26 Temmuz 2014 06:00

Çay üreticisinin bir günü

Karadeniz'den çay üreticileri, sorunlarını ve yaşadıklarını evrensel'e yazdıkları mektuplarla dile getirdi.

Çay üreticisinin bir günü
Paylaş

Kani KARA
Çay Üreticisi / Rize-Fındıklı


Akşam oturdum evimin önünde, bir yanda dere sesi bir yanda yarını düşünüyorum. Sabah 05.00’te kalkacağım, kahvaltı faslından sonra havanın serin ve yağışsız olmasını umut edip doğru 86 model anadol arabamla çay tarlasının yolunu tutacağım.
Çay toplarken de bir yanda kulağım telefon sesinde olacak; gelecek olan mesajları kontrol edeceğim, gelen gereksiz onca mesaja zorunlu olarak bakıp ÇAYKUR’dan ya da herhangi bir özel sektörden gelen mesajları okuyacağım. ÇAYKUR’dan gelen mesaj bana günlük kontenjanımın düşüp düşmediğini bildirirken, özel sektörden gelen mesajlarsa fiyatımı belirleyecek.
Çaylıktayım, artık çayımı topluyorum. İkinci sürgün aşamasındayım. Ürün güzel, birinci sürgünde dondan dolayı uğradığım kaybı sanırım ikinci sürgün toparlayacak en azından diye düşünüyorum. Ama fiyat ne olacak ya da kotayı doldurabilecek miyim? Bunun belirsizliğinde artık herkesin mesai saati de başlıyor.Kulaklar kepçe, telefondan gelecek mesaja odaklanmışım. Aha mesajda geldi ilk mesaj ÇAYKUR’dan. 20 kilo olan kontenjan 15 kiloya düştü mesajı da geldi. Aradan 1 saat geçti özelden mesaj gelmedi derken o da geldi. Peşin alımlarda 1300 liradan 1250’ye düştü fiyatımız, vadeli alımlarda 1300 liradan ocak şubat ödemeli... Özel sektörden gelen mesajlar birbirini kovalıyor. Değişik fiyatlar ve değişik ödeme tarihleriyle.
Bu moral bozukluğunda çay toplamaya devam. Hava da sıcak, çay bezlerini serecek, onları kurumadan koruyabileceğin bir yer de yok. Gene gitti diyorum kendime; güneşten dolayı çay satma zamanına en az 5-10 kilo. Artık bu sıcakta ve bu moral bozukluğunda çay nasıl toplanabilir ki. Elim kolumun makası kullanmaya cesareti yok bir türlü. Ama toplamaya devam. Ha gayret toplaman lazım diyorum kendime ve Polyanacılığı devreye sokuyorum. Yarın daha güzel olacak diyorum kendi kendime. Güneşin altında öğlen yemeği ve artık çay satma zamanı. Yükledim topladığım çayları anadol arabama ve doğru çay alım evlerine. Alım evinin önü kalabalık herkes orda, herkes çayını satıyor. Sıra bana geldi koydum kantara çayımı tartıldı gelen kilodan bez payı kesiliyor. Her bir bez payı bir kilo. Asla bir kilo gelmeyecek bezden nedense bir kilo kesilir hep. Gene gitti 10 bezde on kilo. Şimdi sıra geldi boşaltıp çayları karıştırma zamanı. Al eline tırmığı ve karıştır bakalım çayı. O işi de halletik özel sektöre verdik. 1250 liradan çayı peşin neden peşin kış boyu yaptığımız harcamaların parası ödenecek bakkala toptancıya... Esnaf bir an önce para bekliyor. Haklılar da. 6-7 ay beklemiş seni, aldıklarını yazmış deftere, şimdi hepimizin bu parayı bir an önce ödeme zamanı. Bir de anadola koyacak benzin parası lazım. Onu veresiye kimse vermiyor peşin vermezsem dönemem, 3 sürgünü toplayamam. Peşine ucuz ucuz vermeye devam. ÇAYKUR’da iş kolay zaten kota var. 150 kilo tırmıkla karıştırması kolay, kantara koyulması kolay. Zaten az çay, bir çırpıda bitti işim.
Oturup yaktım bir sigara çocukluğumdan beri çay sattığım alım evine bakıyorum. Eskiden her şey ne kadar farklıydı. Bu çay alım evinde yedi kişi çalışıyordu: Bir eksper, bir alım evinin sorumlusu, bir kantarcı, bir kayıtçı ve 3 işçi vardı. Bu 3 işçi çayları kantara koymaya yardım eder çayı kendileri karıştırır sen sadece çayı alım evine götürürdün. Nerede o günler... ÇAYKUR sadece bir kişi çalıştırıyor kantarcıda o kayıtcıda o eksperde o işçiler de biz oluyoruz. Tabi bunu gören özel sektör de aynını yapıyor. Her işi köylü üretici yapmak zorunda bırakılıyor. O saate kadar zaten imanım gevremiş güneşin altında çay toplamaktan, bir çayı karıştır kantara koy derken artık bende mecal kalmamış. Gidip birde çay toplamaya devam etmek zorundayım. Çünkü 25 günde bitmeli çay yoksa sertleşip tarlada kalacak. Sigaram da bitti kalktım anadol arbama bindim çay tarlasına doğru yola devam.
Yolda  aheste aheste gidiyorum. Ayağım gaz pedalına daha fazla basmıyor, yorgunum çünkü. Aradan geçecek olan zamanda dinlenmiş olacağım az da olsa. Bir yandan da düşünüyorum acaba var mı dünyada alıcının fiyat belirlediği bir ülke. Ya da üretenin bir türlü bilmediği fiyattan malını sattığı başka bir ürün. Ya da biz üretici köylüler neden bu ülkede söz sahibi olamıyoruz. İlkokulda öğretildiği gibi ülkemde her tarım ürünü yetişirken neden hâlâ yurt dışından tarım ürünlerinin bu ülkeye girişi olup, kendi köylüsünün ürettiği ürünün hiç kıymeti olmayan başka bir ülke var mı? Bütün çay sektöründeki özel sektör anlaşıp, bizim ürünlerimizi ucuza almayı başarıyor da neden biz köylüler birleşip kendi ürünümüzü hak ettiği fiyattan satamıyoruz. Ya da en azından her gün bir süpriz beklemek zorunda kalıyoruz düşer mi ya da artacak mı diye.
Eh; yol da bitti çay toplamaya devam...


DON ZARARLARI KARŞILANSIN

Murat ALİŞAN
Çiftçi / Rize-Fındıklı


29-30 Martta yağan kar ve zirai don sonucu ürünlerimizde yüzde 100’e varan zararlar oluştu. Bu durumun afet kapsamına alınıp zararlarımızın bir kısmının devlet tarafından karşılanması için kaymakamlığa dilekçe verdik. İlçe tarım müdürlüğüne tespit ettirdik. Fakat devlet bizim yapacak bir şeyimiz yok, tarım sigortası yaptırsaydınız dedi ve aradan sıyrıldı. Öz eleştiri yapmak gerekirse hakkımızın hukuğumuzun peşine sonuna kadar gitmedik. Birliklerimizi, kooperatiflerimizi, sendikalarımızı işler kılamadık. Devleti sermayeyi tanıyoruz ama belki biraz kendimizi sorgulamalıyız diye düşünüyoruz.


ÇAY SORUNU HES SORUNUYLA KARŞI KARŞIYA

Hamdi GÖKDENİZ
Çay üreticisi / Artvin-Arhavi


Çay Karadeniz’de, yaklaşık 1,5 milyonu aşkın insanın alternatifsiz tek geçim kaynağıdır. Sarp sınır kapısından başlayıp, Karadeniz sahili boyunca devam eder. Çay üretimi, iklim şartları ve Karadeniz’in dik yamaçlı arazisinde geçimi sağlamak için tek alternatiftir. Durum böyleyken gelmiş geçmiş iktidarların çaya, tarıma verdiği önem ortadır. IMF politikaları ile tarım yok edildi. Üreticiler özel sektörün kucağına atılmış durumda. Taban fiyatın altında, adım başı bir kamyon ve bir kantarla peşin ödeme pankartları ile çay alıyor. Bir de ÇAYKUR alım yerlerindeki sorunlar bulunuyor. Eskiden bir çay eksperi, kantarcısı, işçisi olmak üzere en az beş kişi ile alım yaparken; şimdi bir kişi ile alım yapılıyor. Ayrıca eksper üzerinde çeşitli baskılarla çalışma ve çay üretimi baskılanmaya çalışılıyor. Zaten emeğinin karşılığını alamayan çay üreticilerinin bir de bu yıl iklim koşullarından ötürü soğuktan çayları yandı.
Tarım sigortası da bu zararı karşılamadığı için üreticinin bu yılki çay gelirinde yüzde 30 kayboldu, buhar oldu. Bunun yanında tüm Türkiye’de baş belası olarak ortaya çıkan HES’ler kanser gibi bütün Karadeniz’e yayılıyor, üreticiler bir de bu virüsle uğraşmak zorunda kalıyorlar.
Kısaca çayın yetiştirilmesinde en önemli etken iklim ve toprak. Yıllık sıcaklık ortalamasının 14 derecenin altına düşmemesi, toplam yıllık yağışın 2 bin milimetreden az olmaması ve aylara göre dağılımının düzenli olması, bağıl nem oranının ise en az yüzde 70 olması, çay bitkisinin normal gelişimi için gerekli şartlar olarak sıralanıyor. Torba yasalarla bu ülkenin başına musallat olanlara yeni haklar verilirken, vatandaşa bugüne kadar eziyet, sıkıntı ve cefa verilmiştir.
Artvin-Arhavi, köylerinde vadilerinde 15 adet HES yapma girişimi devam ediyor. Bunlardan bir tanesi de Arhavili olan bir firma tarafından yapılmak isteniyor. Arhavi Elektrik Dağıtım Şirketi tarafından Konaklı köyü, Ciğani Deresi üzerinde yapılmak istenen Kavak I,II HES projesi nedeniyle susuz kalacak. Çayı, fındığı, kiviyi, yaşam alanlarını mahvedecek projeye karşı eylem yapan köylülere desteğe gelen, komşu ilçe yaşam savunucularına saldıran taşeron şirketin sahipleri ve saldırılara rağmen yılmadan aslanlar gibi köyüne, tarımına ve deresine sahip çıkan Konaklı köylüleri, HES’lerin yakın gelecekte çay tarlalarının can suyunu tüketeceğini ve kurumasına yol açacağını biliyorlar. Bunun için azimle mücadele ediyorlar. Çay üretimimiz aynı zamanda bu belayla baş başadır. Bunun için çay sorunu ile çevre sorununu birleştirip mücadele etmeliyiz.

ÖNCEKİ HABER

Avrupa ülkeleri Filistin’e hâlâ gözlerini yumuyor

SONRAKİ HABER

Erdoğan: Bunlar Hitler\'i aştı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...