24 Temmuz 2014 06:00

Gençlerin yazarı Zehra İpşiroğlu’ya mektup

Sennur Sezer, 'Gençlerin yazarı Zehra İpşiroğlu’ya' mektup yazdı...

Gençlerin yazarı Zehra İpşiroğlu’ya mektup
Paylaş

Sennur SEZER

Merhaba Zehra İpşiroğlu,
Adın benim için, hep gençler için yazdıklarınla anımsanacak: Gençler İçin Sorunlar ve Çözümler (Nazan İpşiroğlu, Şeyda Ozil ve Oya Adalı ile birlikte), Çağdaş Türk Yazını Yazın Öğrenimi İçin Temel Bir Kaynak, Bugünden Düne Dünden Bugüne (Nazan İpşiroğlu ile birlikte), Gençler İçin Nazım Hikmet Oyunları/Çalışma ve Malzeme Kitabı, Yollar, Yerler, Yüzler, Pinokyo Kral Übü’nün Ülkesinde, Eleştirinin Eleştirisi, Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim... Kitaplarının tümünü sıralarsam mektuba yer kalmaz.
Oysa yeni kitabın Kadınların Gözüyle Yazmak ve Yaşamak* gençler için daha önemli. Türkiye’de ve dünyada kadın olarak kalıp kendini ifade etmenin 12 yolu  somut olarak anlatılıyor. Zeynep Oral, Pelin Şener, Gülsüm Cengiz, Berin Uyar, Arife Kalender, Ayşe Sarısayın, Songül Kaya Müge İplikçi, Ayşe Kilimci, Mine Söğüt, Nurten Kum, yazar olarak da eylemlerle de kadın hakları savaşımının etkin kişileri. Kadına karşı olmanın bir toplum ve yönetim politikası durumuna geldiği günümüzde kitabın sorgulayıcı bir kimlik taşıyor.
(Bu savaşımı yurt dışında özellikle göçmen emekçi kadınlarla verenlerin emeğini gözden kaçırmamak gerekli.)
Sevgili Zehra, kitabında yer alanlar arasında çok sevgili arkadaşlarım var. Onların kimilerini yıllardır göremedim. Okurken gözyaşlarımı tutamadığımı söylemeli miyim?
“(...) Nikâh kıyıldı, öpüşme kâbusu bitti. Eve gidildi tekrar, babaannem ve annem donatmışlar sofrayı. Yedik içtik neşeyle. Saat henüz dokuz olmuştu ki, biz Ertan’la kalktık, “Balayına çıkıyoruz, az sonra trenimiz kalkıyor” diyerek herkesin şaşkın bakışları arasında evden çıkıp Kimya İş Sendikası’na gittik. Çünkü ertesi güne dergiyi baskıya yetiştirmemiz gerekiyordu. Bu “yüce” sorumluluk duygusuyla yalan söylemiştik sevdiklerimize. Sonraki günlerde sokaklarda dolaşırken bir gören olacak da balayına çıkmadığımızı anlayacak diye çok huzursuz olmuştum.
Şimdi düşünüyorum da neden mutlu günlerimizin tadını çıkarmadık sanki? Yıllar sonra, 2000 yılında Almanya’da Ertan’ı kaybettikten sonra, yakılmak üzere bekletildiği krematoryumda defalarca ziyarete gittim. Yüzünde uyuyormuş gibi huzurlu ama soran bir ifade yakaladım her seferinde. O kadar yıl neden işlerimizden bir an olsun ayrılıp da bir tatil bile yapamadık? Neden el ele tutuşup kendimizi dalgalara atamadık? Neden kendimizi, ota, yeşile, doğaya bırakamadık? Onun sıcak küllerinin bulunduğu bakır küpü ellerime alıp toprağa vermek üzere açılan çukura doğru yürürken tüm yaşamımız geçti gözümün önünden. Üç yıllık ayrılıktan sonra Berlin’de bir otelde buluştuğumuz ilk gece kocaman bir yatakta, o bir uçta ben diğer uçta, sadece ellerimiz birbirimize değerek sabaha kadar yatmış, tek kelime konuşmamıştık. Ertan uyumuştu sabaha karşı. Yıllar sonra Essen’de bir krematoryumda da aynı ifadeyi göreceğimi bilmeden kalkıp yüzüne bakmıştım.”
Bu satırlar Berin Uyar’ın. Kadınların Sesi dergisi sorumlusuydu. 1980 eylülünde kardeşi Zerrin ile ikisinin 15 günü aşkın süredir Esentepe’de olduklarını avukatlarına ben haber verdim. Sonra Berrin’in o inanılmaz kadın koğuşu mektubu. Hiç tanışmıyormuşuz gibi yazılmış. (Bütün hapishane mektuplarım gibi YAZKO’nun el konan eşyalarıyla kim bilir nereye gitti...) Ve Almanya yolculuklarından birinde bir havaalanında ayaküstü bir merhaba.
Sevgili Zehra İpşiroğlu, sen okurlarına 12 gerçek öykü/roman aktarmışsın. Her biri inanılmaz bir takım ayrıntılar taşıyor. Bu emeğin için ayrıca teşekkür borçluyum sana.
Hadi Ustamız Nâzım gibi söyleyeyim: Bu kitabı düşünene/tasarlayana, yazanına, dizenine, düzeltenine, basanına, dağıtanına, okuyana... binlerce sevgi ve saygı.
Gençler için yazıyorsun, hep genç kal…
*Kadınların Gözüyle Yazmak Ve Yaşamak, Hazırlayan Zehra İpşiroğlu, Cumhuriyet Kitapları, 335 s. 24 TL

ÖNCEKİ HABER

Bu oyunları seyirci yazdırdı

SONRAKİ HABER

Kâr yoksa, bonzai ile mücadele kimin umurunda!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa