14 Eylül 2014 09:33

Kan ter içinde…

6 Eylül gece yarısı bir gazeteci arkadaşın aramasıyla Mecidiyeköy Torunlar inşaatta 10 işçinin ölümünden haberdar oldum. Hemen davranıp gittiğimde inşaatın ön tarafında kamyonların hafriyata devam ettiğini, cinayet mahallinin ise polis ve TOMA’larla inşaat girişini kapattıklarını gördüm. HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel'in yazısı...

Kan ter içinde…
Paylaş

Levent TÜZEL*

6 Eylül gece yarısı bir gazeteci arkadaşın aramasıyla Mecidiyeköy Torunlar inşaatta 10 işçinin ölümünden haberdar oldum. Telefondan işçilerin protestosu ve slogan sesleri geliyordu. Hemen davranıp gittiğimde inşaatın ön tarafında kamyonların hafriyata devam ettiğini, cinayet mahallinin ise polis ve TOMA’larla inşaat girişini kapattıklarını gördüm. Asansör boşluğunda zeminde enkazda çalışan itfaiyeciler ve olay yeri delil tespiti yapan polisler çalışırken önce son kalan ambulanslar ve sonra da itfaiye araçları alanı terk etti. Havada parçalanmış işçi bedenlerinin kokusu; bizi orada gören itfaiye emekçisinin tasdiki ve orada olmamızı takdirleriyle ciğerlerimizi dolduruyordu. Geride çalışma koşullarından ve bunlara karşı direniş gösteremediklerinden yakınan işçiler, protestocu halk ve önlerine barikat kuran polisler kalmıştı. Polisin işinin, “Önce güvenlik” denince sermaye sınıfını ve yapılarını halkın gazabından korumak olduğu bir kez daha karşımıza çıkmıştı. Ve bu görevleri; işçi protestosu  ve hak arayışının olduğu her yerde sürmeye devam etti.

Bu faciayla birlikte ülke Soma’dan sonra yeniden işçi cinayetlerini konuşmaya başladı. Kusurlar, sorumlular, gözaltılar, serbest bırakılanlar, tutuklananlar, siyasi istismar ve iltimaslar, sektörel gerekçeler, insan faktörü, gerekçeler, sahte gözyaşları, din ticareti bir kez daha devreye girdi. İşçilerin ne zamandır asansörden yakındıkları, müfettişlerin kendileriyle konuşmadığı, aslında TOKİ üzerinde görülen inşaatın yapı denetimi dışında kaldığı, bu vesileyle şirketin kimi harç ve vergilerden muaf kaldığı, anlaşma taahhütlerini yerine getirebilmek için ellerini çabuk tutmak ve inşaatı hızlandırmak için valilik mahalli çevre kurulunca “kamu yararı” görülerek 24 saat çalışma izni çıkartıldığı ama inşaat sahibinin de valinin de bundan habersiz gibi konuştukları yazıldı, çizildi, konuşuldu, protesto açıklamalarında dile getirildi. Bir kez daha sermaye grupları ve siyasi iktidar güçlerinin kar ve cinayet ortaklığı haberlerin ardından yüzsüzlükle sırıtıyordu. Kamu arazileri TOKİ üzerinden gelir paylaşımı adıyla iktidarın çevresindeki en zenginler sınıfına kazandırılmış inşaat firmalarına lüks konut yapımı için peşkeş çekiliyor ve elde edilen rant tüccar siyasetçilerin finansmanı ve ailesel servetleri büyütmek için kullanılıyordu. Yeni Türkiye’nin kurucuları “bu kez biz güleceğiz” diyenlerin yolundan hızlı adımlarla yürüyorlardı. 

KURTLU YEMEK İSYANI

Dünyada her gün 6 bin 300 işçi iş cinayetleri ve bağlı nedenlerle göçüp gidiyordu. Türkiye’deki karşılığı günde 4 işçi demekti. Yıl başından bu yana “iş kazalarında” ölenlerin 272’si inşaat işçisiydi. İstatistikler en çok Ordulu ve Vanlı olduklarını söylüyorlardı. Tamamı neredeyse taşeron olan işçi sınıfının bu bölüğünün binlercesi benzer koşullarda yıllarca sürecek büyük inşaat şantiyelerinde açık hava hapishanesine dönüşmüş koşullarda ömür tüketiyorlar. Sürüp giden bu acımasız koşullar ve yakınmalar geçen gün bir kurtlu yemek nedeniyle cinayetlere ve koşullara karşı bir isyana dönüştü. 4 bin işçinin çalıştığı büyük bir şantiyede yine iktidar siyasetçilerine yakın inşaat firmalarının yönetiminde yine rant şebekesinin üyesi bir yemek firmasının acımasız sömürüsüne artık yeter dediler, birleşerek seslerini çıkarttılar ve haklarını aradılar.

Bunlar olurken tüccar siyasetin tescilli markası AKP yönetimindeki TBMM 99 gündür ek maddelerle genişletilen torba içindeki emek ve halk düşmanı yasa maddelerini görüşerek onaylıyorlardı. Madencilerin ardından dökülen sahte gözyaşları işçi sınıfına ve emekçilere yeni saldırı planları olarak devreye girdi. İş cinayetlerinin ardındaki en önemli neden; vahşi kapitalizmin yeni yüzü olarak kuralsızlığın, güvencesizliğin, örgütsüzlüğün adı taşeron çalışmasının bayrağını her yere dikmenin yasasını çıkarttılar. Sermaye sınıfı ve siyasetçileri bunu yaparken insan faktörü, şehitlerimiz, tedbirler, ne gerekiyorsa yapacağız demekten geri durmadılar. Gerekirse yeni yasalar, yasada düzeltmeler, uluslararası sözleşmeleri imzalamak, soruşturmaları takip etmekten söz etmekten geri durmadılar. Çalışma Bakanı kendi “isyanını” ortaya dökerek “davul boynumuzda, tokmak onlarda” diyerek, sermayenin aç gözlülüğünden sitemkar şekilde suçtan kurtulma derdine düştü.

İŞÇİLER BU SİYASETİ YERLE BİR EDECEK

İş cinayetleri kapitalist sınıf egemenliğinin işçi ve emekçi sınıflara saldırısının başat yönü oldu. Onlar kısa günün kârı, az zamanda çok yol kat ederek binlerce emekçinin kanı, canı üzerinden hızla zenginleştiler; bu azgın sömürünün ihtiyacı neyse buna uygun yasaları çıkartmaktan geri durmadılar. İşçi sınıfımız ayağa kalkmadıkça durmayacaklar da. Madenlerde, barajlarda, inşaatlarda, tersanelerde hayatı var eden yapıcılar; işçiler ve emekçiler kendi içlerinde birlik ve örgütlülük sağlayarak harekete geçmeleri bu cinayet şebekelerine dönüşmüş sömürü çarkını durduracaktır. İnsanlığın toplumunu, sosyalizmi ve işçi sınıfı iktidarını kazanacak güçlerin örgütçüleri; sınıfın partisi ve birlikte harekete geçen emek güçleri bütün zorluklarına rağmen; kan ter içinde yapıyı yükseltecekler. İş cinayetlerini durdurmak, inşaat şantiyelerinden hayatın her alanına örgütlü bir sınıf ve emek mücadelesini örgütlemek üzere harekete geçmek… Hayatını kaybeden sınıf kardeşlerimize karşı görevimiz ve emeğin iktidarı için izleyeceğimiz yol bu olacaktır. Binlerce genç işçinin birleşen elleri ve oluşturacakları muazzam güç bu cinayet ortaklıklarını ve siyasetini yerle bir edecek; üzerine emeğin, kardeşliğin, onurlu yaşamın iktidarını kuracaktır. 

* HDP İstanbul Milletvekili 

Tüzel: İş cinayetinde kamunun yararı ve sorumluluğu nedir?

ÖNCEKİ HABER

İnsan isyan eder bazen...

SONRAKİ HABER

Emperyalist seferberlik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...