27 Temmuz 2014 06:00

Futbolun spot ışıkları Katar’ı değiştirebilir mi?

Bu yaz, Brezilya’daki Dünya Kupası’nın taşkınlığı, ülkenin ekonomik hiyerarşisine karşı sokak protestolarını ateşledi. Ancak 2022 Dünya Kupası ekonomik eşitsizliğin çok daha şiddetli olduğu bir ülkede, Katar’da gerçekleştirilecek ve pek fazla protesto yaşanması beklenmiyor. Ülkenin en yoksul işçileri sessiz bir esaretin altında çalışmaya zorlanırken, tek göreceğimiz şey devasa çöller ve gökdelenler olacak.

Futbolun spot ışıkları Katar’ı değiştirebilir mi?
Paylaş

Michelle CHEN

Bu yaz, Brezilya’daki Dünya Kupası’nın taşkınlığı, ülkenin ekonomik hiyerarşisine karşı sokak protestolarını ateşledi. Ancak 2022 Dünya Kupası ekonomik eşitsizliğin çok daha şiddetli olduğu bir ülkede, Katar’da gerçekleştirilecek ve pek fazla protesto yaşanması beklenmiyor. Ülkenin en yoksul işçileri sessiz bir esaretin altında çalışmaya zorlanırken, tek göreceğimiz şey devasa çöller ve gökdelenler olacak.
Bu minyatür petrol imparatorluğunda, küçük bir elit, çoğunluğu oluşturan göçmen işçiler üzerinde hüküm sürüyor. Bugün binlerce göçmen, modern, sanat eseri stadyumları inşa ederken insan hakları savunucuları da Katar’daki antik çalışma rejiminin lağvedilmesi için mücadele veriyor.
İnsan hakları savunucuları Dünya Kupası’nın gerçek maliyetini, sayısı artan göçmen işçi ölümleri üzerinden hesaplıyor. Dünya Kupası’nın Katar’da düzenleneceğinin açıklanmasından bu yana ülke genelinde 1200 işçi yaşamını yitirdi. 2022’ye kadar bu sayının 4 bini bulması bekleniyor. Müdafiler, tesis ve çevresindeki altyapı inşaatlarındaki işçilerin, berbat çalışma koşulları sebebiyle yüksek bir ölüm oranıyla karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Ölüm sebepleri, inşaat alanlarındaki kazalardan, kalp krizlerine ve intiharlara kadar uzanıyor.
Son haftalarda Katar hükümeti, iş sözleşmesi kanununu güçlendirme, barınma standartları ve ücretlerde iyileştirme gibi bir dizi iyileştirmeyi öneren bir reform planı ortaya attı. Katar hükümeti, diğer Körfez ülkelerine göre bu konuda daha açık olsa da, asgari ücret, sendika hakkı gibi temel noktalarda beklenen adımları atmadı ve reformlar için de belli bir zaman dilimi vermedi.
Reform planı, göçmen işçiler konusunda daha fazla şeffaflık ve işçilerin ülkeleriyle işbirliği önerirken, sorunun kaynağında yer alan kafala sistemine –isim değişikliği dışında- dokunmuyor.

GÖÇMEN İŞÇİLER TUTSAK KONUMUNDA

Medya, Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ITUC) ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kurumların araştırmaları kafala sistemiyle, çoğunlukla Güney Asya’dan ülkeye getirilen işçilerin berbat kamplarda barındırıldığını, iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı inşaat alanlarında risk altında gün boyu çalıştırıldığını, sık sık ücretlerine el konulması gibi hak gasplarının mağduru olduğunu ortaya koyuyor. Ancak yaşanan en önemli sorun toplumsal ve politik izolasyon. İşçiler, kafala sistemi altında yasal olarak patronlarının tutsağı konumunda, iş değiştirme ya da ülkeyi terk etme hakları yok.
Göç İncelemeleri üzerine çalışan Akademisyen Ray Jureidini’nin kaleme aldığı Katar Foundation’ın raporu, göçmen işçi gönderen ülkelerle, işçi alımı konusunda standarda bağlanan etik bir sistem geliştirilmesi gerektiğini ve göçmen işçileri büyük bir borç altında bırakan işe alma ücretinin düşürülmesini öneriyor. Rapor, iş sözleşmesinin de şeffaf hale getirilmesini ve standart hale getirilmesini talep ediyor. Bununla beraber rapor, işçilerin seyahat özgürlüğü, işverenden bağımsız hareket edebilme, işten ayrılabilme ya da ülkeyi terk edebilme gibi temel sorunlarına değinmiyor. Ayrıca eşit ücret yasasını da “Katar vatandaşları dünyanın en yüksek gayri safi milli hasılasına sahip” diyerek reddediyor. Rapora göre, göçmen işçilerle Katarlılar arasında mukayese edilebilir bir ücret eşitliği getirmek olanaksız.
İşçi hakları savunucuları, kafala sistemindeki göçmenlerin patronlarına karşı neredeyse hiç yasal hakkının olmadığına dikkat çekiyor. Katar üzerine hazırlanan ITUC raporu Filipinli bir şoförün sözlerini şöyle alıntılıyor: “Yetkililere şikayette bulunmaya korkuyoruz. Şikayet eden işçilerin ya kara listeye alındığını, ya sınır dışı edildiğini ya da tehdit edildiğini görüyoruz. Yöneticilerimiz bize grev yapan işçilerin 12 saat içerisinde sınır dışı edildiğini söyledi.”
Sözleşmeli göçmen işçiler, işlerini kaybetseler dahi patronları izin vermediği sürece ülkeyi terk edemiyor. Kaçan ya da patronları tarafından “terk edilen” işçiler evsiz, işsiz ve yabancı topraklarda kapana kısılmış halde kalıyor.

KAFALA SİSTEMİ LAĞVEDİLMELİ

Hak örgütleri, Katar’daki göçmen işçilerin sorununun yasaların uygulanmaması değil, işçi sözleşmelerinin işverenle işçi arasında karşılıklı bir ortaklıktan ziyade onları kontrol altında tutmak üzere tasarlanması olduğunu vurguluyor. Bu anlayış işçileri çok daha baskıcı bir sistemin içerisine hapsediyor.
Sendikacılar, kafala sisteminin tamamen lağvedilmesi, garanti asgari ücret, uluslararası standartlarda örgütlenme ve toplu sözleşme hakkı taleplerini açıkladı. ITUC, 2022 Dünya Kupası oylamasının yeniden yapılması yönünde girişimlerde de bulundu.
ITUC Genel Sekreteri Sharran Burrow, The Nation’a e-posta yoluyla yaptığı açıklamada Katar Foundation’ın son önerilerinin göçmenler eşit muamele görmediği ve adalete erişim hakkına kavuşmadığı sürece anlamsız olacağını belirtti.

KAFALA LAĞVEDİLİRSE CİN ŞİŞEDEN ÇIKAR!

Ancak Katar’da çalışma reformunun önündeki bir diğer engel de ülkedeki devasa demografik dengesizliğe karşı duyulan toplumsal ve kültürel kaygı. Katar nüfusunun yüzde 85’ini göçmen işçiler oluşturuyor. Bu dünyadaki en yüksek oranlardan biri.
Uzun yıllardır Ortadoğu futbolu ve siyasetini takip eden, aynı zamanda Singapur’daki Nanyang Teknoloji Üniversitesi’nde çalışan James Dorsey, Katar’ı yöneten “aydınlanmış otokrasi”nin çalışma koşullarında belli iyileştirmelere gitme konusunda açık olabileceğini ancak temel değişimin kültürel alanda başlatılması gerektiğini söylüyor. Dorsey’e göre eğer Katar bürokrasisi, sendika hakkı, örgütlenme özgürlüğü gibi konuları gündemine alırsa, bunun sonucu olarak ülkenin azınlık iktidarının sonunu getirebilecek bir toplumsal ve siyasi yeniden yapılanma da kaçınılmaz olarak yaşanacak.
Katar, kültürel ve ticari yatırımlarla “yumuşak güç” edinme çabasının karşılığında dünya çapında bir ilgiye mazhar olurken aynı zamanda değişim de toplumsal baskıyla beraber hızlanıyor.
“Katarlılar, Dünya Kupası’nı düzenleme hakkının sadece kendilerine değil başkalarına da çeşitli fırsatlar yarattığının farkına varıyor” diyen Dorsey ülkedeki işçi ölümlerine duyulan kamuoyu tepkisini hatırlatarak, “Böylece aniden Af Örgütü ya da İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kurumlar ahlaki bir yaptırım gücü elde etti” yorumunda bulunuyor. Dorsey, ITUC’a da değinerek “153 ülkede 175 milyon üyesi olan bu konfederasyona üye işçilerin çoğunluğunun futbolsever olduğunu iddia edebiliriz. Yani üyelerini harekete geçirme gücüne de sahipler” diyor.
Futbolun küresel popülaritesinin sağladığı spot ışıklarının altında Katar, nihayet ülkedeki sömürü çarkından sorumlu tutulabiliyor. Dünya genelindeki futbolseverler de kısa süreli bu spor etkinliği için en büyük bedeli işçilerin ödediğini görebilecek.

KADIN EV İŞÇİLERİ İSTİSMARA KARŞI DAHA SAVUNMASIZ

Dünya Kupası çalışma kamplarının yanında kadın ev işçileri de sömürü ve istismara karşı çok daha savunmasız durumda. Üstelik bu kez işin içine cinsel şiddet de giriyor. Her yıl binlerce ev işçisinin işvereninden kaçtığı belirtiliyor. Kendisine tecavüz eden işvereninden kaçan bir ev işçisi ITUC’a şunları söylüyor: “Katarlı bir erkek gördüğüm zaman korkuyorum çünkü beni yakalayıp cezaevine koyacaklarını ve Filipinler’e geri göndereceklerini düşünüyorum. Sponsorunuzdan kaçmak çok zor çünkü hiçbir yasal belgeniz yok ve bir kez kaçtığınız zaman iyi bir iş bulmanız imkansız.”

*The Nation’dan kısaltarak çeviren Mithat Fabian SÖZMEN

ÖNCEKİ HABER

Erdoğan'dan Fatih Terim'e stat hediyesi

SONRAKİ HABER

Yeni medya ile birey hem takipçi hem yayımcı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...