24 Kasım 2014 00:58

‘Sorunun değil çözümün parçası olmak’

Taraf gazetesinden Amberin Zaman, Hürriyet gazetesinden Melis Alphan, Milliyet gazetesinden Belma Akçura, Bianet’ten Ayça Söylemez şiddet, taciz, tecavüz haberlerinde nelere dikkat edilmesi gerektiğini, en çok rahatsız oldukları üslubu, kışkırtıcı dili değiştirebilmek için çözüm önerilerini ve daha pek çok soruya yanıt verdiler

Paylaş

Çağrı SARI
İstanbul

Bu hafta, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla bir çok yerde  kadınlar sokaklara çıktı. Çıkmaya da devam ediyor. Kadınların en çok dikkat çektiği konulardan biri de medyanın dili. Kadına yönelik şiddetin haberler boyutuyla nasıl temsil edildiği uzun zamanlı tartışma konusu. Haber yaparken, kadının rolünün varolan ataerkil sistemi güçlendirecek tarzda unsurlar kullanılması en büyük sorun.

Kadınlar yaptıkları eylem ve etkinliklerde, şiddet olaylarının artışında medyanın kullandığı dile de pay biçtiler. Kadına yönelik şiddet haberleri yaparken medya peki nasıl bir dil kullanıyor. Taraf gazetesinden Amberin Zaman, Hürriyet gazetesinden Melis Alphan, Milliyet gazetesinden Belma Akçura ve Bianet’ten Ayça Söylemez şiddet, taciz, tecavüz haberlerinde nelere dikkat edilmesi gerektiğini, en çok rahatsız oldukları üslubu, kışkırtıcı dili değiştirebilmek için çözüm önerilerini sorduk.

AMBERİN ZAMAN: ÜLKENİN LİDERİ ŞİDDETİ ÖZENDİRMEMELİ

Kadına yönelik şiddet haberleri yaparken  gazeteciler artık eskiye göre daha mı duyarlı sizce?

Elbette duyarlılığın arttığını söyleyebiliriz özellikle medya çalışanlarının içinde arttı. Diğer meslek grupları ile karşılaştığımız zaman yönetici düzeyinde olmasa da çok fazla kadın gazeteci var. Dolayısı ile de bu konuda bir duyarlılık arttı. Ancak, ‘kadın gazeteciye yönelik fiili şiddeti azaldı’ diyemeyiz ne yazık ki. Eğer bir ülkenin liderleri söylemleriyle şiddeti özendiriyorsa, o zaman kadınlara yönelik şiddeti azaltmak, baş etmek daha zorlaşıyor. Örnek alınan bir lider ki en azından belirli kesimler için örnek alının lider, ifadelerine dikkat etmek zorunda.

Şiddetle mücadele için neler yapılabilir?
Kadına yönelik ciddi manada şiddet var bu ülkede. Avrupa’da birinci sıraları yakalamış durumdayız. Haberi yapılarak neyi çözeriz çok bilmiyorum. Herhalde bu şekilde köklü çözüm üretilemez. Daha ziyade hükümete, çözüm getirebilecek aktörlere baskı kurma ve bu soruna çözüm üretmedikleri sürece biz kadınlardan oy alamayacaklarını fark ettirmek, bir parça faydalı olur. Mesela,  Türkiye’deki cami sayısı çok fazla mesela. Cuma hutbeleri sadece bu konuya bile adasalar ama karar alarak, sürdürerek. Yani ‘yaptık alkış’ şeklinde değil de, rutin olarak yapılsa faydalı olur. Çok öneri var aslında. Erkekleri de eğitmemiz lazım mesela. Gerçi onlar da şiddete maruz kalıyor. Özellikle cinsel şiddet maruz kalıyorlar. Onları da unutmamak gerek.

MELİS ALPHAN: YÖNETİCİ KADEMELERİNDE KADIN GAZETECİ ŞART

Medyada kadına şiddet haberlerinin daha görünür olduğu belirtiliyor.  Bunu medyadaki duyarlılık artışı olarak açıklamak mümkün mü sence?
Duyarlılığın arttığına şüphe yok. Bu her ne kadar medyadaki kadınların sesinin daha gür çıkmasıyla ve erkek meslektaşları üzerinde de bu anlamda bir baskı mekanizması oluşturmalarıyla açıklanabilse de, aynı zamanda son yıllarda kadına şiddetin de ciddi oranda artması bu haberleri daha fazla görmemizin nedenlerinden olabilir. Medyada duyarlı olanların yanı sıra bu sorun artık toplumda da ciddi anlamda karşılık bulduğu için kadına şiddet haberlerine yer vermek biraz da kaçınılmaz. Yani bence bu haberlerin görünür olmasının nedeni ne tek başına medya, ne kadına şiddetteki artış ne de toplum. Hepsi bir arada.

Bir kadın gazeteci olarak meslektaşlarının yaptığı haberlerde seni en çok rahatsız eden unsurlar neler?
Kadına şiddet haberlerinin veriliş biçiminde geçmişe göre bir gelişme olsa da medyanın eski alışkanlıklarından, dilinden kolay kolay kurtulamadığına da şahit oluyoruz. Ne de olsa hala ağırlıklı olarak gazeteler erkekler tarafından yapılıyor ve hepsinin toplumsal cinsiyet bilincine sahip olduğunu söylemek zor. Bazıları bilgisizlikten bazıları ise bilinçli olarak erkeği koruyan bir yerden bu haberleri veriyorlar. Beni en çok rahatsız eden kadın haberlerinin dili. Hala kadın cinayeti diyemeyenler var. Kadının öldürülmesini normal ya da ona müstahak gibi sunanlar var. Hatta örneğin boşanmak istediği için öldürülen kadın olayın suçlusu gibi bile gösterilebiliyor.

Medyanın dilini değiştirmek mümkün mü. Sen nasıl bir çözüm olabileceğini düşünüyorsun?
Bu özünde bir cinsiyet eşitliği meselesi. Ben cinsiyet eşitliğini kadınlar adına erkeklerin yapacağını düşünmüyorum. Tabii ki erkeklerin katkısı çok önemli ama çoğunluğu ne yazık ki buna gönüllü değil. Erkekler bu dünyanın iktidar sahipleri ve iktidardan vazgeçmek istemiyorlar. O nedenle eşitliği sağlamada iş kadınların başına düşüyor gibime geliyor. Medyadaki eril dili değiştirmek için de medyada, özellikle yönetici kademelerinde ve yazı işleri kadrolarında sayılarının artması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca hali hazırda medyadaki kadınların nasıl bir dirençle veya yıldırmayla karşı karşıya kalırlarsa kalsınlar seslerinin kesilmemesi, hatta daha da gür çıkması şart. Bunun yanı sıra erkeklere de toplumsal cinsiyet eğitimi verilmesi sorunun çözümüne katkıda bulunabilir.

BELMA AKÇURA: KADININ ROLÜNE DAİR ALGI YARATMA ÇABASI VAR

Şiddet haberlerini veren medya için daha duyarlı diyebiliyor musunuz?
Türkiye'de medya için kadınlarla ilgili iyi ya da kötü hemen her haber, "öteki haber" olmuştur. Bugün kadın şiddetiyle ilgili haberlerde medya bir parça dilini, üslubunu değiştirdi diyebiliriz ama 'duyarlı olduğu için bu haberleri daha sık görmeye başladık'  demek yalan olur. Dolayısıyla kadına yönelik şiddeti medya üzerinden açıklamanın doğru bir açıklama olmayacağı kanısındayım. Bu toplumsal bir sorun ve mevcut siyasi iktidarların ekonomik kültürel ve sosyal politikalarının bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Arka planda çok çeşitli nedenler var. Erkeğin iktidar olma hali, o kültürle beslenmesi buna karşın kadının ekonomik bağımsızlığı ve özgürlüğünde direnmesi gibi... Hatırlarsanız Adalet Bakanlığı'nın bizzat kendisi açıkladı 2002'den, 2009'a kadar yüzde 1400 oranında kadın cinayetinde artış yaşandığını. 7 yılda dava dosya sayısının da 12 bin 678'e ulaştığını...
Medyanın duyarlılığını iki açıdan değerlendirebiliriz. Birincisi bunların kaçını gördü? ikincisi ama en önemlisi nasıl gördü? bunun için de ayrıca bir araştırma yapmak gerekir kanısındayım.  

Bir kadın gazeteci olarak meslektaşlarınızın yaptığı haberlerde sizi en çok rahatsız eden unsurlar neler?
Eskiye oranla medyadaki erkekler de  değişti... Merkez medyanın ombudsmanları  olarak ben de dahil olmak üzere özellikle kadın ve çocuk haberlerindeki dile, üsluba ve o haberin nasıl bir algı yaratacağına köşelerimizden o kadar fazla yer verdik ki yazı işleri ister istemez bu haberler de titizlendi. Ancak  hala problemli ifadeler kullanılabiliniyor. Mesela bir trafik kazasını haber yapacaklar 'Kadın sürücü' diyor..  Erkek olsaydı ne diyecektin diye soruyorum öyle baka kalıyor.  Zaten kadının adını yazıyorsun,  ayrıca bir kez daha ölüme sebebiyet verenin bir sürücünün kadın olduğunu hatırlatmanın anlamı ne?  İşte burada bir algı yaratma çabası var. Yani demek istiyor ki  'kadın araba kullanırsa böyle olur işte'  Haliyle bu zihniyetten ve algıdan beslenen gazeteciler hala var. Ya da cinayete kurban giden bir kadına gerekçe üretiyor. Kadın boşanmak istediği için diyor. Yani boşanırsanız işte sonunuz bu olur gibi... gerekçeyi yazabilirsiniz ama o gerekçeden bir algı yaratamazsınız.   

Medyanın dilini değiştirmek mümkün mü? Nasıl bir çözüm olabileceğini düşünüyorsunuz?
Mesele medyanın dilini değiştirmekten çok daha derin bir mesele. Dediğim gibi bu dil zaten yavaş yavaş değişiyor. Eskiden olduğu gibi   "erkek arkadaşıyla 'alemden dönerken' kaza geçirip öldü demiyor. Medya dilini az da olsa, zorla da olsa bu kadar değiştirmişken,  cinayetlerin ve kadına yönelik şiddetin anormal derece de artışı muhafazakar bir iktidar üzerinden ancak yorumlanabilir, gazeteler üzerinden değil.

AYÇA SÖYLEMEZ: KADINLARIN MÜCADELESİ DİLİ AZ DA OLSA DEĞİŞTİRDİ

Gazetecilerin eskiye göre şiddet haberlerine yaklaşımı değişti mi sence?
Şiddet dili, erkek egemen medya için hep çekiciydi. Erkek şiddetine yaklaşım da “erkek medyanın” eskiden beri en kötü sınav verdiği konu. Siyasi ortam değiştikçe siyasete karşı yaklaşım ve dil değişebiliyor ama erkek şiddeti konusunda dilin az da olsa değişmesi için kadınların uzun ve zorlu bir mücadele vermesi gerekti, gerekiyor. Daha önümüzde kat edilmesi gereken uzun bir mesafe var ama bir yandan da az da olsa değişimi görmek, en azından şiddet haberlerine yanlış yaklaşım sergileyen medyanın kitlelerce eleştirildiğini görmek sevindirici.

Medyanın kullandığı dil ile şiddet arasında nasıl bir orantı olabilir?
Medyanın şiddet haberlerine yaklaşımının, şiddeti yeniden üreten nitelikte olduğu malumunuz. Örneğin erkek şiddeti haberlerinin her durumda erkeğin haklılığı üzerine kurulması, “namus” bahanesiyle işlenen cinayetlerin haber yazanlarca da “hafifletici sebepmişçesine” sunulması, bu haberleri okuyanların algısını pekiştirmede önemli rol oynuyor. Bu tür haberler, toplumda şiddetin dışlanmayacağı ve cezasızlık zırhıyla korunacağı inancını yerleştirmede etkili oluyor.

HABERDE YENİ MAĞDURİYET YARATILMAMASI GEREK

Siz kadına yönelik fiziki- psikolojik şiddet, taciz, tecavüz haberleri yaparken en çok nelere dikkat ediyorsunuz ve seni en çok irrite eden nedir?
Haberi yazanın anlaması gereken ilk ve en önemli konu, konuya mağdurun bakış açısının da gözetilerek yaklaşılması ve haber yazarak yeni bir mağduriyete sebep olunmaması gerekliliği. Gazetecilerin haberde tecavüzün ya da tacizin detaylarına yer vermesi veya olayı “hikaye” formatından anlatması erkek şiddeti haberlerinde çok sık karşılaştığımız, büyük bir hata. Bunun yanı sıra fotoğraf kullanımından haber başlığına kadar, “tecavüz”den bir film sahnesi yaratmaya kalkan örneklerle de karşılaşıyoruz. Bu herhalde en kötüsü.Çocuk istismarı, işkence, erkek şiddeti, taciz, tecavüz haberlerinde, kamuoyunun bilmesi zorunlu olmayan, haber değeri taşımayan detayları yazmaktan kaçınarak, yeni mağduriyetler yaratmamaya dikkat etmeliyiz.

Medyanın dilini değiştirmek mümkün mü. Sen nasıl bir çözüm olabileceğini düşünüyorsun?
Medyanın dilinin toplumun dilinden bağımsız olmadığını düşünüyorum. Örneğin barış dilinin gelişmesi ve medyaya yayılması için toplumda en azından barışa yönelik bir çaba, barışın konuşulduğu bir ortam olmalı. Toplumdaki gelişmeler sürekli gelişen ve yaşayan bir kavram olarak dile yansıdığında, bunun sonucu medyanın dilinin de değişmesi olacaktır. Örneğin kadın mücadelesi yükseldikçe, kadınlar kazanım elde ettikçe ve bu mücadele görünür oldukça, gazeteciler “töre cinayeti” demek yerine “töre bahanesiyle işlenen cinayet” demeyi öğrenecekler. Bu arada da tabii tüm toplumun değişmesini beklemeden önce atılacak birçok adım var, zaten kadın mücadelesinin bir ayağını da medyanın eril diliyle mücadele oluşturuyor. Bu açıdan kadınlar da kadın gazeteciler de “erkek medyaya” karşı önemli kazanımlar elde ettiler.

ÖNCEKİ HABER

Öteki denizlerde yüzmek

SONRAKİ HABER

Kürt petrolü Türkiye üzerinden Irak’a satılacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...