14 Eylül 2014 09:12

Hakkari’ye tek yol var o da BARIŞ

Bir kent düşünün giriş ve çıkış için tek yol var. Yol boyunca, silahların susmuş olmasına rağmen bölge insanının karşı çıktığı çok sayıda kalekolu da görmek mümkün. Vural Nasuhbeyoğlu, Hakkari izlenimlerini yazdı...

Hakkari’ye tek yol var o da BARIŞ
Paylaş

Vural NASUHBEYOĞLU

Bir kent düşünün giriş ve çıkış için tek yol var. Van üzerinden ‘32 virajlı yol’ olarak adlandırılan yol üzerinden Hakkari’ye ulaşmak biraz meşakattli. Yol boyunca silahların susmuş olmasına rağmen bölge insanının karşı çıktığı çok sayıda kalekolu da görmek mümkün. 

Dört dağ arasında sıkışıp kalmış, 30 yıllık savaşın en acı yükünü yaşamak zorunda kalan Hakkarililer neredeyse her evden bir veya daha fazla canını, yakınını toprağa vermiş. Belki de bu yüzden bu acıları bir daha yaşamamak için kin gütmeden, düşmanlık beslemeden onurlu ve adil bir barışı her şeyden çok istiyorlar. Bir kent görünümünden çok uzakta olan Hakkkari’nin nüfusunun, köy boşaltmalar ve zorunlu göçle birlikte neredeyse 4 katına çıktığı ve 100 bine dayandığı konuşuluyor. Bir yandan da iş ve aş için batıya doğru bir göç de sürüp duruyor. Kentte kahveler, çay ocakları tıklım tıklım dolu. Kentin en belirgin özelliği ise kahvesinden, bakkalına gencinden yaşlısına hatta çocuklara kadar hemen her yerde herkes Kürtçe konuşuyor; yani günlük yaşamını anadiliyle sürdürüyor. Bir de söylemeden geçmeyeyim Hakkarililerin, misafire olan hürmet ve sıcak tavırları.

Bir çay içip biraz dinlenmek için oturduğum Cemberi 101 Okey Salonu’nda hemen yanımdaki taburede oturan Aziz abi, ‘Hoş geldin’ diyor gülümseyerek. ‘Hoş bulduk’ deyip, Beşiktaş Belediyesiyle 1 Eylül Dünya Barış Günü için kente geldiğimi ve gazeteci olduğumu anlatıyorum. Aziz abi soyadını vermiyor ve fotoğraf çektirmiyor ama anlatıyor. Burada herkes yaşadıklarını ve çözüm için atılması gereken adımları hem anlatıyor hem de bize süreci nasıl gördüğümüzü soruyor. Aziz abi silahların susmasını “İnsanlar en azından rahat bir nefes aldı. Çukurca’da bir olay olsa polis ve asker burada insanları rahatsız ediyordu. Biz artık kimsenin ölmesini istemiyoruz” diyor. Hakkari’de herkesin Kürtçe konuştuğunu ama okulda İngilizce varken Kürtçe’nin neden olmadığını soran Aziz abi, kalıcı bir barış için Kürtlerin hakları anayasal güvenceye alınmasını istiyor. Bu arada ben İstanbul’a döndüğümde telefon arayan Aziz abi, “Sağ salim, vardınız mı? İyi misin” diye sormayı da ihmal etmiyor.

KEPENKLER ZORLA KAPATILMIYORDU

Resul Yılmaz 20 yıllık esnaf, ayakkabı satıyor. İş olmadığını dükkanı borçla döndürdüklerini anlatıyor. Hakkari’ye fabrika açılması gerektiğini söyleyen Yılmaz, Hakkari Üniversitesi’nde 2 yıllık bölümlerin yanında 4 yıllık bölümlerin de açılmasını isteyerek bunun kent ekonomisini canlandıracağını belirtiyor. Barış sürecinin tamamlanmadığını, henüz net bir şey olmadığını düşünenen Yılmaz “Yine de çok önemli bizim için. Kaç aydır ne bir cenaze geliyor ne bir acı var.” Çatışma döneminde her Allah’ın günü kepenk kapattıklarını anlatan Yılmaz’a “Kepenkleri PKK’nin baskısıyla mı kapatıyordunuz” diye soruyorum, hemen cevaplıyor: “Ne baskısı. Bugüne kadar ben hiç baskı görmedim bu konuda. Esnaf olaylar sırasında camı çerçevesi kırılmasın, polis gazını yemesin diye kepenk kapatırdı.”   

NEGATİF HAYAT POZİTİFE DÖNDÜ

Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nde okuyan Behçet Özer yaz tatilinde abisinin dükkanına bakıyor. Bir tarafta Ahmet Kaya diğer yanda Yılmaz Güney’in posterlerinin asılı olduğu dükkanda konuştuğumuz Behçet, silahların susmasını “Negatif hayat pozitife döndü” diye tanımlıyor. Eskiden kentte tam bir OHAL havası olduğunu, insanların 4-5 gibi evlerine çekildiğini anlatan Behçet; “Şimdi insanlar gece 11-12’ye kadar sokakta dolaşıyor.” diyor. Okullarda ve üniversitelerde Kürtçe yani anadilde eğitim olmalı diyen Behçet, “Benim babam Türkçe konuşmayı bilmiyor. İnsanın kafasına silah dayayarak zorla Türkçe öğretemezsiniz” hatırlatmasını yapıyor. İstanbul’a gitmeyi çok istediğini ama bir türlü fırsat bulamadığını anlatan Behçet “Oradakilerin buraya gelip buraları görmesi çok önemli. Çünkü buraya gelenlerin çoğunun fikirleri olumlu anlamda değişiyor.” diyor.

‘Keremke’* dediler 9 yıldır buradayım

HAKKARİ’de karşılaştığım en ilginç insanlardan biri oldu, Kutlay Usta. Öğretmen olarak 9 yıl önce tayininin Yüksekova’ya çıktığını anlatan Usta, “O gün elimde bavulla Yüksekova’da minibüsten indim. Bir yerden davul sesi geliyordu. Bavulumla oraya doğru gittim. ‘Keremke’ dediler, işte o gün bugündür buaradayım.” Adana Saimbeyli’den olan Usta, “Ne yapayım ben de Ermeniyim” diyerek Cumhurbaşkanının Ermenilere yönelik ayrımcı söylemine atıfta bulunmayı da ihmal etmiyor. Buraya ilk geldiğinde ailesinin karşı çıktığını, gitmemesi için baskı yaptığını belirten Usta “Ben ölüm her yerde var dedim ve geldim.” diyor. “İyi ki de gelmişim” diyen Usta şunları söylüyor: “Burada memleket genelinde artık kaybolmuş gelenekler, misafirperverlik var. Bura insanı evine konuk eder, kapılarını açar sana.” Usta, bize de gösterilen ilgi ve misafirperverliğin tam 9 yıllık tanığı. 

“Çatışmaların olduğu dönemde bir ‘yabancı’ olarak burada olmanız sıkıntı yaratmadı mı” diye sorduğum Usta “Yüksekova’da olaylar olunca halk beni uyarırdı; ‘Hoca bugün dışarı çıkma. Gaz, su sana zarar verebilir’ diyerek beni korurlardı” diyor. Usta, emekli olduktan sonra da iki yıldır çocuklarını okutabilmek için ücretli öğretmen olarak Hakkari Kardelen Özel Eğitim ve Rehabilitasyon merkezinde işitme engelliler sınıf öğretmenliğini sürüdürüyor. 

Barış sürecini gecikmiş ama sürdürülmesi gereken bir adım olarak niteleyen Usta “Ama ne Kürtler ne de Türkler bu süreç nasıl işliyor tam olarak bilmiyor. Bir de hükümetin söylemlerini barış süreci açısından karamsar buluyorum” diyor. ‘Barış sürecinde gerilla sınır dışına çıkacak’ propagandasının yapıldığına dikkat çeken Usta “Bu insanlar dışarıdan gelmemiş ki sınır dışına çıksın. Bunlar halkın içinden çıkıp dağa gitmiş. Bunların tersine buraya gelip belirli bir süreçten sonra hayata katılmalarını sağlamak gerekiyor.” Hakkari’nin dışarıda karanlık bir imaja sahip olduğunu, insanların burayı hep olumsuz ve kulaktan dolma bilgilerle tandığını belirten Usta “Bura insanı kendi yemeğe kıyamadığını senin önüne koyar. Öyle de geniş gönüllü, misafirperverdir halkı. Ayrıca burada insanların ciğerleri iki taraflı yanmış. Adam bir oğlunu dağda bir oğlunu askerde kaybetmiş. Buna yürek dayanır mı? Yine de barış diyorsa bu insanları bir dinlemek lazım.” 

* ‘Keremke’ Kürtçe ‘Buyur, hoşgeldin’ anlamına geliyor.

‘ROJAVA BİZİM İÇİN HAKKARİ’DİR’

GENÇLERİN oturduğu bir masaya geçip Cumhur Kahraman’la tanışıyorum. Cumhur, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde okurken KCK davasından 1,5 yıl hapiste yatmış. Okulu da bırakmak zorunda kalan Cumhur şimdi işsiz. Kürt halkının 30 yıldır tüm acılara rağmen sürdürdüğü mücadelesinin devleti müzakere masasına oturmak zorunda bıraktığını anlatan Cumhur, AKP’nin barış süreci konusunda samimi olmadığını belirtiyor ve ekliyor: “Burada Kürtlerle barış, Rojava’da Kürt ve Şengal’de Ezidi kardeşlerimize karşı IŞİD çetelerinin desteklenmesi olmaz” diyor. Rojava’da Kürtlerin halkaların kardeşliğini esas alarak bir statü elde ettiğini ve Ortadoğu’da önemli bir alternatif yarattığını belirten Cumhur; “Rojava bizim için Hakkari’dir. Orada hayatını kaybeden her insan bizim ailemizin bir ferdidir.” diyor. Silahların susmasına rağmen AKP Hükümeti’nin Kürtlerin hakları konusunda adım atmakta isteksiz davrandığını söyleyen Cumhur, kalıcı bir barış için Abdullah Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesini istiyor ve bu durumu şöyle açıklıyor: “Öcalan’a boş bir havuz vermişler yüzmesini istiyorlar. Bu mümkün değildir.” 

KADINLAR MODERN VE ÖN PLANDA

HAKKARİ Belediyesi’nin iki genç belediye başkanı var: Dilek Hatipoğlu ve Nurullah Çiftçi. Hakkari’de kadınlar kent yaşamının her alnında varlar. Oldukça modern giyinen Hakkarili kadınların yerel giysileri de oldukça renkli ve modayı yakından takip ettiklerini ortaya koyuyor. Hatipoğlu’na Hakkarili kadınların bunu nasıl başardıklarını soruyorum. 30 yıllık Kürt siyasi hareketinin güçlenmesinde kadınların önemli bir rol oynadığını ifade eden Hatipoğlu, aynı zamanda da bu mücadelenin kadınları da özgürleştirdiğine vurgu yaparak “Benim gibi birçok kadın arkadaşım da bizim yönettiğim belediyelerde eş başkanlıkla en tepe noktalarda yer alıyor. Bu bizim hareketimizin önemli başarısıdır” diyor.

Barış sürecinin artık bir yere geldiğini bundan sonra somut adımlar atılması gerektiğini ifade eden Hatipoğlu, somut olarak anadilde eğitim hakkının tanınmasını ve Kürtlerin varlığının anayasal güvenceye alınması gerektiğini söylüyor. Kürt siyasi hareketinin mücadelesiyle yıllarca üst üste koyarak bu süreci yarattığını belirten Hatipoğlu, Hakkari’nin bu mücadelede en ağır bedelleri ödeyen yer olduğuna işaret ediyor. Artık bu kirli savaşın son bulması gerektiğini belirten Hatipoğlu “Bunun için de Kürtlerin siyasi, kültürel ve sosyal haklarının güvence altına alınması gerekiyor. Barış süreci ancak böyle onurlu ve adil bir çözüme ulaşabilir.” Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kürdü artık yok saymanaın mümkün olmadığını anlatan Çiftçi de “Kürtler artık Ortadoğu’da önemli bir aktör. Türkiye’de Kürtlerle barış, Rojava ve Şengal’de Kürtlere karşı çeteleri destekleyerek bu süreç işlemez. Ayrıca tek dil, tek millet diyerek te barışı getirmezsiniz.” diyor. Beşiktaş Belediyesi’nin adımının çok önemli olduğunu belirten Hatipoğlu, CHP genel merkezinin de Kürt sorunu konusunda daha cesur adımlar atmasını isteyerek şunları söylüyor: “Bu etkileşim önemli. Bu ziyarete katılanlar burası hakkında olumlu fikirlerle ayrılıyor. Bence bu çok okuyan değil çok gezen daha iyi bilir sözünü haklı çıkarıyor.”

‘KÜRTÇE DE KARIN DOYURMALI’

HAKKARİ Eğitim Sen Şubesi Eş Başkanı Süleyman Aşkan, Türkiye’de sadece Kürtlerin değil tüm diğer halkarın da anayasada eşit olarak kabul edilmesi gerektiğini söylüyor. ‘Kürtler cumhurbaşkanı bile oluyor, kendi dillerini de konuşuyorlar’ daha ne istiyorlar sözlerinin boş olduğunu ifade eden Aşkan; “Herkes kendi anadilinde eğitim görebilmeli ve bu dille hayatını sürdürebilmesinin koşulları devlet tarafından yaratılmadır” diyor. “Mardin Üniversitesi’nde Kürtçe doktora yapılıyor ama hayatta bir karşılığı olmuyor, siyasi olarak dillere sahip çıkmak yeterli olmuyor” diyen Aşkan şunları söyledi: “Nasıl ki İngilizce ve Türkçe karın doyuruyorsa Kürtçe için de bu imkanın yaratılması gerekiyor. Benim çocuğum da Kürtçeyle hayatını idame ettirebilsin istiyorum.” Aşkan, üniversite sınavlarında Hakkari, Şırnak gibi illerin sonuncu olmasının en büyük nedenini anadilde eğitim olmamasına bağlıyor.  

ÖNCEKİ HABER

Ya Çarşı darbe yapsaydı?

SONRAKİ HABER

‘Bugün de ölmedim anne!’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa