacağımızı bilmiyoruz. Savaşın tohumları her yere ekiliyor. Nefret söylemleri ile insanlar kutuplaştırılıyor.
“Benim patlatacak çocuğum yok!”, “Canımızı sokakta bulmadık”, “Kalabalık yerlerden uzak dur” ve hemen ardından gelen düzeltme; “Tek başına tenha yollara girme, ortalık çok fena!”…
Korkularımızı kabul ederek, ama korkularımızı birlikte kurtulmak için örgütleyerek bu karanlıktan çıkabiliriz ancak. Biz kendi korkularımızı örgütleyerek harekete geçmezsek, bu korkuları yönetmek isteyen, kendi çıkarları için yönlendirmek isteyen birileri mutlaka çıkacaktır ve çıkmıştır.
Bir kadın arkadaşımla ilkokuldan beri arkadaşlık yaptığı dört arkadaşı ile buluşuyoruz. Kapıyı iri gözlü, uzun boylu, güzel bir genç kadın açıyor.
Yaşanan onca katliam, önlenemeyen canlı bombalardan sonra insanların normal yaşamlarına dönmekte her seferinde daha da zorlandıklarına tanık oluyoruz. İnsanlar çareyi sosyal yaşamdan çekilmekte, işleri olmadıkça sokakta vakit harcamamakta buluyor.
Suriye’deki savaştan kaçıp gelen ve Türkiye’de yeni bir hayat kurmaya çalışan kadınların direnç öyküsü bu. Herkesin üzerine konuştuğu, ancak dil sorunları, korkular, ayrımcılıklar ve kurmaya çalıştıkları hayatın yeniden tehdit altına girmesi tehlikesiyle kendi sözlerini, duygularını, isteklerini rahatlıkla ortaya koyamayan kadınların öyküsü.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, 21 Mart 2016 tarihinde verdiği kararla ilk kez, savaş sırasında silah olarak kullanılan cinsel saldırı suçunu savaş suçu olarak kabul etti.
Ben Antalya’da yaşayan ve şehir merkezinin dışında, seralarda çalışan yüzlerce kadından biriyim. Çalıştığım seranın bulunduğu arazinin üzerinde onlarca sera var. Sadece benim çalıştığım aşı serasında yaklaşık 100 kadın çalışıyoruz. Antalya’da ve çevresinde böyle onlarca cam kafes var. Buralarda başlı başına, cam kentler oluşmuş.
Ben yaklaşık bir yıldır Tuzla’da bir metal fabrikasında sekiz saat vardiyalı sistem ile çalışıyorum. Tabii her fabrikada olduğu gibi bizim çalışma koşullarımız da iyi değil. Genel olarak kimyasal maddelerin içindeyiz, kimimiz de toz duman içinde çalışıyor.
Tekstil sanayisinin patlama yaptığı yıllardı. Pazarlar seri üretim mallarıyla dolup taşıyordu. Özellikle, emekçi kadınların da bütçesinin kaldırabileceği kadar ucuz olan “Shirtwaists” denilen gömlekler revaçtaydı.
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak her yıl birçok emekçi kadını buluşturduğumuz 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde bu yıl da bir etkinlik düzenledik
“Açık söylüyorum, bana göre kadına en büyük zararı, hayatı ‘ekonomik özgürlük parantezi’ne mahkum eden anlayış vermiştir. Halbuki, hangi annenin yaptığı iş, paraya tahvil edilebilir? Bunun bedeli olabilir mi? Olamaz. Açık söylüyorum, benim için kadın öncelikle annedir.”
Ankara Sincan’da oto lastik dükkanı işleten Gülseren Aydın’la sohbet etmek için bir pazar günü işyerine gidiyoruz. Hafta sonu nedeniyle işleri çok yoğun olduğundan içerde biraz beklememiz gerektiğini söyleyerek, arkamızdan sesleniyor, “Kızlar mutfaktan çay alın.” Çayımızı alırken ağzımız açık izliyoruz Gül ablanın o koca lastikleri şipşak söküp takışını.
Spotlight, Amerika’da Boston Globe gazetesinde çalışan bir grup gazetecinin kiliselerde yaşanan çocuk istismarını gözler önüne serdiği gerçek bir hikayeyi anlatıyor. Filmde gazeteciler, “Bir kereden de bir şey olur” diyerek ülkemizde yapılmayanı yapıyor ve “Kral çıplak” diyor. Filmde anlatılan münferit bir Amerikan hikayesi değil. Aksine bugün bizim yaşamakta olduğumuz gerçekliğe de ışık tutuyor.
Tarsus’ta üç kadının önayak olmasıyla hayat bulan Ekmek ve Gül Kadın Korosu bir yıldan fazla bir zamandır düzenli şekilde çalışma yürütüyor.
Ankara Mamak Tuzluçayır Mahallesi’nde yaşayan kadınlar dernek kurma yolunda. Artarak devam eden kadına karşı şiddete, tacize ve tecavüzlere, geçtiğimiz yıldan bu yana süren savaşa, hükümetin yarattığı şiddet, baskı ve korku ortamına rağmen yılmadan sürdürdükleri dayanışmayı bir dernekle daha fazla kadına ulaştırmayı amaçlayan kadınlarla konuştuk.
İyi insanlar
Hani IŞİD bitmişti?
İşçiler, emekçiler
Görünen köy
Yeter ki gereken dersler çıkarılsın
Haliç Tersanesinden Günnur Dikeç: Bir şey yapayım dedim, pervane dökeyim dedim
Hazırlayan: Fatih Polat
Bu hafta Manisa'nın Alaşehir ilçesindeki Bozdağ'da, tüm Alaşehir'i tehdit eden antimon madenine karşı toprağını korumaya çalışan köylülerin mücadelesini ekrana getiriyoruz.
Roboski Adalet Girişimi yaptığı yazılı açıklamada, "Roboski Katliamı, bugün yaşadığımız faşist, baskıcı politikaların da bir başlangıç eşiğidir" diye belirtildi.
Perfetti’nin İstanbul’daki fabrikasında örgütlenme faaliyeti yürüten Tekgıda-İş, çoğunluğu almalarına rağmen Perfetti yönetimi sendikalı işçilere baskı yapıyor.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, AKP'nin adayı Turgut Altınok'un iki kızının KPSS'ye girmeden istisnai kadroyla memur yapıldığını açıkladı.
Daralma bahanesiyle 8 aydır Plastic Omnium'un Tuzla fabrikasında gruplar halinde işten çıkarmaların olduğunu belirten işçiler, en son 24 işçinin daha atıldığını söyledi.
Emek Partisi'nin Hatay Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Halil İmrek ve Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca yerel seçimlere dair basın toplantısı düzenledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bursa'da emeklilerin zam talebine ve asgari ücrete ara artış talebine yine "bütçe yok" dedi, ardından patronlara verdiği teşviği anlattı.
Yargıtay başkanlık seçiminin onuncu turunda da hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı. Seçime 1 Nisan Pazartesi günü 11. tur oylamayla devam edilecek.
Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...
AYM, hukuka aykırı çalışan Aliağa’daki İzdemir-II Termik Santrali davasında, “Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine” karar verdi. Avukat Arif Ali Cangı santralin kapatılması gerektiğini söyledi.
Denizli’nin Honaz ilçesi Aşağıdağdere mahallesinde açılmak istenen ikinci taş ocağı için yürütmeyi durdurma kararı verildi. Taş ocağına karşı açılan davanın duruşması 24 Nisan'da görülecek.
DİSK Emekli-Sen: "Emeklileri sefalete, açlığa, yoksulluğa mahkûm edenlere oy yok! Gençleri umutsuzluğa, işsizliğe mahkûm edenlere, emeklilerden oy yok."
Büyükşehir ve iki ilçe belediyesinin randevularına dönüş yapmadığını belirten Altı Nokta Körler Derneği Denizli Şube Başkanı Muzaffer Eskin, engelliler için yerellerde yapılması gerekenleri anlattı.
İzmir Kadın Platformunun düzenlediği basın açıklamasında, "AKP politikaları kadınların yaşamına mal oluyor. İktidara geldiği günden bu yana 8 bine yakın kadın katledildi" ifadeleri kullanıldı.
Foça Tarih ve Doğa Talanına Hayır Platformu kentin doğasını tarihsel ve kültürel dokusunu korumaya yönelik hazırladığı Kent Sözleşmesi’ni kamuoyuyla paylaştı.