15 Kasım 2014 00:52

Hayatımdaki en güzel şeyleri burada, direnişte yaşıyorum

Merhaba evrensel okurları; Ben öncelikle bu direnişin ilk adımlarını anlatmak istiyorum. Ülker işçileri olarak yıllarca sıkıntılı günler geçirdik içerdeki baskılar sendikanın bize karşı duyarsız davranışları bizi iyice sıkıntıya sokmuş ve hoşnutsuzluklarımız artmıştı.

Paylaş

Mustafa ÇAKAR*

Merhaba evrensel okurları;

Ben öncelikle bu direnişin ilk adımlarını anlatmak istiyorum. Ülker işçileri olarak yıllarca sıkıntılı günler geçirdik içerdeki baskılar sendikanın bize karşı duyarsız davranışları bizi iyice sıkıntıya sokmuş ve hoşnutsuzluklarımız artmıştı. Meslek hastanesine gidip hastalıklrımızın işyerinden kaynaklandığını anlatmak istedik. Meslek hastalığı raporumuzu alıp işyerine döndüğümüzde baskılar daha da arttı. İkinci kez meslek hastanesine gittiğimizde işyerinden bir arkadaşla birlikte hastanede yatışımız yapıldı. Bir gün balkonda oturmuş manzarayı seyrederken arkadaşlarımızdan birisi “Arkadaşlar sıkıntılarımız çoğaldı sendika bunları görmezden geliyor, başka bir sendika ile konuşalım” dedi. Benim de içimde böyle bir fikir olduğunu söyledim ve başladık internetten araştırmaya.

Zaten benim arkadaşlara söylediğim bir şey vardı DİSK’in diğer sendikalara göre daha aktif ve de insan haklarını daha iyi savunan bir sendika olduğunu söyledim. Araştırmalarımızda bunlar doğrulandı. Kararımızı vermiştik artık. DİSK/Gıda-İş Sendikası Genel Sekreteri Seyit Aslan’ı aradık ve hastaneden çıktıktan sonra Topkapı’da 6 arkadaşla birlikte bir toplantı yaptık. Haklarımızı ve her zaman bizim yanımızda olacaklarını söylediler. Ben o gün özgürlüğün ve direnmenin heyecanı içindeydim. Artık haklarımı savunabilecektim kimseye boyun eğmeyecektim. Görüşmeler devam etti.

Biz ilk anlarda 8 arkadaşla başladık ve 150-200 kadar arkadaş da bize destek vereceklerini söylediler. Kararımızı verdik ve pazartesi ise geldik bütün arkadaşlara söyledik Öz Gıda-İş’ten ayrılıp DİSK/Gıda-İş’e geçtiğimizi. Çok heyecanlıydım içimde bir mutluluk vardı, huzur vardı. Dilekçelerimizi verdiğimiz insan kaynakları müdürü haktan hukuktan bahsetti ve bir saat sonra çıkışlarımızı verdi.
Arkadaşlarımızla birlikte huzurlu bir şekilde başımız dik işyerinden ayrıldık dışarı çıktık. Arkadaşlarım da benim kadar huzurluydu. Akşam Gıda-İş temsilcileriyle görüştük. İlk pankartımızı o gün yaptırdık. Salı günü işyerimizin önüne geldik hazırlıklarımızı yaptık ilk direniş ateşimizi yaktık ve semaver çayımızı hazırladık. Hayatım boyunca özlemini duyduğum yaşamak istediğim bir şeymiş gibi hissettim. Kimileri araba, daha çok para vs. ister ya; benim de özlemini duyduğum şey buymuş. Artık telefonumuz sessizde değildi, sesini açtık. Bu bile bizim için bir özgürlüktü.

İkinci günden itibaren üniversite öğrencileri, lise öğrencileri, sivil toplum kuruluşları, antikapitalist müslümanlar yani sağından tut da soluna kadar her kuruluş parti mensuplarından insanlar desteğe geliyordu. Emek Partisi’yle beraber Milletvekili Levent Tüzel de gelmişti çok duygulanmıştım çok da sevinmiştim. Levent Tüzel’i daha önceden tanıyordum ideolojisini beğendiğim bir siyasetçiydi. Nakış işçilerinden gelen arkadaşlar vardı onlar da iki kişi ile bir dernek kurmuşlardı ve şimdi dört bin üyeleri vardı. bunu söylemeleri beni etkilemişti. Biz de sekiz kişiyle başlamıştık ve neden bizde dört bin, sekiz bin olmayalım diye düşündüm. Punto Deri’den bir abi gelmişti, sakallı, Refah Partisinde görev almış. Anlattıkları şeyler çok güzeldi. Onlar da 128 kişi ile başlamışlar direnişe. Patron ve patronun adamları bunları bölmek için işte “Sen Ermeni’sin, sen Kürt’sün, Alevisin” gibi maddi manevi insanların zayıf noktalarından vurmaya başlamışlar. Sonra 80 kişi kalmışlar. 288 gün sonunda direnişlerini bitirmişler. Bizlere “Sakın sizi bölmelerine izin vermeyin. Sen sağcısın ne işin var bunlarla diye kandırmaya çalışmasınlar. Siz burada hiç kimseye bağlı değilsiniz. Emek peşindesiniz” diyerek tecrübesini paylaştı.

Ülker'de 40 yıl önce çalışan ve DİSK’i fabrikaya sokan işçilerden biri geldi. 1974’te fabrikada DİSK varmış. Bize siz onurlu bir iş yapıyorsunuz korkmayın sonun da zafer sizin olacak diyerek desteğini sundu. CHP Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu da ziyaretimize geldi. O da “Arkadaşlar bütün haklarınızı alacaksınız sizin yanınızda olacağız” dedi. Beni en çok etkileyen İstanbul Üniversitesinden Doç. Dr. Nilgün (Ongan) hocamızın gelip saatlerce bizimle birlikte oturması, bizimle yemek yemesi, özellikle de hep etrafa gülücükler yayması oldu. Bunlar benim için güzel şeylerdi.

Benim diğer hoşuma giden şey de Evrensel gazetesi ve Hayat televizyonunun bize gösterdiği ilgi, alaka ve yardımlaşma oldu. Kendi yağında kavrulan bir kuruluşun bir parça ekmeği bizlerle bölüşmeleri beni derinden etkiledi. Bizler daha önce böyle bir direniş içine girmemiş işçiler için varsa yoksa Ülker’di. Artık bir mücadelenin içindeyiz. Şimdi hayatımda yaşadığım en güzel şeyleri burada direnişte yaşıyorum. Çok mutlu ve huzurluyum, bence herkesin böyle şeyleri yaşama isteği var içinde. Bugün direnişimizin 18. günü. Birlikte çıktığımız bu yolda arkadaşlarıma sabırlı olmalarını diliyorum. Direne direne başaracağız, birleşe birleşe kazanacağız.

*Direnişteki Ülker İşçisi/ İstanbul

ÖNCEKİ HABER

Armsan’da direniş sürüyor

SONRAKİ HABER

İzmirli taraftarlar statları için sokağa çıkıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa