07 Temmuz 2014 06:00

Babam eve kuma getirdi ve sonra...

Merhaba, Ekmek ve Gül okuyucuları;Ben 17 yaşındayım. İyisiyle kötüsüyle bir şekilde geçip gidiyordu hayat. Babam İstanbul’a tayin isteyene kadar, her ailede olan ufak tefek maddi manevi sıkıntılardan başka hiçbir sıkıntımız yoktu. Babam nedeni belirsiz bir şekilde çok fena bir şekilde değişti. Şimdi bugün hayatımızda bir kadın daha var. Babam, anneme kuma getirdi. Normal altı kişilik bir aile, birden yedi kişilik oldu.

Babam eve kuma getirdi ve sonra...
Paylaş

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’nden bir kadın/İSTANBUL

Merhaba, Ekmek ve Gül okuyucuları;
Ben 17 yaşındayım. İyisiyle kötüsüyle bir şekilde geçip gidiyordu hayat. Babam İstanbul’a tayin isteyene kadar, her ailede olan ufak tefek maddi manevi sıkıntılardan başka hiçbir sıkıntımız yoktu. Babam nedeni belirsiz bir şekilde çok fena bir şekilde değişti. Şimdi bugün hayatımızda bir kadın daha var. Babam, anneme kuma getirdi. Normal altı kişilik bir aile, birden yedi kişilik oldu. Alt-üst bir hayat bizi bekliyordu. Buna baş kaldırmak çözüm değildi. Çünkü babama göre normal değildi bu, ama kabullenilebilir bir şeydi. “Beğenmeyen varsa çekip gider bu diyardan” derdi hep. Annem ilkokul görmemiş, ailesi arkasında olmayan, hiçbir manevi ve maddi gücü olmayan bir kadın. Ablam, ben ve kardeşlerimin okuması, yaşayabilmesi için bu diyarda olmak zorundaydı. Gel zaman git zaman babamın ikinci karısından bir kardeşimiz oldu. Babam kimseye güvenemeyeceğini söyleyerek, çalışan ikinci eşinin çocuğuna annemin bakmasını istiyordu. Bunun olması için, ayrı olan evlerimizin birleşmesi gerekiyordu. Bütün bunlar oldu. Şimdi bir evde annem, babam, babamın ikinci eşi ve çocuğu, ablam, ben ve iki kardeşim daha aynı çatı altında yaşıyoruz.
Babam hayatına giren kadınlardan dolayı mı yoksa kendi gericiliğinden dolayı mıdır bilmiyorum ama hiçbir şekilde bana ve ablama güvenmiyor. Ben bugün çalışmak istediğimde bana ağza alınmayacak sözlerin yanında amacımın aslında çalışmak olmadığını ve çok başka olduğunu söylüyor. Ne kastettiğini anlamak çok da zor değil. Kendi evladına güvenip, çalışmasına izin vermeyen, iki eşliliği kabullenilebilir gibi gören bir zihniyet... Bizim ev sürekli gergin bir ortama sahip. Ev bir balon gibi; balon nasıl küçücük sivri bir şeyden hemen patlıyorsa, bizim ev de öyle. En ufak şey, bir deprem gibi etki yaratıyor. Sürekli diken üstünde, sanki her an bir şey olacakmış gibi yaşamak... Bütün bunlar benim ve benden küçük kardeşleri-min psikolojisini alt-üst ediyor. Ceviz kabuğunu doldurmayacak nedenlerden dolayı, bir kadına yakışmayacak bir çok küfrü, lafı, hareketi yutmak zorunda kalıyoruz. Annem, ablam ve ben sürekli baskı altında yaşıyoruz. Bu olaylar bizim kendi aramızdaki bağları da bozuyor. Kendi içimizde birlik olamıyoruz. Kendi içimizde bile anlaşamıyoruz. Evimizde kimsenin kim-seye tahammülü yok. Herkes çok sinirli ve ortam  inanılmaz gergin. Kendi evinde bir şey yapacakken veya söyleyecekken beş kere düşünüyorsun “Acaba sonucu ne olacak” diye...
Babama göre kadın hizmet eder, ne dersen kabul etmek zorundadır, ne istesen onu yapmalıdır, kadın dışarı çıkmaz, kadın çalışmaz, çocuğa terbiyeyi bir tek kadın verir, kadın erkeğin sözünden çıkamaz, kadın hiçbir şey bilmez ve beceremez... Kadın ev temizler, çocuk bakar, yemek yapar, susar, okumadan, bilinçlenmeden kabul etmek zorundadır, kadın hesap soramaz ve soru da soramaz, kadın erkek ne diyorsa onu yapar. Ve babama göre kadın kabullenmiyorsa, beğenmiyorsa bütün bunları, -çocukları dahil- her şeyi bırakıp gider.
Babama göre kendisi dışında, evdeki kadınların söylediklerinin önemi yoktur. Ondan başka kimse hiçbir şey bilmiyordur. Söylediği her şey kesinlikle doğrudur. Tartışılamaz, sorgulanamaz. Gerici bir zihniyete sahip bir baba işte... Sevgisizlik, ilgisizlik, güvensizlik, iftira, saygısızlık içinde yaşıyoruz. Kardeşlerim bu ortamda yetişiyor.
Babam, abes olmayan küçücük bir hareketin, davranışın altında bile bir şeyler arar. Çatacak sinirlenecek olay çıkaracak şeyler. Yanlış bir şey yapmasan bile hatalıymışsın gibi davranır. Yer- zaman farketmeden sürekli ezer seni. Evde birisi küçük bir hata yapsa, herkesi, özellikle annemi sorumlu tutar. Olan her şeyden kendi hatalarından bile annemi sorumlu tutar. Anneme yüklenir. Annem okutulmadığı için ona karşı sürekli “cahil”der ve o gözle bakar. Bizim yanımızda, kardeşlerimin yanında sürekli onu ezer ve hor görür. Her söylediği ile dalga geçer. Bunları kardeşlerimin yanında yaparak onların da anneme olan saygısını yitirmesine sebep olur.
Babama göre ev bir ülkedir ve bu ülkede baba koyar kuralları. Türkiye’de kanuna uymayan nasıl cezasını alıyorsa, bu ülkede de konulan kurala uymayan, şiddetle öder bedelini. Kâr etmiyorsa çekip gider, beğenmiyorsa da çekip gider. Yani sürülür ülkeden ya da terk eder ülkeyi... Benim annemin de diğer kadınlarında kaderinin değişmesinin tek yol biz kadınların birleşmesi ve mücadele etmesinden geçer.

 

ÖNCEKİ HABER

Sivas Katliamı ve değişmeyen gazetecilik

SONRAKİ HABER

Bizim dışımızda karar alınmasına karşı mücadele etmeliyiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...