26 Ekim 2014 13:57

‘Mundus Novus’un çetrefil hikayesi

Paylaş

Mithat Fabian SÖZMEN

ABD’liler her sene olduğu gibi Ekim’in 2. haftasının ilk Pazartesi gününü ‘Kolomb Günü’ olarak kutladı.
Amerika’nın Avrupalılar tarafından keşfi, esasında bir keşiften ziyade* içerisine gömüldüğü Orta Çağ karanlığında bildiklerini de unutan bir uygarlığın yeniden ayağa kalkışı olarak tanımlanabilir.
Kitlesel katliamlar ve köleleştirmenin omurgasını oluşturduğu bu keşif-fetih dönemi söz konusu ayağa kalkışın dünyanın geri kalanı için(başta Amerika) pek de hayırlı bir gelişme olmamasına yol açmıştır.  Ancak uzun süredir tosbağa hızında ilerleyen tarihin bir anda 5. vitese taktığı bu dönemde ardı ardına yaşanan gelişmeler dünyayı kökünden dönüştürecek bir süreci başlatmıştır.
Stefan Zweig’in Türkiye’de Can Yayınları tarafından yayımlanan ‘Amerigo’ kitabı, bu süreci usta yazarın kaleminden okumak isteyenler için tavsiye edeceğim, eğlenceli bir eser. Bu yazıda da ondan epey yararlanacağım.

UYANIŞ, MERAK VE HİNDİSTAN İHTİRASI

Avrupalıları uyandıran süreci Haçlı Seferleri’ne kadar uzatabiliriz. Bu dönemde Avrupalılar, ‘kutsal toprak’ların üzerinde oturan Sarazenlerin(Bu dönemde Batılıların Müslüman halklar için kullandığı ad) kendilerinden ne kadar ileride olduğunu fark eder.  Sarazenlere yetişmek için başlatılan hamle kısa sürede “dünyaya özgürce bakmayı olanaksızlaştıran teolojinin kukuletası”ndan kurtulmayı beraberinde getirir.  Ancak bu yeni öğrenme iştahı ve merak için Avrupa küçük kalmaktadır. Yeniden eski bilginlere dönülür ve onların Hindistan’ın, Uzak Doğu’nun zenginliğine dair yazdıklarının peşine düşülür.  Eski bilginlere göre Atlas Okyanusu, Mare Tenebrosum’dur yani Karanlık Deniz. Oradan öteye geçilemez. Ancak 13. yüzyılda kara yoluyla da olsa Hindistan’a hatta Cipango’ya(Japonya) kadar gitmiş bir Hıristiyan vardır: Marco Polo. Marco Polo’nun, dönemin en ihtişamlı hükümdarı Kubilay Han’ın himayesinde geçirdiği yıllar ve memleketi Venedik’e dönerken yanında getirdikleri minik Avrupa’ya sıkışmış hırslı hükümdarları ve meraklı gezginleri Hindistan ihtirasına düşürür.
Önemli bir problem vardır: Kızıldeniz Rumilere kapalıdır. Ancak Marco Polo’nun anlattıkları ve o döneme kadar bilinenler Afrika’nın etrafını dolaşarak Hindistan’a ulaşılabileceğini düşündürür.
Gerçi İlkçağın Aristoteles ve Batlamyus gibi bilginleri, ekvatorun güneyine inilemeyeceğini, denizin burada Mare Pigrum (Durgun Deniz) halini aldığını, dik gelen güneş ışınları sebebiyle gemilerin tutuştuğunu, denizcilerin açık denizde de karada da eziyet çekip açlıktan ölmek dışında bir şansının olmadığını öne sürer.
Ancak Arap ve Yahudi bilginler bu safsatayı çoktan çürütmüştür. Coğrafyacı İdrisi, güneyde Bilad-ı Gana(Gine) adında verimli topraklar olduğunu görmüştür. Mağribiler uzun süredir kervanlarıyla çölden geçerek buraya gelmekte ve kendilerine köleler almaktadır. Afrika’nın etrafını dolaşan Arap haritaları da mevcuttur.

‘BANA BİR TEKNE VER, KRAL’

“Büyük cesaret sınavı” Portekizli Prens Henrique’nin emriyle başlatılır. 1419’da Madeira, 1435’te Kanarya Adaları(Insulae Fortunatae-Talih Adaları) yeniden keşfedilir. Cabo Verde dolaşılır, Senegal’e varılır. Ekvator’un güneyindeki verimli Afrika toprakları eski bilginlerin foyasını ortaya çıkarır! 1486’da Bartolomeu Dias, Ümit Burnu’nu dolaşır. Ancak mürettebatının yorgunluğu sebebiyle daha ileriye gidemez. Onun macerasını Vasco de Gama tamamlayarak Hindistan’a ulaşan ilk Avrupalı denizci olur.
Portekiz, denizcilikte herkesin önündedir ama artık Avrupa, Saramago’nun kitabında denildiği gibi kralın kapısını çalıp “Bana bir tekne ver” diyen, bilinmeyen toprakların kaşifi olma ihtirasıyla dolu insanlarla doludur.

KOLOMB, TOSCANELLİ’Yİ DİNLER

1492’de Liguralı Kristof Kolomb, İspanya bayrağıyla Afrika kıyıları boyunca ilerlemektense Mare Tenebrosum’a açılır.  İtalyan Astrolog Toscanelli, İber yarımadasından açılarak batıya seyahat eden bir geminin 3 haftada Asya’ya ulaşacağını söylemiştir. Kolomb da, bu yolla Marco Polo’nun bahsettiği Cipango’ya, Mangi’ye(Çin) ve nihayet Hindistan’a ulaşacağını zanneder. Bulduğu ilk topraklarda yaşayan ve derisinin rengi kızıla çalan insanlara Hintliler* der, alışılmadık hayvanlar ve zenginliklere dair hikayelerle İspanya’ya döndüğünde kendisinden çok emindir.
1493’te bu kez majestelerinin amirali ve keşfedilecek ülkeler üzerinde kral vekili unvanıyla 2. kez Hindistan’a(!) açılır. 1497’de Sebastian Cabot, İngiltere’den yola çıkar, okyanusu geçer ve Kanada’nın batısında tam olarak neresi olduğu şüpheli kara parçasına Çin diye ayak basar.
1499’da artık Vasco de Gama, Hindistan’dan dönmüş, 1500’de Cabral, Antil Adaları’nı keşfetmiştir. Keşiflerin ardı arkası kesilmemektedir öyle ki son 10 yılda Avrupalılar, bundan önceki bin yılda yapıldığından daha fazla keşif yapmıştır. “Dünyayı saran masalsı sis perdesi kalkmıştır.”

‘MUNDUS NOVUS’

Alman matbaacılar sayesinde haritalar, kitaplar gırla gitmektedir ancak halen bilinmeyen çok şey vardır. Kolomb ve şürekası daha ayak bastığı toprakların neresi olduğunun gerçek bilgisine dahi vakıf değildir.  Bunu sağlayacak olansa denizcilikten öyle pek de çakmayan, Floransalı basit bir tüccar, Amerigo Vespucci’dir.
1503 yılında Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde “Mundus Novus-Yeni Dünya” başlıklı, 4 ila 6 sayfa uzunluğunda bir broşür dolaşmaya başlar. Amerigo Vespucci, Lorenzo Pierfranco di’ Medici’ye mektup niyetine yazdığı bu broşürde, 1501’de Portekiz kralının emriyle o zamana dek bilinmeyen topraklara ayak bastığını anlatır.
“Haber”lerin artık çok daha hızlı yayıldığı, bilginin çok daha hızlı aktarıldığı Avrupa’da “Mundus Novus” kısa sürede Almanca, Felemenkçe, Fransızca ve İtalyancaya çevrilir. Vespucci’nin bir denizci için alışılmadık derecede etkileyici bir üslupla aktardığı “cennet” büyük bir heyecan yaratır. Vespucci’nin, “Dünyevi cennet diye bir yer varsa buradan uzak olmamalıdır” diyerek anlattığı zengin topraklar ve tasasız insanlar gündelik sıkıntıların pençesinde kıvranan binlerce Avrupalı için bir hayli cazip gelmiştir. Üstelik Vespucci, Kolomb’un aksine bu toprakların Hindistan, Cipango ya da Mangi değil daha önce keşfedilmemiş(en azından Avrupalılar tarafından) yepyeni topraklar olduğunun da farkına varmıştır.
Kolomb öldüğü ana değin Küba’yı Hindistan zannederken “Vespucci, öncülü Kolomb’un uykusunda gezerken bulduğunu, iyi rüya tabircisi gibi görünür kılmıştır.”
Vespucci, uzunca bir süre kaşifi olmadığı toprakların kaşifi olduğunu söylemekle suçlanmıştır. Oysa hiçbir zaman böyle bir iddiada bulunmamıştır. Stefan Zweig’ın kitabı, Amerigo Vespucci’ye mal edilen tarihsel bir yanlışlığa dair keyifli bir anlatımla devam eder.
Tarihsel birkaç yanlış anlaşılma, tarihin akışını tamamen değiştiren, ‘Yeni Dünya’nın Avrupalılarca kolonileştirilmesi sürecinde komik yanlışlara sebebiyet vermiştir. Kıtanın Vespucci’nin ismiyle anılması ve batı dillerinde Amerika yerlilerine “Hintliler” denilmesi bu komik hataların önde gelen ikisidir.
Sözü Zweig’a vererek çekilelim: “Dönüp olanları düzeltme şansı tanımayan tarih, Vespucci’yi seçmiştir ve tarihin kararları, ne denli saçma ve adaletsiz de olsa, katidir. Onun ya da adını vermeyen yayıncının Vespucci’nin mektubunun üzerine yazdığı Mundus Novus sözcükleri ve –hepsini yapıp yapmadığı bir kenara bırakılacak olursa- dört seyahati sayesinde ölümsüzlük limanına demir atmıştır. Adını insanlığın en muzaffer defterinden silmek mümkün değildir artık; belki de onun dünyamızın keşif tarihi içindeki başarısını en iyi tarif eden çelişki, Kolomb’un Amerika’yı keşfetmiş ama tanıyamamış; Vespucci’nin ise orayı keşfetmediği halde bunun yeni bir kıta olduğunu anlamış olmasıdır. Bu başarısı her daim hayatıyla, adıyla beraber anılacaktır.”

* Amerika’ya daha önce farklı uygarlıkların ayak bastığı hatta burada yeni medeniyetler geliştirdikleri biliniyor. Bu konuda hafta içi gazetemizde çıkan ‘Afrikalılar Amerika’ya nasıl uygarlık getirdi’ yazısına yeniden bakılabilir.

**Böylece Batı dillerinde Hintlileri imleyen ve İngilizcesi “Indian” olan tabir tüm Amerika yerlilerini de kapsar hale gelmiştir.

ÖNCEKİ HABER

Baro ve birbirini güçlendiren kutuplar

SONRAKİ HABER

Neo-liberal öykünün görünmeyen yüzü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...