15 Aralık 2014 01:06

Emek olmadan para hiçtir

Merhaba,Ben Maltepe Üniversitesi Hastanesi’nde 9 yıl çalıştım. Son dönemdeki, bize verilen zamlar o kadar komikti ki biz, bunu kabul etmedik ve yönetimle görüşme talep ettik.

Paylaş

Bu görüşmenin sonu hüsran oldu ve yönetim bizi ciddiye almadı. Bizde bu yolun bize bir faydası olmadığını anladık. Güçlü olmanın, birleşmekten yani örgütlenmekten geçtiğini anlayan arkadaşlarla, sendikalaşma yoluna gittik. Sonuçta anayasada yazılı olan en temel hakkımız. Fakat işveren bunu bize reva görmedi; Çünkü biliyor ki biz birleşince güçlüyüz ve insanca yaşama taleplerimiz olacak. Fakat hiçbir işveren iktidarın da desteğiyle bunu normal yollardan kabul etmiyor. Biz de o zaman anayasada yazmanın ne anlamı var. Bunu bütün yetkililere soruyorum. Şu anda 94 arkadaşımızla beraber bizi, hafta sonu olmasına rağmen son derece insanlık dışı bir hareketle sokağa attılar. Çok zor durumda olan arkadaşlarım var. Kış günü olması ayrı bir zorluk. Ama biz, bu zorlukları bizim gibi duyarlı, vicdanlı emeğe saygılı, insanca yaşama hakkına saygılı insanlarla, emek dostlarıyla bu mücadeleyi yürüteceğimizi canı gönülden inanıyorum.
Son olarak keşke iyiler kötüler kadar cesur olsaydı, patronlar bu kadar şımarmazdı diyorum. Çünkü insanca yaşama konusunda haklarımızı arama ve gücümüzün farkında olma konusunda daha güçlü olsaydık o zaman patronlar bizi kış günü yaz günü fark etmez bu kadar kolay kapıya koyamazdı. Biraz da biz onları cesaretlendirdik, çünkü o patron yapar dedik. Halbuki onun parası varsa bizim emeğimiz var. Emek olmadan para hiçtir. Emekçiler gücünün farkında oldukları zaman yaşam daha onurlu olacak.


Direniş, sokağı değiştirdi

Bugünlerde, İstanbul’un Maltepe İlçesi Bağlarbaşı Mahallesi Aşiyan Sokağı sakinleri belki de hayatlarının en ilginç deneyimini yaşıyor. Sokağın içinde bulunan Maltepe Üniversitesi Hastanesi’nden Dev Sağlık-İş üyesi 98 işçinin sendikal faaliyet nedeniyle atılması ve bunun üzerine atılan işçilerin sendikasıyla birlikte hastane önünde çadır kurması, sokak sakinlerinin günlük yaşamını alışageldik seyrinden çıkarmış durumda. “Direne direne kazanacağız”, “Köle değil işçiyiz, sendikayla güçlüyüz”, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganları alkışlara ve “yuh” seslerine karışarak bütün sokağı gün boyu sarıyor. Ama özellikle sabahları, sokak sakinleri deyim yerindeyse işçilerin slogan sesleriyle uyanıyor.
Milliyetçi-muhafazakar görüşlü yurttaşların çoğunlukta olduğu sokakta Bayburtluların ağırlığı bulunuyor. Bayburt’un Gezi protestoları sırasında sessiz kalan iki ilden birisi olması, mahallelinin işçi direnişi karşısındaki tutumunun ne olacağı konusunda merak uyandırıyor. Bu yazı yazıldığı esnada 3. gününü dolduran direniş, garipseyen gözlerle mahalleli tarafından şimdilik uzaktan izleniyor. Fakat işçilerin mücadelesinin sokaktaki bazı şeyleri değiştirdiği de görülüyor. Geceleri gençlerin bağırışlarının eksik olmadığı sokakta, işçilerin sabahlamaya başlamalarından bu yana sessizlik göze çarpıyor.
Hastane önündeki çadıra gün içerisinde ilçe merkezinde yaşayanlar tarafından ziyaretler gerçekleştiriliyor. Ziyaretçilerden birisi facebook sayfasında şu iletiyi paylaşıyor örneğin: “Kabarmayan kekimi alıp komşularımla birlikte bugün işçileri ziyarete gittim.” Bunun yanında işçiler sıklıkla, özellikle de slogan seslerinin geldiği zamanlarda, civar kahvedeki müdavimlerin sohbetlerine konu oluyor.
Yeri gelmişken belirtmekte fayda var. Sendikalaşan işçileri işten atan ve hastane hizmetlerinde taşeronlaştırmaya gideceğini belirten üniversite yönetimi, daha önce de akademik personele yönelik baskılar ve işten çıkarmalar ile gündeme gelmişti. Vakıf Üniversitesi Emekçileri Dayanışma Ağı (VÜEDA) sayfasından da görülebileceği gibi, üniversite yönetimine karşı sözleşme feshinin iptali, mobbing gibi nedenlerle davalar açılmıştı.

ÖNCEKİ HABER

Bu gidişe el koymaktan başka çare kalmadı

SONRAKİ HABER

İşçi olmak zor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa