05 Mayıs 2014 06:00

İyi ki doğdun Marx!

Sihirli soru yine gündemde… “Marx haklı mıydı?” Sorunun 21. yüzyıldaki ikinci furyası başladı… Kampanyayı başlatan Fransız Ekonomist Thomas Piketty’nin “Sermaye” (Kapital) isimli kitabı oldu.

İyi ki doğdun Marx!
Paylaş

Arif KOŞAR

Sihirli soru yine gündemde…
“Marx haklı mıydı?​”
Sorunun 21. yüzyıldaki ikinci furyası başladı…
Kampanyayı başlatan Fransız Ekonomist Thomas Piketty’nin “Sermaye” (Kapital) isimli kitabı oldu. ABD ve Batı ülkelerinde çok satanlar listesinin başında ya da üst sıralarında. Derin ve radikal bir finans kapital eleştirisi… Paradan para kazanma, en ufak bir reel yatırım yapmadan devasa kârları cukka etme, milyonların ve milyarların yoksulluğunun üzerinde tepine tepine servette arşa varma… Gelir dağılımındaki adaletsizliğin artışı… Birikimlerin gerçek yatırımlara dönüşmemesi… İyi bir teşhir kitabı…
Özellikle “gelir dağılımındaki eşitsizlik” üzerinde duran kitabı oldukça ilgi çeken Piketty, adeta bir Rock star statüsünde… Her dergide onunla ilgili bir şeyler bulmak mümkün… “Global varlık vergisi”ni de yeniden gündeme getiriyor. Bu açıdan “Occupy Wall Street”in “yüzde 1’e karşı yüzde 99” fikrini canlandırıyor. Ve yeniden: “Marx haklı mıydı?​”
New York Times Yazarı Ross Douthat, 19 Nisan 2014’te (İsa’nın göğe yükseldiğine inanılan dönem- Paskalya) yazdığı makalesinde, bu ikinci dalganın iyi bir örneğini veriyor: “Yeniden doğuş mevsiminde, O’nun yeniden aramızda olması anlamlı. Sakallı, mesihvari, ahlaklı, fakiri yücelten, iktidarı koltuğundan eden… Evet öyle. Karl Marx yeniden canlandı.”

BU MARŞ ÇOK SIKICI

Zaten “Marx haklı mıydı” sorusunun iki yönünden birisi buydu:
Birincisi; kapitalizmin neoliberal politikalarla artan vahşetine eleştirel bakan; tek “tıkla” milyar dolarları cebe indiren, hisse senetleriyle toplumun birikimlerine el koyan, özellikle finans sermayesinin sıkı bir şekilde denetlenmesini öngören yeni Keynesyenlerin, biraz daha aklı başında sosyal demokratların, bir bakıma da Wall Street’i İşgal Et eylemcilerinin çıkışıdır. “Marx haklı mıydı” sorusunun bu biçimi, Keynes ile Marx’ı fazlaca karıştırsa da en azından bir ölçüde samimi… Ama son noktada kapitalist sınıfın tüm marifetlerinin devletin –sanki devlet babamızın oğlu- müdahalesiyle düzeltilebileceğine inanmasıyla ya da inanır gibi yapmasıyla, bize yine “kapitalizme devam” marşı dinletiyor. Bu marş çok sıkıcı… Ve çok bayat…
Piketty’nin kitabı da “finans düşmanlığı” ve “yatırım dostluğu”yla bu marşın yeni bir versiyonu…

BANKALAR İÇİN SOSYALİZM, YOKSULLAR İÇİN KAPİTALİZM

“MARX haklı mıydı” sorusunun ikinci bir yönü daha var…
ABD’de patlak veren 2008 kriziyle birlikte Wall Street’in gazetelerinden de, White House’un yayın organlarından da bu soru işitilir olmuştu.
Kapitalizmi cayır cayır savunan, savunması da kendi konumu gereği epeyce zorunlu olan bu insanlar; “Marx haklı mıydı” sorusunu sorarken dertleri neydi?
İşte bu da sorunun ikinci yönü: kapitalistlerin, onların siyasi sözcülerinin, kafası başka türlü çalışmayanların, krizden çıkış için gayet somut önerilerini, ufak bir çarpıtmayla formüle edebiliyordu. Çünkü onlar için sosyalizm sadece ve sadece “devlet müdahalesiydi”…
Normalde devlet azcık müdahale etti mi; hemen yaygarayı kopartırlardı… Obama, ucundan bir sosyal güvenlik düzenlemesine niyetlenince, hemen onu “sosyalist” ilan etmişlerdi. Aşırı Sağcı Çay Partisi radikal bir komünist olmakla suçlamıştı. Vay halimize…
Yani; kapitalistler; kriz zamanında, bankaları ve batanları kurtarmak için devlet müdahalesi istiyordu. Lazım olduğunda Keynes’e yaptıkları bu çağrı, aslında neoliberalizmin pratikteki “gerektiğinde olur” yönlü devlet müdahalesiyle uyumluydu. 2008 yılının ikinci yarısında sadece ABD’de 700 milyar dolarlık bir kurtarma fonunu devreye sokmuşlardı bile… Aslında bırakın Marx’ı, devlet-piyasa karışımı bir bulamacı savunan Keynes’i bile çağırmıyorlardı. Özetle; “Marx haklı mıydı” diyen kapitalistlerin programı şuydu: “Bankalar için sosyalizm, yoksullar için kapitalizm.”

E TABİ Kİ HAKLI!

Bu iki argümanı aşan bir tez daha var tabi ki… O da; “E tabi ki Marx haklı” tezi… Düşünecek ne var? Krizse kriz… Sömürüyse sömürü… Liste fizana kadar gider… Bu kadarı yeter…
Marx’ın “kapitalizmin ancak krizlerle var olabileceği” ve yine ancak “emekçilerin sömürüsüyle ayakta kalabileceği” fikirleri… Kapitalizmin doğuşundan beri doğruluğunu defalarca kanıtladı…
Ve bu tez… Kapitalizmi giderek kendi hayatından yola çıkarak sorgulayan kitlelerin kapitalizmden tiksintisini alabildiğine önemsiyor… Çünkü bu dertlerden muzdarip olanların, yani toplumun çok büyük bir bölümünü oluşturan işçilerin mücadelesiyle, bu dertlerin kökünden çözülebileceğini savunuyor.
Evet, kim sorarsa sorsun… “Marx haklı mıydı” sorusu anlamlı bir tartışma… Tartışmaya da hazırız… Ama zokayı da yutmayız!

TARTIŞMASIZ EN BÜYÜK DEHALARDAN BİRİ

Türkiyeli  anonim bir hikayeye göre; dolap kapağına asılan, polislerin ev aramasında “dede” olarak tanıtılan, polisler tarafından da “nur yüzlü ak sakallı dede” olarak tanınan Marx…
5 Mayıs, yani bugün; Karl Marx’ın doğum günü… Tarihin en büyük düşünürlerinden, filozoflarından birisi… Onun fikirleri elbette bulutsuz gökyüzünde şimşek, çölde vaha değildi.  Onun deyimiyle “maddi koşulların sonucuydu”… Ama basitçe “koşulların toplamı” da değildi: İçinde yaşadığı yüzyıla kadar gelen felsefeyi, ekonomi politiği, devrimci birikimi o kadar iyi özümsedi, içselleştirdi ve aştı ki… Tarihin en büyük dehalarından birisi olduğu tartışmasızdı…
Kendi ifadesiyle “sınıfları bulan değildi”… Ama sınıflar arasındaki artı-değer sömürüsünü, kapitalizmin bu sömürüyle var olduğunu keşfedendi. Sınıflar mücadelesinin yönünün sosyalizm olduğunu, felsefe ve ekonomi-politik işbirliğiyle açıklayandı…
Kendinden önceki sosyalistlerin fikri, zihinlerinde kurdukları “eşitlikçi” ve “adaletli” projeleri barış içinde uygulamaktan ibaretti. Onların kapitalizme dönük radikal ve yaratıcı eleştirilerine haksızlık etmeyelim… Owen’a, Fourier’e ve Saint-Simon’a… Ama ütopiktiler… Burjuvaziye “bak kardeşim, güzel güzel komünist toplumu kuralım” demekle, onu ikna etmekle sorunun çözüleceğini düşünüyor, bir sınıfın bile isteye kendisini yok edebileceğini sanıyorlardı. Marx, zihinden yola çıkıp hayata kendini dayatan ve başarı şansı olmayan bu projeleri bir kenara koydu.
Zaten Hegel’le ve yeni-Hegelcilerle epeyce boğuşmuştu, idmanlıydı… Hegel’in felsefesini; yaşamın durmak bilmez akışını, çelişkilerini, iç içe geçmişliğini, ilerlemesini-gerilemesini, karşılıklı etkileşmesini, nedenin sonuç sonucun neden olabilmesini, özdeki biçimleri, biçimlerin öze etkisini, yani hayatın kaosu içindeki renkliliğini ve bir bakıma da düzenini… Kavramış, ama rüyalar alemindeki Hegel’in sistemini baş aşağı çevirmişti…
İşte bu ütopyalar da baş aşağı çevrilince… Yani projelerden değil toplumsal gerçe+klikten yola çıkıp, onu analiz edince… Marx, kapitalizmin işleyiş yasa ve eğilimlerini tartışıp… Komünizmi ilk kez bilimsel bir temele oturttu.
Evet, bugün komünizm yenilmiş durumda…
Ama… İnsanlık bu çürümüşlüğe da sonsuza kadar razı olmaz…
Olmayacak…
İyi ki doğdun Marx!

ÖNCEKİ HABER

Şampiyon dağıldı

SONRAKİ HABER

42 yıllık ölümsüzlük

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...