06 Temmuz 2014 08:12

Birinci yalnız şahıs

Başkalarının kederine bu kadar yabancılaşmak, yaşadığımız ülkede bizi ne yazık ki çok şaşırtmayan, yabancısı olmadığımız bir tutum; lakin Okan Bayülgen büyük bir kısmı Gezi’nin katılımcısı olan izleyicisinin ameliyat yerlerine bu açıklamalarıyla tuz dökmüştür.

Birinci yalnız şahıs
Paylaş

Ebru Nihan CELKAN*

İnsanlar mutlaka değişir. Genellikle de asla olmayacaklarını söyledikleri şeye dönüşürler.
Charles Bukowski

Haim Revivo... Elbette hatırlayanlar vardır. Fenerbahçe’de top koştururken en sevdiğim futbolcuydu;sonra gitti Galatasaray formasını giydi. Futbolculuğunu sevmeye devam ettim; ama hayali arkadaşlığımız ve hayranlığım bitti. Gazı kaçmış kola, dolapta beklemiş profiterolgibi özünü kaybetti, şekli kaldı. Zaten Revivo Galatasaray’a gittikten bir süre sonra formsuzluğu yüzünden sezonu tamamlayamadan, sadece 15 maç oynayıp 5 gol attıktan sonra Türkiye’yi terk etti. Sonrasında gittiği takımda 12 maç oynadı ve futbol hayatını tamamladı. “Profesyonellik” gereği yapılan hamlenin yapanı bitirdiği örneklerden biri olarak aklıma kazındı. Nereden çıktı Revivo?Son günlerde Okan Bayülgen’in çıkışlarına baktığımda sık sık aklıma Revivo geliyor; “profesyonellik”, forma aşkı, değişim, dönüşüm üzerine tekrar düşünüyorum.  
Çeşitli mecralarda Okan Bayülgen’in detaylı portrelerini bulabileceğinizden o kısmını geçiyorum. Son dönemine beraber bakalım istiyorum.

Farklıydı bizim hikayemiz

Oysa ne farklı başlamıştı hikayemiz. Sadece kendisini izledi diye izleyicisinin önünde secde etmiyordu; gereksiz soruları, uzun konuşanları, amacını aşanları istediği yerde kesiyor ve yayın akışına devam ediyordu. Çok komik miydi? Onu bilemiyorum.Ben hiç gülmedim; aynı dünyanın insanı değildik; ama yaptığının ne olduğunu görüyor ve bir şekilde duvarları yıkan bu adama saygı duyuyordum. Televizyondakikitlelere ulaşabiliyor ve farklı konuları konuşuyordu. Önemliydi. Özeldi.

Okan Bayülgen bugün tam olarak nedendir bilinmez,forma değiştirme konusunda çok çok istekli. Gezi’nin ilk günlerinde tutkuyla canlı yayın yapan,Gezi’den yana duran adam,“Hava güzeldi......İnsanlar sokakta heyecanı ve eğlenceyi keşfetti. Aynı şey soğuk havada olmazdı.” dediğinde hepimiz ne olduğunu anlamaya çalıştık. Bir taraftan üzerimize her türlü kimyasallar savruluyor, ülkenin çeşitli yerlerinden gelen yaralanma ve ölüm haberleriyle yüreğimizdeki dehşet büyüyor, başbakanımız olayları sakinleştirmek mümkünken yangına körükle gidiyor, polis her geçen gün şiddetini arttırıyor ve biz her neredeysek daha fazla birbirimize sığınıyorduk. Bayülgen daha ilk yarı bitmeden forma değiştirdi. Oysa Penguenleri ve gerçekleri biliyordu. Yanlış anlaşılmasın,elbette kimse Gezi’ye destek vermek zorunda değil; isteyen istediği noktada verdiği desteği çekebilir. Lakin oradaki insanların tümünün “rejim değiştirmek” maksadıyla orada olduğunu söylemek, insanların dayak yediğini unutup “heyecan için sokakta olduğunu” belirtmek, “hava güzel” diye veya “gidecek bir yerleri olmadığı için” insanların sokakta olduğunu söyleyip yaşananları itibarsızlaştırmaya çalışmak, ölenlere, gözünü kaybedenlere, gaz yiyip, toma suyuyla yananlara en hafifinden saygısızlıktır. Bayülgen bununla kalmadı ve el yükseltmeye devam etti. Yaptığı açıklamaları twitter’dan aşağıdaki sözlerle savundu.

“Henüz özür dileyemeyecek kadar gencim. Babalar, ben yirmi senedir, kafama göre davranıp kendi aklıma göre hareketler yapıyorum. Sözlükler hakkımda tartışmalarla dolu. Yani... Merak etme genç adam, moralini bozan ben olmayacağım. Bırak kim ne istiyorsa yapsın! Ben kendi hikayem şık duruyor mu ona bakarım!”

İnsan kendini bitirebilir ama en azından insan kalabilmelidir

Başkalarının kederinebu kadar yabancılaşmak, yaşadığımız ülkede bizi ne yazık ki çok şaşırtmayan,yabancısı olmadığımız bir tutum; lakin Okan Bayülgen büyük bir kısmı Gezi’nin katılımcısı olan izleyicisinin ameliyat yerlerine bu açıklamalarıyla tuz dökmüştür.
ekşisözlük’tenalıntılarsak:

“bundan sonra olurda televizyona falan dönersen, -1 say okan abi. ben sokaktayım. hayırlı helalli bol paralı işler dilerim.”
24.07.2013 10:39 ~ 10:42 gimildenn

Bütün bunlar bir hata,yanlış anlaşılma, boşta bulunma diyebilirdik; ama Bayülgen buna 1 Mayıs 2014 tarihinde yaptıklarıyla izin vermedi. Birçok insan için İstanbul’da olağanüstü hal yaşanırken, polisin orantısız şiddeti günün ilk saatlerinde başlamış ve artarken,Şişli’de, Okmeydanı’nda, Kadıköy’de insanlar yine gaz yerken, nefes alamazken, yere düşerken,tatil günü gezmek için bile sokağa çıkamazken, İstiklal Caddesi’nde polislerle fotoğraf çektiren ve bizlerin nerede olduğunu soran Bayülgen, artık daha yüksek sesle “Ben bittim.” diye haykırıyordu.Olabilir. İnsan kendini bitirmek isteyebilir. Fakat insan kendini bitirirken bile saygın olmayı başarabilmelidir. İnsan kalabilmelidir, en azından bunu denemelidir.

Birinci yalnız şahıs olmanın acıklı hikayesi

Bu yıl 10. kez düzenlenen Hormonlu Domates Ödülleri’nde, çocuklara yönelik cinsel taciz üzerine konuşulan programda,  çocuklarının genelev olmadığı için birbirleriyle cinsel ilişkiye girdiklerini ve bu sebeple eşcinselliğin arttığını söylediği için aday gösterilen Bayülgen,bu ödüle halk oylamasıyla layık görüldü. Bunu kendisine bir uyarı olarak almak yerine, twitter hesabından kendisine bu ödülü uygun görenlere “gerizekalı” şeklinde hakaret ederek haddini misli misli aşmayı tercih etti. Bunu söylerken 20 yıldır savunduğunu söylediği eşcinsellikten “yönelim” değil,“tercih” olarak bahsetmesi geldiği acıklı halin son noktası gibiydi. Fakat o noktada da kalmadı, malum düşmenin sınırı yok, daha bu konu soğumadan bu hafta başında özel hayatı ile ilgili söylentileri soran gazeteciye – özel hayatın bu kadar rahat sorgulanabilir olması ayrı bir tartışma konusu –  “Benim de gay olduğumla ilgili sürekli bir söylenti var. Ve ben inanmaya başladım.” şeklinde cevap verincetablo biraz daha netleşmeye başladı.

Bu tavır, karşılaştığı muhalefetten kendine güç çıkaran iktidarın şov dünyasındaki tezahürüydü.

İnsan zamanla zıddına mı dönüşüyor? Yoksa hep öyle ama sonradan mı kendine itiraf ediyor ya da biz sonra mı fark ediyoruz suretin aslının tersi olduğunu?

Abi boş ver; sahici ol, gerçek ol

Okan Bayülgen’in bazılarını hiç şaşırtmadığı, büyük bir çoğunluğu ise hayal kırıklığına uğrattığı doğrudur; ancak mühim olan insanın kendi kendini hayal kırıklığına uğratmamasıdır. Zira yıkım kendini hiç tanımadığını anladığın anda geliyor çoğu zaman. Bu noktadan baktığımda yaşananlar ile ilgili hiçbir pişmanlık emaresine rastlamadığımız Bayülgen’in tutumlarındaki süreklilik, onun, Haim Revivogibi kendi çıkarları doğrultusunda rasyonel davranan – ya da davrandığına inanan - bir “profesyonel” olduğunu göstermektedir. Zaman, “profesyonel” olmak ve “sahici kalmak” arasında yapılan tercihte kimin daha mutlu olacağını bize gösterecek. Bu süre zarfından dileğim,Bayülgen’in “hava güzeldi” gibi “derin” tespitlerini, bilimum polislerle gerçekleştirdiği özçekimlerini, “gerizekalı” minvalindeki hakaretlerini ve dibi neresidir bilinmez, kendinden bir an şüpheye düşmeyen kibrini bizden uzak tutması.

Bu da benden ekşi sözlük’e “entry”;

“Okan abi boşver ya, profesyonel olma, hikâyen fiyakalı olmasın, şık durmasın.Sahici ol, gerçek ol.”

*Oyun Yazarı

ÖNCEKİ HABER

‘Üsküdar’dan bu yan lo kimin yurdu!’*

SONRAKİ HABER

Tarih mezarda başlar*

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...