25 Ağustos 2014 06:00

Dünya devi olan Ülker’de neler oluyor

Ben senelerini, ömrünü Ülker çikolata fabrikasına vermiş bir arkadaşınızım. Başımıza gelenleri yazacak bazı gazeteler olduğunu duyunca bizler de mektup yazma kararı aldık. ‘90’lı yıllarda işbaşı yaptığımızda rahattım. Rahat ve mutlu olduğumu bugünkü yaşadıklarımla karşılaştırdığımda daha iyi anlıyorum. Çalışma şartları çok değişti. Zevkle çalıştığım, neşeyle gittiğim fabrika şimdi bana cehennem azabı gibi geliyor. Eski düzen bozuldu. İşçi ilişkilerinde, iş arkadaşlığı, dostluk, samimiyet, güven sadakat kayboldu. Adam kayırmalar, ihbarcılık, menfaatçilik her şeyin önüne geçti. Çünkü bizim fabrika Ülker’de kölelik her şeyi mübah haline getirdi.

 Dünya devi olan Ülker’de neler oluyor
Paylaş

Ülker’den bir işçi/İSTANBUL

Selamünaleyküm işçi arkadaşlar.
Ben senelerini, ömrünü Ülker çikolata fabrikasına vermiş bir arkadaşınızım. Başımıza gelenleri yazacak bazı gazeteler olduğunu duyunca bizler de mektup yazma kararı aldık. ‘90’lı yıllarda işbaşı yaptığımızda rahattım. Rahat ve mutlu olduğumu bugünkü yaşadıklarımla karşılaştırdığımda daha iyi anlıyorum. Çalışma şartları çok değişti. Zevkle çalıştığım, neşeyle gittiğim fabrika şimdi bana cehennem azabı gibi geliyor. Eski düzen bozuldu. İşçi ilişkilerinde, iş arkadaşlığı, dostluk, samimiyet, güven sadakat kayboldu. Adam kayırmalar, ihbarcılık, menfaatçilik her şeyin önüne geçti. Çünkü bizim fabrika Ülker’de kölelik her şeyi mübah haline getirdi.
Önce ücretlerden bahsedeyim. ‘90’lı yıllardan taa 2004’e kadar maddi olarak iyiydik. Bu manevi huzurumuza da yansıyordu. İyiydik değdim 3-5 bin lira almıyorduk ama hiç olmazsa asgari ücretin 2-2.5 katını alıyorduk. Şimdi 2014 benim aldığım para 1090 lira. 2004’te de bu kadar para alıyordum. Neden böyle oldu diye soracaksınız? 2004 yılında bir haber yayıldı Ülker çikolata fabrikası kapanıyor diye. Merak ettik, neden, niye sorularına muhatap bulamıyoruz. O zaman fabrikamızda örgütlü Öz Gıda-İş’in işyeri temsilcileri de panik içerisinde direnişe hazırlanıyoruz. İşverenden gelen emirle fabrika el değiştiriyor, herkes tazminatını alıyor yaygarası her tarafı kapladı. Fabrikayı kapattırmayız diyerek bizde bu olayın derinliklerini öğrenmek için sendikanın Aksaray’daki şubesiyle, genel merkezle temas kurmaya çalışıyoruz ama merkezi yöneticiler, şubenin başındakiler gayet serin ve hiçbir şey olmuyormuş gibi davranıyorlar. Hatta bizim sendikaya (Aksaray’a) gitmemize ambargo uyguluyorlardı. İşin özü 3-5 gün sonra anlaşıldı. Bizler panik halindeyiz, sendikanın tepesindekilerle patron işi bitirmişler. Fabrikayı başka bir şirkete aktarıyorlar. Önceleri böyle bir şey olmaz diyen alt kademedeki yöneticiler (sendikacılar) 180 derece ters dönerek işverenin taktiğini savunmaya başladılar. Gruplar halinde tepkimiz oldu ama dayanacağımız ne bir yapı, güvenebileceğimiz ne bir kapı vardı. Yalnız, kimsesiz içimize çektik bu zalimliği. Öz Gıda-İş Sendikası bize aracılık yaptı. Tekrar sıfırdan asgari ücretle işe başladık. Bazı sosyal haklarımızı budadılar, bazı sosyal haklarımızla işe başladık, işsiz kalmaktan iyidir diye. Ücretlerimiz yarı yarıya düştü.
Yemekhane, güvenlik, taşıma gibi bölümlerdeki taşeronları yavaş yavaş bizim makinelere kaydırmaya başladılar. Yani biz yine Ülker işçisiyiz. Bazı sosyal haklarımız (İkramiye, giyim, ölüm ve yakacak yardımı gibi) var asgari ücretten 50-100 lira fazla alıyorsunuz, şükredin sizden kötüleri var, taşeron işçilerinin hiçbir hakkı yok diyorlardı. Bizim içimiz yanıyor 10-15-20 yıldır çalışıyoruz aldığımız ücret asgari ücret fazla mesai ile ayakta kalmaya çalışıyoruz. Aynı makinede asgari ücretle çalışan taşeron işçisi arkadaşımıza bakarak ferahlamamızı istiyorlardı.
Öyle bir durumdayız ki bizler Öz Gıda-İş Sendikasından kurtulmanın yollarını arıyoruz, taşeron işçiler sendikalı (Öz Gıda-İş) olmaya çalışıyor, çabalıyorlar. Çünkü 3-5 kuruş daha fazla (ikramiye, sosyal haklar) ücreti hayal ediyorlar. Halbuki onları böyle kölelik şartlarında çalıştıran Öz Gıda-İş Sendikası ve patronların anlaşmasıdır.
Ülker patronu istediğinde Öz Gıda-İş Sendikasını parmağının ucuyla fırlatıp atabilecek olanaklara sahip. Topkapı Ülker’de zannedersem taşeron işçiler kadrolu işçilerden sayıca daha fazlalar. Türkiye çapında fabrikalarına işçi alımlarında Öz Gıda-İş Sendikasının referansı geçerliliğini koruyor. Ülker fabrikasıyla Öz Gıda-İş Sendikası etle tırnak gibiler. Sosyal hak diye daha önce kazanılmış olan ikramiye ve sosyal haklarımız Öz Gıda-İş’in TİS’lerinde elde edilen haklarmış gibi gösteriliyor. Gerçeğin böyle olmadığını ben ve benden önceki ağabeylerden öğrenmiştim. DİSK’in olduğu dönemde daha fazla haklarımız varmış. Ve bugünkü haklarımızın o günlerden kaldığını düşünüyorum. Patron Öz Gıda-İş’in elindeki sosyal hakları sıfırlamıyor ki sendika bunları silah olarak kullanmasın.
Ben 2004 yılından bugüne kadar 4-5 sözleşme yaşadım. Ondan önce sözleşme süreçleri yaşadım. Yani 10 sözleşme sonrası aldığım ücret 1000 lira civarında. Her yıl için yüzde 10 oranında enflasyon zammını dahi alsaydım bugün aldığım ücret 2000 liranın üzerinde olması gerekirdi. Ama nerede; hükümetin asgari ücrete yaptığı zamla bizim TİS’lerde kazandığımız ücret zammı at başı gidiyor. Asgari ücretten 40-50 lira kıdemine göre 100-200 lira fazla ücret alıyoruz. Bunun adına toplusözleşme, sendika diyoruz.
Toplusözleşmenin nasıl hazırlandığını nasıl bittiğini kimse bilmez Ülker’de. Belki adamlar temsilci atanır, seminerlere giderler, lüks otellerde ağırlanırlar, döner gelir fabrikaya. İşveren vekillerinin gözüne girerse ona göre yükseltilir sendikada. Bir bakmışsın şubede sonra genel merkezde. Sendikanın Genel Başkanı Mehmet Şahin’in veya diğer yöneticilerin birçoğunun arkadaşları da sendikacı olarak (temsilci, şube yöneticisi) çıkar sonunda. Akraba ilişkileriyle yönetmeye başladılar fabrikayı. Fabrika temsilcilerinin, taşeronların yine sendikacılarla yakın bağları olduğunu düşünüyorum. Net bilgim olamaz çünkü kafamızı kaldıracak bilgi edinme şansımız olmuyor. Fakat sendikalı bir işyerine kuzu kuzu taşeron yerleştiriliyor, sendikanın bir itirazı olmuyor. Aynı ücreti paylaşıyoruz gıkı çıkmıyor kimsenin, alan memnun veren memnun havası yaratılıyor Ülker’de. Patron ve Öz Gıda-İş Sendikası el ele taşeron patronlarıyla yola devam ediyorlar, bakalım nereye kadar.
Allah’a ısmarladık.


Bu nasıl sendika, nasıl çalışma?

Ülker’den bir işçi/İSTANBUL

Sevgili gazete okurları ben 18 yıldır Ülker’de çalışıyorum. Aldığım net maaş 1050 TL. Niye bu kadar düşük diye soracaksınız? Sendikanız var. İki yılda bir sözleşme imzalıyorsunuz. Hiç mi zam almıyorsunuz diye düşüneceksiniz. 3 yıllık, 5 yıllık, 10 yıllık çalışan arkadaşlarımın aldığı ücret asgari ücretin 40-50 lira daha fazla neredeyse. 10 yıla yakın süredir çalışan arkadaşlarımızın aldığı ücretin 900-1000 lira arasında olduğunu söylesem yanlış olmaz. Ama bizlerin nasıl geçindiğimizi sorarsanız cevabını veririm. Bizler iki vardiya halinde 12 saat çalışıyoruz, yani günde 3.5 saat mesai yapıyoruz. Topkapı Ülker’le oturduğumuz mahallelere gidip gelmek 2-3 saatimizi alıyor. Yani iş için 15-16 saatimiz gidiyor. Çoluk çocuğumuzu uyurken görmek, hafta sonu çalışmayı da işin içine katarsak tam bir robot gibi oluyoruz. Hısım akrabayı göremiyoruz. Cenazeye gitme, hasta olunca doktora görünme hastaneye gitme gibi sorunlarla cebelleşiyoruz.
Ustabaşı ve şeflerle sorunlarımız olduğunda sendikayla yüz yüze geliyoruz. “İş var doktora gidemezsin”, “Sen pek hastaya benzemiyorsun”, “İş var izin vermem”, “Mesaiye kalmak zorundasın” ,”Önce iş”...  gibi lafları önce ustalardan duyduğumuz gibi sendika (Öz gıda-İş) temsilcilerinden de hatta daha fazlası olan “Sonra seni işten atarlar, ben karışmam” cevabını alıyoruz.
Yani anlayacağınız sendika yöneticileri ile onların fabrikaya atadıkları temsilciler, ustabaşlarından daha tehlikeli desem yanlış anlamayın. Ben daha önce çeşitli işyerlerinde çalıştım ve sendikaları tanımazdım. Normal insani sorunlarımızı ustabaşlarıyla veya patronlarla konuşur hallederdik. Ülker’de sendikayla tanıştım. İkramiye var, sosyal haklar var diye sevindim. Hemen işe girişte sendikaya üye oldum. Sendika yönetimine nasıl teşekkür ettiğini bilmiyordum, önemsemiyor ve bilgi edinmekte istemiyordum. Ama yıllar geçtikten sonra bunları sorgulamaya başladım. Arkadaşlarla tartışmaya, konuşmaya başka sendikalarla sendikacılardan fikir almaya başladım. Gördüm ki sendikalarda her şeyi işçiler belirlermiş, seçimler olurmuş, TİS’i işçiler hazırlarmış, işçilerin bilmediğimiz hakları varmış. Bunları araştırmaya başladım. Aidat ödediğimiz Öz Gıda-İş Sendikasının nasıl bir sendika olduğunu daha iyi anlamaya başladım. Yukarıdan aşağıya yani baş temsilcimizin fabrikadaki varlığı işverenin ve ustabaşlarının işine yarıyor. Hemşericilik yapıyor. Fabrikaya işçi aldırıyor. Sanki üretim müdürünün görevini o yapıyormuş gibi davranıyor. Tuvalete gidip gelmelerde, izin almalarda, yıllık izine çıkmalarda hiçbir kural tanınmıyor. Sendikada torpilli olanın işi hallediliyor. Sendikacılarla içli dışlı olanlar izine gidiyor, tatile gönderiliyor.

ÖNCEKİ HABER

Sorumlu Erdoğan\'ın \'Vatansever\' şirketi Limak

SONRAKİ HABER

‘Altı üstü bir gazete’ diye bakmamak gerek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...