16 Ekim 2014 17:36

Orada binlercesi var anne

Artık korkunun sınırlarını da aştık. Bu savaşı ya kazanmalıyız ya kazanmalıyız. Analarımıza sözümüz var, başka kuşakların savaşların gölgesinde büyümesini istemiyoruz. Bizim için dünyanın dört bir yanında direnenlere sözümüz var

Orada binlercesi var anne
Paylaş

Gamze Maden
İstanbul

Sınırın bu tarafındayız. Hayat soğuk, acı. Anlamı var mı düşündüklerimin bilmiyorum. Her an her şey gelebiliyor zihnime. Bazen çok saçma şeyler oluyor bunlar, canımın o an çektiği uzun süredir yiyemediğim sıcak bir çorba gibi. Lezzetini unuttuk yemeklerin. Artık sadece yaşamak için yiyoruz. Direnmek için yaşamalıyız. Çocuklarımız için, kız kardeşlerimiz için, erkek kardeşlerimiz için, analarımız için… Hatta onlarla birlikte direnmek zorundayız. Çocuğu olan anneleri sınır dışına çıkarmaya çalışıyoruz. Çok zor oluyor bu. Gitmek istemiyorlar. “Ya diğer çocuklarımız” diyorlar. Ölmek kadar onur verici değilmiş gitmek. Biz yine de zorla yolluyoruz. Kucağındakiler yavru, anlamıyorlar savaştan. Bazen oyun sanıyorlar, bazen korkup ağlıyorlar. Hayat acı burada, bir çocuğun gözyaşı kadar acı…

ONLAR KAZANINCA BİZ DE KAZANACAĞIZ

Sınırın bu tarafındayım, silah sesleri geliyor karşı taraftan. Korkuyorum. Bir sürü insan öldü, ölmeye devam edecek biliyorum. Ya bir bomba bizim evimizin üzerine düşerse? Ya abim askerde ölürse? Ya kardeşim gerillada… Korkuyorum. Korkunun da sınırlarını aşmış duygular besliyorum yüreğimde. Bazen annemden gizli ağlıyorum. O, “Korkma sakın, onlar kazanınca biz de daha özgür olacağız.” diyor. Özgürlük hep silah seslerinin altında mı gelir bilmiyorum. Ya kazanamazlarsa sorusu ölüm kokusu gibi; herkes bazen pis kokular alıyor, yürekleri acıyor, yüzleri ekşiyor ama kimse bu kokuya dair bir şey söylemiyor. Sınırın ötesinden sürekli insanlar geliyor bu tarafa. Çoğu kadın ve çocuk. Hepsi gözü yaşlı. Kimse aslında gelmek istemiyor. Birçoğu yüzünü sarıp ağıtlar yakıyor burada. Yakında burası bir cenaze evi gibi olacak. Çünkü ailesinden bir parçasını sınırın öbür tarafında, silahların arasında, silah omuzda bırakmışlar. Korkuyorum, tarif edilmez bir korku bu…

OTOBÜSLERİ NEDEN YAKIYORLAR!

İnsanları anlamıyorum. Yani Suriye’de bir Kürdistan kurulsa ne olacak? Onca insanın hayatı geri gelecek mi? IŞİD nasıl doğdu allaesen? Yani istense bu savaş son bulmaz mı? Şimdilerde buralara da sıçramış durumda. Sokaklar ateş yeri. “İnsanlar ölüyor diye yapıyoruz”, “Kobane için” diyorlar ama otobüsleri neden yakıyorlar anlamıyorum. Madem savaş var, bizim barış ortamı ile tüm ülkelere örnek olmamız gerekmez mi yani? Üstelik Kobane bize çok uzak. Bura söz konusu olsa insanlar bu kadar duyarlı olurlar mıydı acaba? Anlamıyorum, var olan şiddeti anlamıyorum. Daha geçen aynı sokakta oturduğum gençler yaralandı, diğerleri gözaltına alındı. Biri öldü… Korkuyorum!

KOBANE’DE HİÇ OLMADIĞIM KADAR İNSANIM

Kobani’deki bir insanlık dramıdır! Anlatamıyorum komşuma. Sen Kürt müsün, sanane diyor bana. İnsanım diyorum, bugün Kobane’de hiç olmadığım kadar insanım! Tarihe kimliksiz geçecek bir halkın böyle katledilmesine izin vermemeliyiz biliyorum. Ben de çıkıyorum sokağa. O komşum artık evime gelmiyor. Terörist ilan etmiş beni. Oysa ben bir anneyim, asıl terörist içindeki anne güdülerini harekete geçiremeyen o kadın bence. İnsanlığını öldürmüş gibi… Kapı komşumuzun oğlu öldü geçen eylemlerde, cenazeye bile gitmedi. “Olacağı buydu” diyor. İçim acıyor, insan olan yanlarım acıyor. Sokaktaki Suriyeli yoksul çocuklara ekmek veren komşum, şimdi onları ülkemizi karıştırmakla suçluyor. Anlamıyor, bu savaşlarda ölenlerin hep mazlum halklar olduğunu anlamıyor. Oysa ben her gün Kobane’de ölen çocukla, anneyle, gençle bir daha ölüyorum. Korkuyorum, onlar adına kaybetmelerinden korkuyorum. Ortadoğu’da yalnız kalmış kimliksiz Kürtler kazanmalı!

BARIŞA İNANIYORUM

Artık korkunun sınırlarını da aştık. Bu savaşı ya kazanmalıyız ya kazanmalıyız. Analarımıza sözümüz var, başka kuşakların savaşların gölgesinde büyümesini istemiyoruz. Bizim için dünyanın dört bir yanında direnenlere sözümüz var. Biz barışın savaşını veriyoruz. Annem buradan giderken gözü yaşlı gitti. Tüm anaların gözünün yaşını kurutmak istiyoruz biz. Anam ağlamasın, başka analar da ağlamasın. Ben belki ölürüm burada ama kuzeydekiler gelecek, güneydekiler gelecek… Yalnızca Kürtler değil üstelik… Ben inanıyorum. Savaşın içinde, silahların ve kanın ortasında barışa inanıyorum. Yüreğimdeki sızıyı dindiriyor sizleri alanlarda görmek. Yardımlarınızın haberlerini alıyorum. Kardeşime bot gelmiş, sıcacık. Annem hasret olduğumuz sıcak çorbayı kaşıklıyormuş. Size sonsuz teşekkür ediyorum. Umudu büyütüyorsunuz. Annemin gözyaşı dinmiş sayenizde, tek derdinin ben olduğumu söylüyor mektubunda. Artık ben de gönül rahatlığıyla; “Orada binlercesi var anne” diyorum.

ÖNCEKİ HABER

Bir çift terliği iki kişi paylaşabiliriz

SONRAKİ HABER

Levent Tüzel:Sokakları kim kışkırttı, şiddeti kim körükledi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa