21 Eylül 2014 08:06

Halı saha fantezisi: Emlak fuarı ve yeşile boyama üstüne

Kupon arazi ve arazi ve arazi takibi neşriyatları, çevre ve şehircilik eski bakanının aydınlatıcı tapeleri, iş cinayetleri ve buna bağlı gündeme gelen yıldız mimarın sorumluluğu nedir tartışmaları...

Halı saha fantezisi: Emlak fuarı ve yeşile boyama üstüne
Paylaş

Sinan ERENSÜ*

Kupon  arazi  ve  arazi  ve  arazi  takibi  neşriyatları,  çevre  ve  şehircilik  eski  bakanının aydınlatıcı  tapeleri,  iş  cinayetleri  ve  buna  bağlı  gündeme  gelen  yıldız  mimarın sorumluluğu nedir tartışmaları... Ve sadece son onbeş gün içerisinde aldığı bunca darbeye rağmen ayakta kalmayı başaran emlak sektörü... Ne zaman patlayacağı meselesi muhalif kalemler için neredeyse bir Godot’u Beklerken antrenmanına dönen emlak sektörü eğer gerçekten  bir  balonsa  bu  balonluğun  elastikiyetinin  onu  şimdilik  –beklentilerin  tam aksine–  dayanıklı  kıldığını  söyleyebiliriz.  Balonun  patlayacağını  tahmin  etmek  kadar, neden  bir  türlü  patlayamadığının  hakkını  verebilmek...  Esas  mesele  zaten  tam  da  bu olmamalı mı?
Geçtiğimiz  hafta  sonu  İstanbul Yeşilköy’de  düzenlenen CNR Emlak  2014 Fuarı, emlak ve  inşaat  sektörünü  bu  bağlamı  ile  ele  almamıza  fırsat  verecek  bir  –son  yılların  moda tabiriyle–  laboratuvar  niteliğindeydi...  11-14  Eylül  tarihleri  arasında  düzenlenen,  tam ve daha sıkıcı adıyla anmak gerekirse Konut, İşyeri Satınalma, Kiralama ve Finansman Fuarı,  sektöre  –tüm  skandallara,  elde  kalan  dairelere,  artan toplumsal tepkiye,  bir türlü istenilen seviyeye inemeyen  faiz oranlarına  rağmen–  ‘yıkılmadım ayaktayım’ diyebilme fırsatı  sunuyordu.  Ancak  fuar  sadece  sektör  ve  yatırımcılar  açısından  değil,  emlak  ve inşaat  dünyasının  nasıl  işlediğini  anlamaya  çalışan  araştırmacı,  gazeteci  ve  aktivistler için de bulunmaz bir fırsattı. (bu arada aktivistler demişken bu tarz fuarlar neden yaratıcı eylemlere de ev sahipliği yapmazlar, şaşılacak şey doğrusu!).
Birbirinden şık, renkli ve heybetli tanıtım stantlarının, dev konut projesi maketlerinin ve bitmek  tükenmek  bilmeyen  yiyecek  içecek  ikramlarının  arasında  tanıdık  konut  inşa  ve emlak satış kodlarının ötesinde belirgin olarak görülen iki eğilim hakimdi fuara. Biri fuarı neredeyse  çift  dilli  bir  kimliğe  sokan  körfez  sermayesi  ilgisi  diğeri  ise  farklı  biçimleri ile  yeşil  mimari...  Ve  hatta  Sapanca,  Bursa,  özellikle  de  Trabzon  kırsalında  yapılan villa  projelerinin  bolluğu  ve  hedef  kitlesi  göze  alındığında  körfez  sermayesi  ve  yeşil mimarinin kombinasyonu...
Türk  Ekonomisini  çok  daha  ciddi  bir  düzlemde  kesen  Körfez  sermayesini  bir  kenara bırakıp  yeşil  mimariye  bakalım:    Sürdürülebilir  çözümler,  yaşanabilir  bir  kent,  eko-mimari  ve  yeşil  siteler...    Emlak  fuarında  fütursuzca  kullanılan  yeşil  kavramlardan sadece  bazıları...  Yeşil  aşkı  o  kadar  ileri  gitmiş,  çevre  dostu  bina  kategorisi  o  kadar esnetilmiş  durumda  ki  balkonlarına  ağaç  dikilmiş  rezidanslar,  uzakta  bir  köyün  arazisi ucuza kapatılarak yapılan site ve elbette Belgrad Ormanı’na sokulan hançer Maslak 1453 çevreye  duyarlı  projeler  olarak  lanse  ediliyor,  bu  projeler  emlak  sektörünün  gelecekte hangi  rotada  gideceğine  kanıt  olarak  görülüyor.  Bu  alanda  en  uyanık  davranan  elbette sektör  lideri  Ağaoğlu...  Fuar  alanının  ortasında  sektördeki  ağırlığını  ve  kamuoyundaki bilinirliğini  kanıtlamak  istercesine  olanca  haşmeti  ile  yükselen  Ağaoğlu  standını yapay  ağaçlara  iliştirilmiş  kuş  kafesleri  içerisinden  çıkan  kuş  cıvıltıları  eşliğinde dolaşıyorsunuz.  Standın  girişine  park  etmiş  bisikletle  tamamlanan  kuş  cıvıltıları  tüm gücüne ve ihtişamına rağmen Ağaoğlu konutlarının aslında ne kadar doğaya saygılı, sakin ve  yaşanası  olduğu  izlenimini  yaratmaya  çalışıyor  olsa  gerek.  Eğer  tüm  bu  semboller yeterli  değilse,  standın  içerisinde  Ağaoğlu  ziyaretçilerini  yeşil  bir  zemine  işlenmiş büyük Ağaoğlu Logosu etrafına yerleştirilmiş iki adet bir buçuk metrelik rüzgar santrali bekliyor.    RES  ve  HES  piyasasında  da  var  olan  grup  Başakşehir,  Ataşehir  ve  Maslak projelerinde  kojenerasyon  tekniğini  kullanarak  enerji  tüketimini  kendi  üretiminden sağlamayı,  böylece Ağaoğlu  sakinlerine  hem  daha  verimli  hem  de  daha  ucuz ısınma ve elektrik  hizmeti  vermeyi  vaat  ediyor.  Konut  yatırımlarımda(!)  sürdürülebilirliğin  benim için  çok  önemli  olduğuna  ikna  ettiğim  Ağaoğlu  çalışanları  kojenerasyonun  sitelerin ancak  yüzde 20’lik  enerji  ihtiyacını  giderebileceğini  açık  edip  dikkatimi  LEED  Sertifikası, çöp  toplama  hizmetleri  ve  orman  manzarası  gibi  diğer  yeşil  özelliklere  çekmeye çalışıyorlar.  Top  sahası  site  olmuş  çocuğun  yeni  açılan  halı  sahayı  ilk  gördüğü  günü andıran bir gülücük konduruyorum suratıma, broşürleri incelemeye ve bir sonraki Maslak 1453 tanıtım brunch’ına katılmaya söz veriyorum.

ORMANA SİTE YAPIP EKOLOJİK KILMAK

Emlak  fuarına  rengini  veren  çevre  vurgusu  elbette  koca  bir  yalandan  ibaret.  Kent ormanına site yapıp onu ekolojik kılmak (Maslak 1453),  Ali Sami Yen arazisine dikilen üç  gökdelenin  arasında  dostlar  alışverişte  görsün  misali  sembolik  bir  park  iliştirerek (Torun  Center)  sürdürülebilir  yapmak  mümkün  değil.  Aksini  düşünmek  sırf  yapımında kullanılan  dev  kireç  taşları  yerel  kaynaklardan  geliyor  diye  uğruna  binlerce  işçinin can  verdiği  Mısır  Piramitleri’nin  ekolojik  olduğunu  iddia  etmekle  eş  değer  olurdu.
Tam  da  bu  nedenden  sosyal  ve  ekolojik  yıkım  getirecek  büyük  projelere  iliştirilen yeşil  PR  kampanyaları  ile  sıkça  karşılaşıyoruz.  İngilizce’de  “green washing”  diye anılan  Türkçe’ye  ise  “yeşile boyama”  şeklinde  çevirebileceğimiz  bu  eğilim  bir  yandan kentsel  ve  kırsal  müdahalelerin  imajını  cilalarken,  bir  diğer  yandan  yeşile  boyanmış projelerle  ilişkilenmek  bir  sosyal  statü  göstergesi  haline  gelebiliyor.  Fuarda  Ortadoğu Grubu’nun Resim İstanbul Orman projesini standının bir köşesinde sürekli doğa resimleri yapan  gerçek  bir  ressam  eşliğinde  tanıtıyor  olması  yeşile  boyamanın  mecazdan  ibaret olmadığına da ışık tutuyor aslında.
Sayfalar  boyunca  yeşile  boyama  tekniklerini  ifşa  edebilir,  bu  projeleri  yapanları  açığa düşürebilir, ekolojik  olduğunu iddia eden  dev  projelerle  bir  güzel  dalgamızı  geçebiliriz. Ancak ironik  olan, çevre  dostu  kampanya  ve  ürünlerin çoğunlukla  reklam  faaliyetinden öteye  gidemeyen  meşruiyet  arttırma  çabaları  olduğunu  ve  değil  dünyayı  bugünümüzü bile  değiştirmekten  uzakta  bulunduğunu  müteahhit,  yatırımcı,  potansiyel  ev  sahibi, kiracı  reklamcı  dahil  hemen  herkesin  çok  iyi  biliyor  oluşu.  Peki  bunun  ne  önemi  var?
Pek  de  bilmediği  coğrafyalar  hakkında  yazınca  bazen  çuvallayan  ancak  psikanalitik tespitleri  keskin  Zizek’e  dönelim.  Zizek’e  göre  günümüzde  hakim  ideolojinin  başarısı işin aslını  bilmeden  yapan,  kandırılan  bireyler  üretmesinde  değil, aksine, işin aslını çok iyi  bilmesine  ve  sisteme inanmamasına  rağmen  yine  de  yapan  özneler  yaratabilmesinde saklı.  Yeşile  boyama  projelerini  ifşa  etmenin  yanı  sıra,  çevre  ve  kent  sorunlarını doğrudan  etkileyen  böylesi  bir  sinizm  ile  nasıl  baş  edebileceğimizi  düşünüyor  muyuz?
Üstelik  bu  sağ  sinizmin  bir  de  -kapitalizmin  bazen  ekoloji  ve  çevre meselelerine tırnak geçirebilmesine bozulup hayal kırıklığına uğrayan- sol kardeşi var. Zaten mesele sadece sinizm  ile  çözülebilecek  olsa  “abi  biz  çevre  bakanlığı  olarak  çevre  ile  ilgileniyoruz; yakın, eş, dost, akraba, çevre yani abi çevre” diyen eski bakandan daha iyi bir performans gösterebilmek mümkün mü?

* Minnesota Üniversitesi/Doktora Öğrencisi

ÖNCEKİ HABER

Neo-liberal mabetler

SONRAKİ HABER

Gökdelen yalnızlığı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...