31 Ağustos 2014 09:41

Duaq Alnajjar

2010 yılında başlayan ve devam eden halk hareketleri artık daha net bir şekilde insanların yapay sınırları ve geleneksel iktidar yapılarını aşan tahayyüle sahip olduğunu gösterdi. Ulus devlet sınırları halkların yakınlıkları, coğrafyanın gerekleri ve yeryüzüyle uyum gibi hassasiyetlerle belirlenmemiştir. Sınırlar yapaydır, dayatmacıdır, zorlayıcıdır ve en önemlisi gerçekte yoktur. Savaş gibi insanlığın utanç zamanlarında bu yapay sınırların varlığı savaştan kurtulmak isteyenler için işkenceye dönüşür. Küçük bir yaşama umudunun peşinden giden mülteciler, dayatılan sınırları geçerken rüşvet vermek zorunda kalır, tecavüze uğrar, fuhuş çetelerine pazarlanır, uyuşturucu ticareti için kurye olur, organ mafyasına satılır, hayatlarını kaybederler.

Duaq Alnajjar
Paylaş

Ebru Nihan CELKAN*

“Göl kenarında yaşayan bir kaplumbağa, çevresindeki kuşları sürekli izler, onlara imrenirmiş. Zaman geçtikçe kuşlarla arkadaş olmuş ve içini dökmüş, duygularını paylaşmış. Kaplumbağa, yaşadığı gölün diğer ucuna gitmek istiyormuş; ama kendisi de biliyormuş, gitmeye kalkışsa bu yolculuğun bitmeyeceğini, en azından bir ömür süreceğini. Kaplumbağa keşke ben de sizin gibi uçabilseydim demiş kuşlara. Kaplumbağanın bu dileğini yerine getirmek isteyen kuşlar “uçabilirsin” demişler kaplumbağaya. “Kaplumbağalar da uçar!” Bir dal bulan iki kuş, kaplumbağayı karşıya geçirmek için iki yanından tutmaya, kaplumbağayı ötelere uçurmaya karar vermiş. “Tek yapman gereken dalı sıkıca ısırmak” demişler kaplumbağaya. Isırmış dalı kaplumbağa ve yükseldikçe yükselmişler, uçmasına uçmuşlar ama kaplumbağa korkmuş özgürlükten. Heyecanlanınca çenesi açılıvermiş kaplumbağanın ve suya düşmüş; yani ait olduğu yere, kendi yavaş, ağır ve imkânsız hayatına… Anlamış yüksekler için yaratılmadığını, asla kuşlar gibi olamayacağını…”

Kürt Halk Söylencesi

Sınırlar tahayyülümüze dar

2010 yılında başlayan ve devam eden halk hareketleri artık daha net bir şekilde insanların yapay sınırları ve geleneksel iktidar yapılarını aşan tahayyüle sahip olduğunu gösterdi. Ulus devlet sınırları halkların yakınlıkları, coğrafyanın gerekleri ve yeryüzüyle uyum gibi hassasiyetlerle belirlenmemiştir. Sınırlar yapaydır, dayatmacıdır, zorlayıcıdır ve en önemlisi gerçekte yoktur. Savaş gibi insanlığın utanç zamanlarında bu yapay sınırların varlığı savaştan kurtulmak isteyenler için işkenceye dönüşür. Küçük bir yaşama umudunun peşinden giden mülteciler, dayatılan sınırları geçerken rüşvet vermek zorunda kalır, tecavüze uğrar, fuhuş çetelerine pazarlanır, uyuşturucu ticareti için kurye olur, organ mafyasına satılır, hayatlarını kaybederler.       

Mülteciler rakam değil

Muğla’dan Yunanistan’ın Kos adasına yasadışı yollardan gitmek üzere fiber tekneyle yola çıkan 10 Suriyeli’den biri... 20 yaşında... Kadın... Boğularak hayatını kaybetti...
Duaq Alnajjar.

Ailesi var mıydı? Ne zaman Türkiye’ye geldi? Öğrenci miydi, belki çiftçi? Evli miydi? Ne zaman Suriye’yi terk etti? Kos’a neden gitmek istedi? Cenazesini kim teslim alacak? Nereye gömülecek? Hakkında ne biliyoruz? Nusayri mi Alevi mi Sunni mi Hristiyan mı belki Ezidi...

Mülteciler rakam değil. Şehrinizde ev fiyatlarının artmasının tek sebebi, işlerinizi elinizden alan istilacılar değil, yıllardır ısrarla ve planlı bir şekilde beslenen  dahili kamplaşmamızın öfke nesnesi değiller. Onlar anne, baba, kardeş, doktor, öğretmen, fırıncı... Onlar insan. Savaş başlayana kadar hayatları olan sonrasında ise sevdiklerini, işlerini, yaşam alanlarını bırakarak ölüm korkusuyla Türkiye’ye sığınan insanlar. Ülkelerinden kalkıp gelmelerinin nedeni mutlu olmak, daha çok para kazanmak, işimizi elimizden almak değil, sadece yaşamlarına devam etmek, edebilmek. Onlar hayatta kalanlar.

“Suriyeliler” üst başlığını kullanmayalım

Nisan 2011’den bu yana Suriye’den gelen mülteciler Türkiye’ye giriş yapmaya devam ediyor. Mülteci kamplarının kapasitesinin dolması, Türkiye’nin 2012 yılından itibaren geçişleri daha kontrollü hale getirme çabaları sonucunda savaşın şiddetinden kaçmak isteyen Suriye vatandaşları gayri resmi yoları kullanarak ülkeye giriş yapıyor ve “kayıt dışı mülteciler” olarak yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Son dönemde yaşanan ve “Suriyeliler” üst başlığı kullanılarak haberleştirilen gerilimler hükümet tarafından kapsamlı bir sosyal politika oluşturulmadığı sürece devam edecek gibi görünüyor. “Suriyeliler” üst başlığı altına yazılan olumsuz sıfatlar ülkemize sığınan insanları yekpare bir grup olarak algılamamıza neden oluyor. Oysa her biri ayrı hayatta kalma mücadelesi vermiş insanlar. “Suriyeliler” iş arıyor, “Suriyeliler” sokakta yatıyor, “Suriyeliler” dükkan açıyor... Bu başlıkları atmayan yayın organı kaldı mı bilmiyorum lakin bundan sonra belli ki misafirliğin ötesinde kurulacak ilişkiler üzerine düşünmemiz ve buna göre yaklaşımımızı ve kullandığımız dili değiştirmemiz gerekiyor. Radikal grupların savaşa katılımının artması Türkiye’ye yerleşen mültecilerin evlerine dönüşünün kısa sürede olmayacağını düşündüren bir olgu. Yeterince farklı noktadan birbirinden ayrıştırılmış bir halk olarak yeni bir “düşman” yaratılmasına, yeni yapay sınırlara izin vermemeliyiz.

Kimse böyle bir ölümü aklına getirmez

Duaq Alnajjar.

20 yaşında genç bir kadın mülteci, yaşama umudunun peşinden bir fiber bota bindi, ülkesinden kilometrelerce uzakta Ege denizinde hayatını kaybetti. Bugün bu yazıyı okuduğunuz yerde kendiniz için böyle bir ölümü aklınıza getirmediğinizi biliyorum, çünkü kimse böyle bir ölümü aklına getirmez, çünkü hiçbir canlı böyle bir ölümü hak etmez. Devletlerin, ulusların savaşlarında taraf olmayı sürdürdüğümüz sürece buna benzer bir son bizim için sevdiklerimiz için tüm dünyalılar için ihtimal olarak bulunmaya devam edecek. Oysa 7 milyar dünyalının hayatı küçük bir seçkinler grubunun iktidar mücadelesinden çok daha kıymetli. İşte tam bu yüzden yolda gördüğümüz mültecilerin başkası değil biz olduğumuzu anımsamalı ve unutmamalıyız. Bunu başarabildiğimiz zaman işte o zaman “Kaplumbağalar da uçar!”
*Oyun Yazarı

 

ÖNCEKİ HABER

İstanbul’un Ankara’sı: Galataport

SONRAKİ HABER

Tank diyarında iş cinayeti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...