06 Temmuz 2014 08:25

Bir seçim tablosu: Milyon dolarların karşısında halkın emeği

Memlekette yeni bir seçim yarışı başladı. 10 Ağustosta birinci tur, 24 Ağustos’ta ikinci tur seçimler sonucunda 12. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek. Adaylar açıklandı, başvurular yapıldı.

Bir seçim tablosu: Milyon dolarların karşısında halkın emeği
Paylaş

Levent TÜZEL*

Memlekette yeni bir seçim yarışı başladı. 10 Ağustosta birinci tur, 24 Ağustos’ta ikinci tur seçimler sonucunda 12. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek. Adaylar açıklandı, başvurular yapıldı. AKP Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı, CHP ve MHP çatı adayımız diyerek Ekmeleddin İhsanoğlu’nu, HDP ve demokratik halk güçleri de Selahattin Demirtaş’ı aday olarak belirledi. Daha doğrusu Demirtaş’ın aday olarak ortaya çıkmasında partisinin ve birlikte hareket ettiği demokratik güçlerin bir tartışma-müzakere süreci yaşadığı söylenebilir ancak diğerleri için böyle olmuştur demek pek mümkün değil. Başbakan hayallerini gerçekleştirmek ve korunaklı bir mevkii edinmek için bu süreci kendi belirlemiş ve yönetmiştir. İhsanoğlu’nun ortaya çıkışı ise kamuoyuna CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu tarafından duyurulsa da partisinin yönetici kademelerinin bilgisi ve görüşmesi dışında adeta “dışarıdan” servis edildiği konuşulmaktadır. Mecliste karşılaştığım hangi milletvekiline sordumsa hiçbirisi bilgisi olduğunu söylememiştir.

Bu Cumhurbaşkanlığı seçimi bir çok bakımdan tarihi değerde önem taşıyor. Bu adaylar açısından da böyledir, ülkemizin içinden geçtiği süreç açısından da böyledir. İlk defa parlamento değil doğrudan halk tarafından seçilecek olması ve adayların bunu avantaja dönüştürmek istemesi; krizlerle sarsılan sermayenin ekonomik ve siyasi istikrar arayışı, emperyalist planların gel-gitleri arasında debelenen dış politikanın yol açtığı meseleler, ulusal ve mezhepsel sorunlarının bölgesel planda daha sancılı bir döneme giriyor oluşu ve daha başkaca sorunlar yumağı ve arayış içindeki ülkemiz açısından “devletin tepesi” seçiminin elbette herhangi bir zamandaki Cumhurbaşkanı seçiminden çok daha özellikli olduğu açıktır.

Kendisine “milletin adamı” sıfatını yakıştıran Başbakan, kendi sınıfının mekanını tercih ederek Ticaret Odasında, Cuma hutbesi verir gibi, adeta din istismarının dibine vururcasına dualar ve vaatlerle, son zamanlarda sıkça yaptığı gibi şaşaadan ödün vermeden “Türkiye’yi uçurmak” üzere adaylığını ilan etti. Kampanyasını dayandıracağı siyasi hattı iki başlıkta açıkladı. Çok anlaşılır olduğu üzere “çözüm sürecinde” ısrar edeceğini ve “paralel devletle” mücadelesinin süreceğini söyledi. Çözüm süreci paketi, sadece beklenti içindeki Kürt yurttaşların oyunu almak için değil çatışmasızlık sürecinde bir nebze nefes almış ve barış umutları yeşermiş bütün kesimler için önem taşıdığından; destek göreceğinin farkındaydı. Paralel hikayesi ise 17 Aralıktan bu yana Erdoğan için “yolun sonu”nu getirmemek adına sarıldığı gerekçeydi ve işe yaradığı 30 Mart yerel seçimlerde sınanmıştı. Buradan devam edilmesi kendi başkanlık sistemi hayalleri ve soruşturmalardan sıyrılmak için adeta zorunluluktu. Bu şekilde 2023 vizyonu tutturulacak; tek adam olarak iktidarda kalarak hükümet, devlet organları ve ülke üzerindeki vesayeti sorunsuz sürecekti. Elbette bunun için “millete hizmet” yolunda milletin adamı olarak “terleyecek” yani darbe anayasasının diktatöre verdiği yetkileri sonuna kadar kullanacak, çoktandır geliştirdiği ve uyguladığı merkeziyetçi yönetimin şahikasını hayata geçirecekti. Halkın seçiyor oluşu adeta bu hedefin alt yapısını, gerekçesini oluşturuyordu.

EMPERYALİZMİN KONFERANSI

Bir süredir siyasi basiretsizliği ve beceriksizliği sınanarak doğrulanmış olan CHP yönetimi, MHP ile büyük uzlaşma ve Erdoğan’dan kurtulma adına kader birliği yaparak çatı adayı olarak İslam İşbirliği Konferansı genel sekreterliğini yapmış Ekmeleddin İhsanoğlu’nu paraşütle kamuoyuna sunmuştur. İslam İşbirliği Konferansı’nın, uygulama alanı Ortadoğu ve Asya’nın mazlum halkları olan bir emperyalist proje olduğu bilinmektedir. Kendilerinden habersiz belirlenen adaya ve de duruma şaşıran ama adapte olup kolları sıvamakta gecikmeyen CHP milletvekilleri bu partide çıkar birliğinin kolay kolay bozulmayacağını kanıtlamaktadırlar. Milliyetçi muhafazakar sağa açılmada devamlılık gösteren CHP için bu durum şaşırtıcı mıdır derseniz, öyle değildir. Kapitalist sermaye sınıfının “sol” makyajlı bir fraksiyonu olarak CHP emperyalizmin ihtiyaçlarıyla örtüşen dış politikasıyla, neoliberal sermaye programlarıyla, laiklikle alakası kurulamayacak bir devlet din kurgusuyla kimliğindeki soldan ve halkçılıktan fersah fersah uzaktadır. Bu nedenle benzer şekilde “dışarıdan” empoze edilen Dünya Bankası “yoksulluk uzmanı” Kemal Derviş’in mütedeyyin versiyonu Ekmeleddin beyefendiyi benimsemekte zorluk çekmemişlerdir.

Kutuplaştırma siyasetinin mecalsiz kurbanı durumuna düşen ve iddialarının karşılığı olmadığını bu adayı ile teslim etmiş olan CHP de yeni olan ne vardır? Seçim süreçlerinde milliyetçi, geçmişi karanlık adaylar göstermekte bir beis görmeyen; ittifaklar yaparken halkın değil düzen güçlerini ve ihtiyaçlarını gözeten CHP’de kendisine gönül vermiş tabanının arzuları ve beklentilerinin çok çok ötesinde bir düzen savunuculuğu vardır ve bu durum son aday tercihinde gizlenmeye gerek görülmeyecek bir açıklığa kavuşmuştur.

AYNI BAHÇENİN GÜLLERİ

Bu tablo aynı bahçenin gülleri diye de adlandırılan düzen adayları karşısında halkın; “halkların ve değişimin adayı” olarak çıkan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a dikkatlerin ve gözlerin çevrilmesini getirmektedir. Emek ve demokrasi savunucusu halk güçlerinin ortak adayı olarak saptanan Demirtaş, Erdoğan gibi “herkesin adayı” yalanına sarılmayacaktır. Nasıl ki önüne çıkan her muhalif harekete “sabredemeyip” acımasızca saldıran; emekçi çocukları, gençleri tokatlayan, kadını eşit görmeyen, sanatçıyı azarlayıp işçinin grevini yasaklayan Başbakan Erdoğan herkesin Cumhurbaşkanı olamayacaksa, Demirtaş da “herkesin” adayı olamayacaktır. İşçilerin kanını emen vahşi kapitalistin, insanlık suçları karşısında cezasızlıkla ödüllendirilen düzen bekçilerinin, halkın birikimini, değer ve çevre haklarını ranta dönüştürme peşindeki soysuzların, halkın inançları üzerinde tepinen din tacirlerinin; emeğe, demokrasiye, barışa inanmamış, değer vermezlerin temsilcisi olmayacaktır. Saflaşmayı doğru kurmak, demokratik bir geleceği inşa etmek, ezilmiş ve ayırımcılığa son verecek bir halk yönetimine yönelmek böylesi onurlu, birleşik, halklara bağlı ve sorumlu bir mücadelenin üzerinde yükselecek diyorsak emek demokrasi ve barış güçlerinin ortak adayı Selahattin Demirtaş bu iddiaların savunucusu ve temsilcisi olarak adayımız olacaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri bütün adaletsiz, eşitsiz, anti-demokratik yönüne rağmen demokrasi ve özgürlükler için birleşen ve güçlerini büyüten halk güçlerinin kazanımını sağlayacaktır. Halkın sırtından milyon lira ve dolarları biriktirenlerin karşısında milyonlarca emekçinin emeği ve dayanışmasıyla kazanılacak bir gelecek ve zafer olacaktır.

* HDP İstanbul Milletvekili


 

ÖNCEKİ HABER

‘Erdoğan gibi olmayan bir cumhurbaşkanı’ acizliği

SONRAKİ HABER

Zehirli atmosferde üç çatı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...