24 Mayıs 2014 06:00

Soma katliamını da böyle mi aklayacaksınız?

11 Aralık 2009’da Bursa Mustafakemalpaşa’da Bükköy Madenciliğe ait kömür ocağında meydana gelen ve 19 işçinin canına mal olan grizu patlamasının ardından yaşananlar, Soma katliamının ilerleyen günlerindeki olası tehlikeye işaret ediyor.

Soma katliamını da böyle mi aklayacaksınız?
Paylaş

Sevda KARACA

11 Aralık 2009’da Bursa Mustafakemalpaşa’da Bükköy Madenciliğe ait kömür ocağında meydana gelen ve 19 işçinin canına mal olan grizu patlamasının ardından yaşananlar, Soma katliamının ilerleyen günlerindeki olası tehlikeye işaret ediyor. Zira bu iş cinayetinin ilk gününden itibaren yaşananlar, bakanların yaptığı açıklamalar, raporların ortaya koydukları, yapılan tartışmalar Soma’dakilerle inanılmaz benzerlikler taşıyor. Bükköy faciasının adım adım nasıl aklandığını görünce, Soma’da bizi neyin beklediğine ilişkin sorular uyanıyor.

İşte maden katliamlarının önünün nasıl açıldığını gösteren bir örnek olarak Bükköy faciasında yaşananlar:

MÜHENDİSLER O ZAMAN DA UYARMIŞ

19 işçinin hayatını kaybettiği bu facianın hemen ardından açıklama yapan dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer “işletmenin düzenli olarak denetiminin yapıldığını” söyledi. “Ocakta uyarı sistemi var mıymış?​” yönündeki soruya da, “Evet, her şey tamammış” yanıtını verdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Eğer bir ihmal varsa sorumlular cezasını çeker. Kimse cezasız kalmaz. Bu konuda kesinlikle taviz yok” diye konuştu. Maden ocağının kapatılması için ise “somut bir gerekçe yok” dedi.  Muhalefet milletvekillerinin “can pazarının olduğu yerde siyaset yapmayı tercih ettiğini”, yanlış açıklamalar yaptıklarını söyledi.

Faciadan iki gün sonra Maden Mühendisleri Odası ‘ihmaller zincirini’ ortaya çıkardı: Kömür madeninde gaz ölçümü sağlıklı yapılmamış, anti grizu cihazları yok. Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun, Ocak ayında hazırlayıp Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’na sundukları haritada ocağın bulunduğu alanın patlama, yangın, göçük, boğulma, zehirlenme meydana gelebilecek “çok riskli” maden alanı kategorisinde yer aldığını ama bakanlığın bunu dikkate almadığını söyledi.

BAKAN ÇELİK YİNE NOT ALMIŞ

İşçilerin cenaze törenine katılan Devlet Bakanı Faruk Çelik protesto edildi. Köylüler maden ocağını denetlemeye gelenlerin görevlerini yapmadığını, işletme sahibi Nurullah Ercan’la yemek yediklerini ileri sürdü. Faruk Çelik “bunları not ediyoruz” dedi. Patlamadan 4 gün sonra, oluşturulan 14 kişilik özel ekibin raporu açıklandı. Tespitler kazanın göz göre geldiğini ortaya koydu: Aydınlatma teçhizatı anti grizulu değildi, işletme projesinde gösterilen nefeslikleri birbirine bağlayan galeri yoktu, ocağın havalandırma sistemi yetersizdi,  tahkimat direkleri kırık, tavanı çöküktü, gaz ölçümleri gerekli biçimde yapılmamıştı.

KÖMÜRÜN CAZİBESİNE KAPILMIŞLAR!

Bursa Valisi Şahabettin Harput ise maden sahibi Nurettin Ercan’ı aklamaya çalıştı: “Sahibi o görünüyor ama işletmeciler esas sorumlu. Onlar da zaten gözaltında.” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, madenin 6 ay kapatıldığını açıkladı.

Bu sırada, 2007 yılında Bakanlık denetçilerinin çalışma koşulları ve yetersizlikler nedeniyle aldığı 6 ay üretim durdurma kararının uygulanmadığı ortaya çıktı. Enerji Bakanlığı’nın işyerini kapatması için Bursa İl İdaresi’ne gönderdiği evrağın, işletmeye ve yetkili mercilere ulaştırılmadığı, bu nedenle de maden ocağının çalıştığı tespit edildi. Maden ocağının kapanmasını engelleyenler arasında ‘Karacabey Operasyonu’ kapsamında haklarında işlem yapılan ve birçoğu tutuklanan dönemin İl Özel İdare görevlilerinin olduğu öğrenildi.
Olaydan 10 gün sonra dönemin Çalışma Bakanı Ömer Dinçer işletme için “kömürün cazibesine kapılmışlar” ifadesini kullandı.

PATRON ‘ALLAH’IN TAKDİRİ’ DEDİ

Patlamadan 1 ay sonra bilirkişi raporu açıklandı. Raporda, ocakta biriken grizuyu dinamitlerin değil, elektrik panosundan çıkan kıvılcımın patlattığı belirtildi. Cinayete davetiye çıkarıldığı şöyle ortaya kondu: Ocakta havalandırma planı ve otomatik tehlikeli gaz ölçüm cihazı yoktu. Ocakta havalandırma için ‘tarım amaçlı sulama borusu’ (yani hortum) kullanılıyordu. Bu yüzden de kömürden çıkan metan gazı sürekli grizulu hava ortamı oluşturuyordu. Ocak düzenli kontrol edilmiyordu. İşçiler, üzerlerindeki günlük kıyafetlerle ocağa giriyordu. Çalışan makine ve teçhizatlar anti grizu (alev sızdırmaz) özellikte değildi. Rapor ayrıca Bükkoy Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı Nurullah Ercan’ın üst işveren konumunda olduğu ve alt işverenle birlikte asıl kusurlu olduğunu ortaya koydu.

Nurullah Ercan, bilirkişi raporuyla ilgili olarak “Ben Allah’ın takdirine inanan biriyim. Herkesi yerin altında denetleyemem. Oradaki yetkililer de denetleyemez. Havalandırma borusu gerekiyorsa orada çalışan kişi başka boru takıyorsa bu onun kusurudur. Burada bizim işimizde madende herkes kendinden sorumludur. Bunu herkes böyle bilsin” dedi.
Grizu patlamasından sonra şirketin faaliyetinin durdurulması işleminde, devletin önemli bir ihmale imza attığı ortaya çıktı. Maden ocağının faaliyetini, Enerji Bakanlığı Maden Genel Müdürlüğü değil de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı durdursaydı, işçiler işsiz kalmayacak, ücretleri işveren tarafından ödenmeye devam edecek veya madenciler aynı ücretle bir başka işte istihdam edilecekti. Faaliyeti durdurma işlemi Maden Yasası’na göre yapıldığı için, hayatta kalan yaklaşık 110 işçi işsiz kaldı.

HEP BİR AĞIZDAN İŞÇİYİ SUÇLADILAR

Açılan ceza ve tazminat davası boyunca maden sahibi Nurullah Ercan ve taşeron Fahrettin Çolpan tüm savunmalarını “işçilerin tedbirsiz davrandıkları ve ocakta sigara içerek faciaya neden oldukları” üzerine kurdu. Nurullah Ercan tüm sorumluluğun Fahrettin Çolpan’da olduğunu söylerken, Çolpan ceza davasında “işletme müdürü” olduğunu, tazminat davasında “taşeron” olduğunu söyledi. Sanık avukatları dava boyunca bilirkişi raporlarına itiraz etti, onlar itiraz ettikçe mahkeme heyeti yeni bir rapor hazırlanması için yeni bilirkişiler tayin etti.
Ölen işçilerin ailelerinin avukatı Ercan Sümer, işçilerin otopsilerinde hiçbirinde nikotine rastlanmadığını, üzerlerinde sigara paketi, çakmak çıkmadığını söyledi. Sümer, Fahrettin Çolpan için “Hukuk davasında taşeron değil, işletme müdürüyüm diyor. Tazminat davasında ise taşeron olduğunu söylüyor. Bu şekilde her iki davadan da kurtulmak istiyor. Bu işletmenin asıl sahibi kesinlikle Nurullah Ercan ve yönetim kurulu üyeleridir. Burada en acısı ise asıl suçlu olan Ercan’ın tutuksuz olarak gezmesidir. Biz bu nedenle ilgili kişi ve yönetim kurulu üyelerin tutuklanmasını talep ediyoruz” dedi.

22 Mayıs 2010’da madenin Çalışma Bakanlığı tarafından süresiz olarak kapatıldığı ortaya çıktı. Karar, patlama nedeniyle değil, daha önce yapılan denetimlerde çıkan eksikliklerin giderilmemesi dolayısıyla alınmıştı. Süresiz kapatılma kararıyla birlikte daha önce teftişe giden heyetin eksikleri tespit ettiği, ancak faciadan bir ay önce, ikinci kez teftişe gitmesi gerekirken gitmediği ortaya çıktı. Davadan tam 1 sene sonra Çalışma Bakanlığı, kapatılan ocağın eksikliklerinin tamamlandığını ve yeniden üretime başlayabileceğini söyledi.


AİLELERE VERİLEN SÖZLER TUTULMADI

* Bakan Taner Yıldız ölen 19 işçinin ailelerine 5’er bin TL acil yardım yapılacağını açıkladı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer,  hayatını kaybedenlere bakanlık tarafından tazminat ödeneceğini ve emekli edilerek ailelere maaş bağlanacağını açıkladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün ailelere yardım edeceğini duyurdu. Ailelere Başbakanlık Acil Yardım Fonu’ndan verilecek para için banka cüzdanları törenle dağıtıldı. Vali Harput, işçi ailelerine “hayırseverlerin de katkılarıyla” 100 bin lira yardım yapılacağını açıkladı.
* Çalışma Bakanı Ömer Dinçer, işletmede 148 işçinin çalıştığını, tüm işçilerin Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında olduğunu, “işsizlik ödeneği”nden faydalanabileceklerini söyledi.  
*  Olayın üstünden 10 gün geçmeden Bursalı işadamları, Siirt’teki işadamları ve dini kanaat önderleri ile köye ziyarette bulundu. Kimse Yok mu Derneği’nin düzenlediği ziyarette “ülkenin üzerinde oyunlar oynandığı” vurgusu yapıldı. Heyettekiler “Biz biriz ve beraberiz. Allah’ımız, Peygamberimiz, dinimiz, dilimiz bir. Bu kadar bir varken bizi kimse bölemez” dedi.
* Her duruşmada patronun tutuklanması talebini dile getiren aileler, 21 Haziran 2010’da görülen duruşmanın ardından, kendilerine verilen sözlerin tutulmadığını, onlara ödenen paraların aydan aya azaltıldığını söylediler. 18 Ağustos 2010’daki duruşmada ise Nurettin Ercan’ın adamları aracılığıyla davadan vazgeçmeleri için kendilerine Ramazan erzakı ve para teklif ettiğini söylediler.
*  19 Şubat 2011’de görülen davada tutuklu sanık kalmamasına isyan eden aileler kefenle eylem yaptı. 2 Haziran 2011’de de sanıkların tutuklanması için açlık grevine başladılar. Facianın ikinci yıldönümünde aileler ölen işçiler için Mustafakemalpaşa’dan Bursa’ya yürüyüş yaptı. 


BAKAN ÇELİK CİNAYETİ TATLIYA BAĞLADI

* 22 Aralık 2011’de verilen kararda kazada kusuru bulunan Nurullah Ercan, yönetim kurulu üyeleri Orhan Latif Ercan ve Kasım Karataş’a 5, taşeron işletmeci Fahrettin Çolpan, İşletme Müdürü Hayrettin Çelik ve Ocak Şefi Bayram Erdoğan’a da 6 yıl 8’er ay hapis cezası verdi.  Mahkeme, cezalarda ertelemeye gitmeyeceğini ve para cezasına da çevrilmeyeceğini karara bağladı. Karar pek çok gazetede “tarihi karar” başlığıyla verildi.
* Nihat Hanay, kararı kardeşinin mezarı başında okudu. “Ne yazık ki sizin her birinizin canı için onlara birer yıl dahi ceza vermediler” diyen Nihat Hanay, Biz acımızı hekimlerin değil hâkimlerin dindireceğini düşündük. Fakat olmadı. Hukuka güvencimiz kalmadı” dedi.
* Yargıtay’a giden dosyadan karar çıkmadan, 14 Haziran 2012’de Bakan Çelik’in araya girmesiyle aileler davadan vazgeçti. Bakanın düzenlediği yemekte Ercan, vefat eden madencilerin 29 çocuğuna ömür boyu eğitim masraflarını karşılama, iş verme sözü verdi. Çelik, “Duyduğu üzüntüyü dile getirmesi ve telafi istemesi son derece önemli. Bu duruma ilgisiz de kalabilirdi. Allah’ın böyle kazaları vermesini kimse istemez. Çeşitli nedenlerden dolayı bu tablo oluştu” dedi. Cinayet böylelikle “tatlıya bağlandı”. Verilen tazminat rakamları iki taraf arasında alınan gizlilik kararı nedeniyle açıklanmadı.
* Peki bugün patronun durumu ne? Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun 2013 Aralık ayında elektrik, petrol, LPG ve doğalgaz piyasaları için verdiği 35 yeni lisansı hangi şirketlerin aldığı geçtiğimiz günlerde açıklandı. Yeni lisans alan firmalar arasında Bükköy Madencilik de var.


PATRONUN AVUKATI METİN FEYZİOĞLU’YDU

* Patlamadan 4 gün sonra Bükköy Madencilik Genel Müdürü Fahrettin Çolpan, Ocak Müdürü Mühendis Hayrettin Çelik, Ocak Şefi Bayram Erdoğan gözaltına alınarak tutuklandı. Patron için ise herhangi bir arama veya yakalama kararı alınmadı.
* Cumhuriyet Savcılığı soruşturmada gizlilik kararı aldı.
*Nurullah Ercan, faciadan 8 gün sonra gazetelere verdiği ilanda “üzerimizde düşen neyse yapacağız, bu hususu idari ve mülkü amirlerimiz ile bakanlıklar nezdinde teyit ettik” dedi. Enerji Bakanı Taner Yıldız, Çalışma Bakanı Ömer Dinçer ve Bakan Faruk Çelik’e de yardımları için teşekkür etti. Ocak kapatıldığı için işsiz kalanlara yardım edeceğini söyleyen Ercan, ölen işçi başına 15 bin lira ödeme yapacağını, işçilerin çocuklarına da “iş” vereceğini söyledi.
* Soruşturma ve dava süresince Ercan’ın avukatlığını, o dönem Ankara Barosu Başkanı olan Metin Feyzioğlu üstlendi. Avukat Feyzioğlu, Ercan’ın 68 yaşında, şeker ve tansiyon hastası olduğunu belirterek, patronun tutuklanması halinde mağdur ailelere gereken yardımı yapamayacağını savundu. Ercan, ilk ifadesinin ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
* İşçi aileleri 25 Aralık 2009’da görülen ilk duruşmada mahkemeye, maden sahibi Nurullah Ercan’ın tutuksuz yargılanması kararına itiraz dilekçesi verdi. Dilekçede aileler Ercan’ın adamlarını ev ev dolaştırarak şikâyette bulunulmaması için telkinlerde bulunduğunu söyledi. Aileler her duruşmada tutuklama talebini yinelese de, patron Ercan dava süresince hiç tutuklanmadı.
* Göçükte hayatını kaybeden 19 işçiden 17’sinin yakınları şirkete toplamda 5,5 milyon TL’lik manevi tazminat davası açtı.
* 18 Ocak 2010’da, yani faciadan 19 gün sonra, Nurullah Ercan’ın “işçi atmamak için bana destek verin” diyerek “kısa çalışma ödeneğine” başvurduğu ortaya çıktı. Bu talep işçi ailelerini de öfkelendirdi. Ölen işçilerden Murat Hanay’ın ağabeyi Nihat Hanay, “Bu talep sadece ölenlere değil devlete de saygısızlıktır. Kendisi o kadar düştüyse gelsin biz bakalım, karnını doyuralım” dedi.
*21 Ocak 2010’da madenciler için mevlit okutan Nurullah Ercan işçilere, çok mağdur edildiğini söyleyerek “Allah aşkına söyleyin. Sizi sokakta kırbaçla toplayıp döve döve mi çalıştırdım?​” dedi. İki gün sonra işçilerle maden ocağının yemekhanesinde toplantı yapan Ercan, “Bu çocuklar ‘İşletmemizi istiyoruz. Bölgede gidecek başka yer de yok’ dediler. İşçiler, işletmenin, cezanın ardından çalışmaya devam etmesini istedi, biz de bu doğrultuda çalışacağız” dedi. 

ÖNCEKİ HABER

‘Bu sorular yanıtlanmadan Soma aydınlanmaz’

SONRAKİ HABER

Buzlar eridi işçi yandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa